- Kategori
- Gündelik Yaşam
İktidar, iktidarı ister!

İnsanlar önemsediklerinin değerini ancak yitirince anlarlar.Yaşarken önemsemediklerinin ardından dökülen göz yaşlarına “timsah gözyaşları” diyerek deyim üretme becerisi bize özgüdür.
Mahallenin kasabı, sineması veya kendi halinde şahsiyeti yitirilince değerli olur. Örneklerine sıkça rastlamak, çoğaltmak mümkündür. Ve abartmakta üstümüze yoktur.Ya hep ya hiç kültürünün kanıksanmasından başka bir şey değildir bu durum.
Her halde bu coğrafyanın kültürüne özgüdür ara tonlara yer yoktur. Siyah yada beyaz gibi kültürümüzün belirleyicisi olmuştur bu kısırlık. Oysa arada binlerce ton farklı değer üretmek olasıdır ama kestirmeden tavrı net olarak koyarız.
Siyah ya da beyaz.
Karmaşık problemleri çözmek için sadeleştirmek iyi bir yöntem olabilir ama insan ilişkileri ve toplumsal yaşamda herşey siyah ile beyaza indirgenemez, indirgenmemelidir.
Empati yoksunluğu keskin ayrımların oluşmasına yol açar.Dar bakış açıları ile oluşacak görüntü, tanımlamalar; bakanın kısırlığının, toplumsal uyumsuzluğunun yansımasıdır toplumsal yaşama.
Ve bu coğrafyada iktidarın dayanılmaz gücünü elinde bulunduranlar kendi kısır görüşünü, duyuşunu ve bakışını egemen kılmak için elindeki güçten sınırsızca yararlanmayı hak olarak görür. Devletler açısından baktığımızda insanlık tarihinde bir nokta kadar kalan Cumhuriyet tarihimiz hep bu dar bakışın ufuksuzluğu ile siyah-beyaz ikileminden öteye çıkamamıştır.Ondandır bunca darbeler, işkenceler, ölümler ve süren şiddet.
Atatürk sonrası gücü elinde bulunduranlar Sovyet karşıtlığı ile kader birliği yaparak ABD yakınlaşmaları , anlaşmaları ile ikilemin sürdürülmesine ortam yaratmışlardır.ABD dost (!), Sovyet düşman.
Kominizm tehlikesi. İktidarı elinde bulunduranların tehlikeden korunmak için gücü sınırsızca kullanması.Yıllarca süren şiddet kültürü hep bu ikilemin yansımasıdır. Ve gücü elinde bulunduranların hata yaptık demeleri bu kısırlığı ve onun yarattığı katılığı, karşıtlığı yok etmez elbette. Ama belki arada açıktan koyuya kadar milyonlarca gri tonların olduğu gerçeğini öğretir.
İktidarlar öğrenmez.
Belki de, kesinlikle kendilerini angaje ettikleri küçük dar bakış açılarından kurtulamadıkları için güce sahip olmak adına yasaları, yönetmelikleri, hatta kanunları ve de kendi anlayışlarına göre yeniden oluşturacakları temel yasaları yeniden oluşturmak için her olanağı kendi hanelerine kazanç kaydetmek üzere girişimlerde sınır tanımazlar. İki ileri bir geri de olsa, asla elindekileri kullanmaktan kaçınmazlar.
Kısır, dar hatta çok bilindik deyim ile “at gözlüğü ile bakmak” çevrelerini saran iktidardan sebeplenenlerin şakşakları arsında yanılsama içinde olmalarını sağlar. Burada “özgür basın” yaşama olanağı buluyorsa; uyarı, kamuoyu yaratma görevini yerine getirerek, iktidarı elinde bulunduran kısır bakış açısına sahip olanları uyarır ama geçmişte “arpalık” olarak adlandırılan seçilemeyen iktidar yandaşlarının önemli kurumlara yapılan atamaları şimdi “iktidarın vefası “ olarak adlandırılıyorsa; farklı renklerin yaşama olanağı bulabileceği siyasi iklim yaratmanın, demokrasi’yi toplum olarak içselleştirmenin olanağı yoktur. Ve kaçınılmaz olan; özgürleşemeyen basının, giderek tek sesliliğin egemen olacağı, siyah yada beyazdan birinin yaşayabileceği iklimde yok olacağıdır.
Coğrafyamıza egemen olan dar anlayış , bakış açısı gündelik yaşamımızın da belirleyicisidir. Dar bakış açısının siyasi yaşamda ve toplumsal yaşamda slogan olarak özetleyebiliriz.
”Ya benim olursun, yada toprağın”!
“Farklı düşünemezsin;dışlarım, yok sayarım, ezerim, sürerim, yaşatmam!”
Kaybettiklerimizin değerini sonradan anlamanın toplumsal yaşamda pek yararı olamaz.
Siyah ile beyaz’ın egemen olduğu iklim kısırlığın ve siyasi çıkmazın yoluna döşenmiş taşlardan oluşur.Gücü elinde bulunduranların açmazı tükenişlerinin farkında olamamalarıdır.
Eskiden “Arpalık” olan, şimdi “iktidarın vefası” ise karanlık çöker meydanlara, renksiz renk siyah öne çıkar.
Güneş tutulması geçer gider ama akıl tutulması -tarihe bakınca küçük bir noktadır ülkelerin tarihinde- kuşaklar boyu sürer!
Fotoğraf Milliyet.