iki tarikatin savaşından bir demokrasi çıkar mı

15 Temmuz2016 Cuma günü ülkemizde iki tarikati ayrı ayrı destekleyen iki tarikatin silahlı kuvvetleri arasında bir küçük savaş yaşandı. Yüzlerce vatandaş yaşamını yitirdi. TBMM bombalandı ve başka birçok yıkımlar oldu. Bu kalkışma durdurulduktan sonra tarih tekerrür etti ve 15 Temmuz Başbakan tarafından demokrasi bayramı ilan edildi. 27 Mayıs devriminden sonra da askerler bu tarihi demokrasi bayramı ilan etmişlerdi.

Benim beynimi iki kez yıkamaya çalıştılar. İlki askerde iken ve piyade okulu bittiğinde ben bir teğmen gibi düşünür ve dünyayı buna göre algılar duruma düşmüştüm. Askerden sonra bu etkiden kurtulmam zaman aldı ama sonunda kurtuldum

İkinci kez Amerikalılar bir kurs sırasında bunu başardılar. Kursun sonunda sıkı bir amerikancıydım. Şimdi de Cuma gününden bu yana tüm televizyonlarda ve radyolarda yapılan yayınların karşısında kendimi yine öyle duyumsadım.

Bu savaşımda halk demokrasi için mi meydanlara çıkmıştır? Meydanlara inenlerin tekbir getirdikleri göz önünde tutulursa bunun daha çok dinsel bir iç çekişme olduğunu düşünmek te olanaklı olmaktadır. Demokrasi, beş yılda bir sandığın ortaya konulması ve halkın oy kullanması demek değildir. Buna benzer oylamalar toplumun her katmanında her gün yapılmaktadır. Nitekim, ülkemizde demokrasinin varlığının belirtisi olan söz ve yazı özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, inanç özgürlüğü, ayrımcılığa karşı çıkma özgürlüğü gibi özgürlüklerin varlığının tartışmalı olduğu gerek iç siyasette ve gerekse dış alemde belirtilmektedir. Daha çok yakın bir geçmişte bir roman yazarının basılmamış belgesindeki düşünceleri nedeniyle yargılandığı görülmüştür.

15 temmuzdaki direnmeden sonra ülkemize demokrasi gelecek midir? İnsan haklarına ve uluslar arası anlaşmalara saygılı yönetimler oluşacak mıdır? Demokrasi bayramı ile bu mu anlatılmak istenmektedir? Halk kitlelerinden bu alanda hiçbir tepki ve istek gelmemektedir? Ne olduğunu da anlamamaktadırlar. Büyük çoğunluk “Ya Allah bismillah” sloganı atmaktadır.

Eğer darbeciler başarılı olsalardı yurt dışındaki tarikat liderini Humeyni gibi Türkiye’ye getirip şeriat devleti kuracakları söylenmektedir. Bu doğruysa demokrasi adına bir kazanım vardır demektir. Yine her zaman olduğu gibi” demokrasi bu ülkeye gelecekse onu da biz getiririz” zihniyeti egemen olacak ve halk kitleleri evlerine dönüp iş ve aş peşinde koşmayı sürdürecektir. Sayın Başbakanın sözleri üzerine ülkemizde insan haklarına dayalı adil bir devlet sistemi kurulursa o zaman 15 Temmuzu “demokrasi bayramı” olarak kutlarız.