- Kategori
- Tarih
İlber Ortaylı ne yapmaya çalışıyor?

İlber Ortaylı, çok sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz önemli bir tarihçimizdir. Şu an, Topkapı Sarayı Müdürlüğü'nü de sürdürmektedir.
İlber Hoca, Osmanlı tarihi üzerine bir birinden güzel kitaplar okurlara sunarken, gazete yazılarıyla da okurları bilgilendirmektedir. Son yıllarda tarih bilimine karşı bir sevgi arttıysa, bunun birinci nedeni bilimsel çevreden gelmeyen, okura popüler tarihi sunan Murat Bardakçı'dır. İkinci neden ise, tarih biliminin içinden gelen, yani bir akademisyen ve bilimsel tarihi okurlara sunan İlber Ortaylı'dır.
İlber Hoca, AKP hükümeti tarafından Topkapı Sarayı Müdürlüğü'ne atanınca önce şaşırmıştım. Bu kadar değerli bir bilim adamını AKP hükümetinin bir yere atamasını biraz da kuşkuyla karşılamıştım. Kuşkum, bunca sevdiğimiz İlber Hoca'nın da bu partinin borusunu öttürüp öttürmeyeceği konusundaydı. Yanılmıyorsam, İlber Hoca'nın müzecilik konusunda bir kariyeri yoktu. Büyük bir olasılıkla Hocamız, yurt dışında gezip gördüğü müzecilik gözlem deneyimlerine güvenerek bu görevi kabul etti. Bir de değerli Hocamız İstanbul'u bir turist rehberi gibi karış karış gezdirmesiyle tanınırdı. Gerçekten de İstanbul üzerine derinlemesine bilgi sahibiydi. Müzeciliği kabul etmesinin bir başka nedeni de sanıyorum tarihçi olmasından kaynaklanmaktadır.
Hocamız, yazdığı kitaplar ve gazete yazılarıyla, sürekli Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bir barış köprüsü kurmaya çalışmaktadır. Bir başka barış kurmak istediği zemin ise, Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasındadır. Hattâ bazı noktalarda, Osmanlı İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu öylesine içiçe geçmiştir ki, Fatih Sultan Mehmet'in ölümüne kadar Osmanlı İmparatorluğu bir Roma imparatorluğu olarak işaret edilmektedir. İstanbul kenti, Osmanlı'nın yakın dönemlerine kadar "Konstantinopolis" olarak adlandırılmıştır.
Sevgili Hocamız, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu üzerine bir barış elçiliği yaparken, elbette çok değerli bir görevi yerine getirmektedir. Bu topraklar üzerinde yaşamış bütün kültürleri bizler bağrımıza basmak zorundayız. Ve artık, geçmişte kalan kültürler ve kültür eserleri yalnız o topraklarda egemenliğini sürdüren devletlerin tekelinde de değil. Bu kültürler ve kültür ürünleri bütün dünyanın mirasıdır. Sahibi bütün dünyadır.
Fakat, sevgili İlber Hocamız, Türkiye Cumhuriyeti tarihine geldiğinde yalnızca Osmanlı-Türkiye arasında bir barış köprüsü kurmaya çalışmaktadır o kadar. Konusu Türkiye Cumhuriyeti tarihi olmayabilir. Ama, iki uygarlık arasında bir barış köprüsü kurmaya çalışılıyorsa, bu iki uygarlığın da büyük değerleri ortaya konuşmalıdır. İlber Hoca, Roma İmparatorluğu'nu, Bizans İmparatorluğu'nu, Osmanlı İmparatorluğu'nu ve Türkiye Cumhuriyeti'ni bir birleriyle kaynaşmış uygarlıklar olarak göstermeye büyük gayret ediyor. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türk halkına kazandırdıklarına sıra geldiğinde, yazı da bitiyor, kitap da bitiyor. Yani, çok sevdiğimiz İlber Ortaylı, bilinçli bir şekilde Osmanlılığı ve Osmanlı gibi düşünce, kültür yaşamını çağdaş Türkiye Cumhuriyeti insanına sevdirmeye ve giderek uygulamaya uğraşıyor.
Değerli Hocamızın kitaplarından, yazılarından, konferanslarından, TV söyleşilerinden gizli ve açık bir Osmanlı kültür-yaşam propagandası yapılıyor. Bu, diğer tarafdan İslâmi propaganda yapan biliminsanlarıyla buluşuyor ve karşımıza Türkiye Cumhuriyeti'ne giydirilmeye çalışılan elbisenin büyük bir hızla bitirilmeye çalışıldığı ortaya çıkıyor. Bu elbiseyi dikecek terziler son dönemde de iktidara gelirlerse, mutlaka bu elbise bitirilecektir.
İlber Ortaylı gibi çok değerli bir tarihçinin AKP iktidarınca Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü'ne atanması sanıyorum şimdi daha iyi anlaşılacaktır. İlber Hocamızın örtülü bir biçimde Osmanlılığı yaymaya çalıştığını düşünüyorum. Bu da iktidarın ekmeğine bal sürmek demektir.
Yine de, İlber Ortaylı gibi bir değerli hocamızın bunu bilerek ve isteyerek yaptığını sanmıyorum. Ama, AKP iktidarının elinde bu müzeyi yönetecek bir sürü "İlahiyat" mezunu müzeci varken, İlber Hocayı seçmesi biraz düşündürücüdür. Yoksa, AKP bunu bilerek mi yaptı?
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlık düşünce ve kültür sistemini daha da ilerilere götürmek için uğraş vereceğimize, geriye dönüp bu millete Osmanlılığı empoze etmek biraz düşündürücü oluyor. Yoksa, geçmiş değerlerimize elbette sahip çıkmak zorundayız. Ancak, geçmişte ve geride kalmış bir kültürü korumak ve sahip çıkmak başka şeydir, onu yaymaya çalışmak başka şeydir.