Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Anılar
 

İkinci adam

İkinci adam
 

Ölümünün otuz beşinci yılında siyasi tarihimizin İkinci Adamı saygıdeğer İsmet İnönü'yü sevgiyle anıyoruz.

Ekranların yüz akı Kanal B yine kendine yakışanı yaparak, Sevgili Ayşen Gaye Tokman'ın güzel sunumuyla, Antalya'nın güneşli bir sabahında, değerli konuklarıyla, İnönü'nün, tarihi, siyasi, insani yönleri, paylaşılan anılarla,
bilmediklerimizle, duymadıklarımızla sıcak, içten, samimi bir sohbetle, peteklerimizi doldurdu.

Konuklar, Anayasa Mahkemesi emekli Başkanı Yekta Güngör Özden, İnönü'nün doktorları, Halis Dörtlemez ve eşi Özsev Dörtlemez. Paylaştıkları yaşamda, çok özel anılarını bizlerle paylaştılar. Tabii biz burda başlıklara bile değinemeden bir kaç küçük anektotlarla aktaracağız.

Proğramdada ifade edildiği gibi tarihe adını yazmış, iz bırakmış, sıra dışı insanları sınırlara sığdırmamız mümkün değil.

Sayın Özden'nin babası, Niksar Milli Eğitim Müdürü iken, Niksar'ı ziyarete gelen İnönü, Belediyeye geliyor, o sırada bir bardak içme suyu istiyor, suyu Sayın Özden'e veriyorlar götürmesi için, İnönü, içtikten sonra, başını okşayıp, teşekkür ediyor. Yaşamın gizemli karelerini, resmin tamamını görmeden anlamak mümkün değil.

İlerleyen zamanda birlikte çalışacak bu iki insanın o an zamandan gönderilen sinyali anlamaları mümkün müydü?

Anılar paylaşıldıkça resim anlam buluyor, anılar devam ediyordu. Erzincan depremi sırasında deprem bölgesine yaptığı ziyarette yaşlı bir kadının ağlayarak İnönü'nün yanına gelip, göğsüne başını koyarak ağlaması, bir devlet adamının vatandaşına, kadına olan şefkatini, sevgisini gösteriyordu.

Otuz sekiz yaş, gibi yaşamın henüz deneyim birikimine gereksinim duyduğu yıllarda o, büyük bir cesaretle Lozan'da memleketin kaderini yaratacak imzayı atıyor. Düşünün siz oyaşlarda, yaşamınızın küçük kararlarında zorlanırken, o bir ülkenin kararını belirliyor. İnsan bü büyük liderleri derin düşündüğünde dünyaya
sıkca gelmeyen sıradışı insan olduklarını anlıyor.

Türk Alfabesinin hayata geçişiyle, Evinde bir gün bir karta şöyle yazarak masaya koyuyor. ''Mevhibe Hanım bundan sonra yeni Türk Alfabesi kullanınız'' burda İnönü'nün kadına verdiği önemi görüyoruz yine.

İlerleyen zamanda proğrama telefonla bağlanan Gazeteci Yazar Mete Akyol, Atatürk ve İnönü arasında birbirlerine yazdıkları duygu dolu mektupları okudu. 5 Ekim 1938 de Atatürk'ün kendisine yazdıkları arasında''İsmet büyük adamsın, hassas olarak his veren adamsın'', yine diğer satırlar ''Nasıl olsa İsmet uyanmıştır, Ankara, Ona emanetken ben rahat uyuyabilirim.'' tarihe yanlış bilgi kaydetmeye çalışanların yalanlarını çıkaran çok sıcak ve birbirlerine duydukları güvenin açık kanıtlarını sayın Akyol'un sesinden etkilenerek dinledik.

Doktorları Dörtlemez'lerden hasta yattığı son günlerine ait anılara değinildi. Hastalığının zor, bilinci bulanık ve puslu olduğu günler, ziyaretine gelen Sabih Oktay Hoca'yı, Nihat Erim zannederek ''boğazlar meselesi ne oldu? Boğazları korumaya hazırım'' derken ölüm yatağında ki bir insanın memleket sevdasına tanık oluyoruz. İşte bu ilkeli, tutarlı, kararlı, insanların memleket ve milet AŞKIDIR ki Cumhuriyeti, demokrasiyi bu güne taşıdı.

Taraf olma, partizan olma, insanın her nekadar algılarını perdeliyor isede, memleketin zor dönemlerinde, çıkamadıkları soruların cevabında yine İnönü'ye gidip akıl danışıyorlardı yetkililer.

Haberlerde ölümünü dinlediğim de derinden üzülmüştüm, belleğime yerleşen etkili cümle ise ölüm yatağında canla savaşan bir devlet adamının son cümleleri ''Mevhibe Hükümet kuruldu mu?''

Bu ne büyük bir aşktır ki, ölüme giden bir yolda, AŞK, ölümün önüne geçiyor. İşte lider sıfatına geçmiş insanın özelliğidir, İdealleri ölümün bile önüne geçiyor, son nefesinde.

AŞKIN İNSAN olmadır. Aşkın insanda AŞK la AŞKIN hale gelir.

Evrene teşekkürlerimi sunuyorum, bu değerli insanın yaşam dilimine beni denk getirerek, onun kartını yüreğime bıraktığı için.

Yaşam albümümün en değerli köşesinde bir mücevher gibi sakladığım İnönü Anısını sizinle paylaşıyorum.

Sayın İnönü'ye 1964 de düzenlenen bir suikast beni derinden etkilemişti. Oturup kendisine bir geçmiş olsun mektubu yazmıştım. Mektubum;''Sevgili Vatan Babamız'' diye başlıyor, çocuk duygularımın söylediklerini olduğu gibi kaleme alarak, haince sıkılan kurşunun kendisine isabet etmemesini, Allah'ın bize
sunduğu lütuf olduğunu, geçmiş olsun dileklerimi söylüyordum mektubumda.
Aradan bir hafta geçmişti, rahmetli baba'cığım elinde bir zarfla eve geldi, zarfı bana uzatarak, ''bak sana İsmet İnönü'den mektup'' var dediğinde, ne kulaklarıma, ne de gözlerime inanmıştım. Zarfı heyecanla açtığımda, içinden çıkan kartta ''Sevgili yavrum, geçmiş olsun mektubun beni çok mütehassis etti, teşekkür
ediyorum, başarı dileklerimle, gözlerinden öpüyorum'' diyordu.

Burada da İnönü'nün çocuklara verdiği değer ve öneme tanık oluyorum, oluyorsunuz.

Aradan kırk dört yıl geçmesine rağmen, böyle önemli bir kişinin, bir çocuğun yüreğine duyduğu duyarlılıkla yazdığı cevabı, bu gün, o gün gibi etkisini koruyor.
''Sevgili Vatan Babamız, dileğim bir gün, coğrafyasını BARIŞ ve SEVGİNİN çizdiği bir dünyada, tarihe verdiğiniz hizmet ve görev aşkının bize geri BARIŞ dünyaları getirmesi, ve buluşmamız dileğiyle.

sonsuz SAYGILARIMLA.''

Şerife Karaçayır Mutlu
25 Aralık 2008

 
Toplam blog
: 137
: 586
Kayıt tarihi
: 05.02.08
 
 

Evrenin dilini çözmeye çalışan; sevenlerin diyarından, yeryüzüne sevgi elçisi olarak gelen, dünya ay..