- Kategori
- Futbol
İlhan Eker, Recep Biler, maç biter...

Turkcell Süper Lig’in 13.haftasında Ankara 19 Mayıs Stadında karşılaşan Beşiktaş ve Oftaş izleyenlere futboldan uzak, heyecansız ve yavan bir karşılaşma seyrettirdiler. Aslında maçın özeti başlıkta yatıyor. Maçın 35. dakikasında Delgado’nun uzun topuna hareketlenen Bobo, önce İlhan Eker’in kayıp düşmesi sonra da kaleci Recep’in ıska geçmesi sonucu futbol hayatının belki de en kolay golünü attı. Bu golle de maçın rengi belli oldu.
Tello’nun sakatlık sonrası -belki de eksiklerden dolayı- mecburen forma giymesi Beşiktaş adına en olumlu gelişme. Her ne kadar Şilili futbolcu oyunda kaldığı 61 dakika içinde bilinen görüntüsünden uzak olsa da, Tello’nun dönüşüyle siyah-beyazlılar kendileri açısından ideal taktik anlayışa kavuşmuş oldular. 4–1–3–2 dizilişinde sahaya yayılan Beşiktaş; kalede Rüştü, defansta A.Tandoğan, Baki, Koray ve İbrahim Üzülmez; ön libero mevkiinde Cisse, sağda Serdar Özkan, solda Tello ve Bobo-Higuain ileri ucunun gerisinde ise Delgado ile mücadele etti. Buna karşılık Oftaşspor ileri uçta İbrahim Şahin’i tek bırakarak 4–5–1 sistemi içinde en verimli silahı olan mücadele gücüne sarıldı. Genç, dinamik ve uzun zamandan bu yana bir arada oynayan futbolculardan kurulu olan Ankara ekibi, özellikle rakibi bozma konusunda başarılı bir takım. Bugünkü mücadelede de başta Tozo olmak üzere tüm futbolcular topun olduğu alanda çok adamla baskı yaparak Beşiktaş’a oyun kurma şansı tanımadılar. Bunun sonucu olarak golün oluşu büyük ihtimalle duran toplara, karambollere ve kişisel hatalara kalmıştı ki, maçta oluşan gole bakarsanız tenis tabiriyle tam bir “çift hata”. Siyah-beyazlılar karşısında kora kor mücadeleyi tercih eden ve oyunu asla çirkinleştirmeyen Oftaşspor, devre arasında hücum hattını takviye etme imkânı bulabilirse çok daha başarılı bir takım haline gelebilir. Üstelik bu takımda birkaç futbolcunun Spor Akademisinde yüksek öğrenim görüyor oluşu da özellikle maç sonu verdikleri beyanatlarda hemen hissediliyor. “Önümüzdeki maçlara bakıcaz(!)” klişesine sığınmadıkları için Oftaşsporlu futbolcuları tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum. Oftaş camiası ve kadrosunun farklı bir profil çizdiği aşikar.
Beşiktaş’a dönecek olursak, hafta içi oynanacak Marsilya maçı öncesi bu eksik kadronun başarılı bir sınav verdiğini söylemek zor. Maç gününe kadar eksiklerin dönüşü ne ölçüde tamamlanır bilinmez ama Niang gibi bir kontratak silahının varlığı defans hattıyla ilgili endişeleri de beraberinde getiriyor. Oftaşspor önünde 65 civarında top kaybı yapan Beşiktaş, bu anlamda hücum organizasyonlarındaki verimsizliği de yaşamak zorunda kaldı. İkinci yarıda Cisse’nin ileri çıkarak ilk yarıdaki defans ağırlıklı anlayışını bırakması, zaman zaman Beşiktaş’ın rakip kalede görünmesine sebep oldu. 51. dakikada maçın en net gol pozisyonunu yakalayan Delgado bu pozisyonu cömertçe harcayınca Beşiktaş’ın bir başka tek farklı galibiyetine de kapı açtı. Beşiktaş teknik kurmaylarının bu tek farklı galibiyet obsesyonunu enine boyuna etüt etmesi gerekiyor. Ligde 13 hafta geride kaldı ve Beşiktaş üç puan aldığı maçları nedense hep tek farklı bitiriyor. Sizce de bu özgüven eksikliğinin bir belirtisi olabilir mi?
Maça dair altı çizilmesi gereken başka bir gerçek de ikinci yarıda Serdar Özkan tarafından yapılan penaltının hakem Halis Özkahya tarafından es geçilmesi ve bir başka pozisyonda penaltı almak amacıyla kendisini yere bırakan Ali Tandoğan’a sarı kart gösterilmeyişi. Kabul Beşiktaş camiası sezon başından bu güne kadar pek çok kez hakem hatalarının kurbanı olmuş bir takım, ancak bu maçta Serdar Özkan’ın yaptığı hareket Serdar Özkan’a yapılsa ve Beşiktaş maçı 1–0 kaybetse acaba tepkiler ne boyutta olurdu? İşte günün sorusu…
Haklı olduğunuz zaman masaya vurabilmek için, bu maçtan sonra çıkıp hakemin kötü bir maç yönettiğini söyleme faziletini göstermeniz gerekir. Aksi takdirde olan yalnızca masaya oluyor.
Tello’nun sakatlık sonrası -belki de eksiklerden dolayı- mecburen forma giymesi Beşiktaş adına en olumlu gelişme. Her ne kadar Şilili futbolcu oyunda kaldığı 61 dakika içinde bilinen görüntüsünden uzak olsa da, Tello’nun dönüşüyle siyah-beyazlılar kendileri açısından ideal taktik anlayışa kavuşmuş oldular. 4–1–3–2 dizilişinde sahaya yayılan Beşiktaş; kalede Rüştü, defansta A.Tandoğan, Baki, Koray ve İbrahim Üzülmez; ön libero mevkiinde Cisse, sağda Serdar Özkan, solda Tello ve Bobo-Higuain ileri ucunun gerisinde ise Delgado ile mücadele etti. Buna karşılık Oftaşspor ileri uçta İbrahim Şahin’i tek bırakarak 4–5–1 sistemi içinde en verimli silahı olan mücadele gücüne sarıldı. Genç, dinamik ve uzun zamandan bu yana bir arada oynayan futbolculardan kurulu olan Ankara ekibi, özellikle rakibi bozma konusunda başarılı bir takım. Bugünkü mücadelede de başta Tozo olmak üzere tüm futbolcular topun olduğu alanda çok adamla baskı yaparak Beşiktaş’a oyun kurma şansı tanımadılar. Bunun sonucu olarak golün oluşu büyük ihtimalle duran toplara, karambollere ve kişisel hatalara kalmıştı ki, maçta oluşan gole bakarsanız tenis tabiriyle tam bir “çift hata”. Siyah-beyazlılar karşısında kora kor mücadeleyi tercih eden ve oyunu asla çirkinleştirmeyen Oftaşspor, devre arasında hücum hattını takviye etme imkânı bulabilirse çok daha başarılı bir takım haline gelebilir. Üstelik bu takımda birkaç futbolcunun Spor Akademisinde yüksek öğrenim görüyor oluşu da özellikle maç sonu verdikleri beyanatlarda hemen hissediliyor. “Önümüzdeki maçlara bakıcaz(!)” klişesine sığınmadıkları için Oftaşsporlu futbolcuları tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum. Oftaş camiası ve kadrosunun farklı bir profil çizdiği aşikar.
Beşiktaş’a dönecek olursak, hafta içi oynanacak Marsilya maçı öncesi bu eksik kadronun başarılı bir sınav verdiğini söylemek zor. Maç gününe kadar eksiklerin dönüşü ne ölçüde tamamlanır bilinmez ama Niang gibi bir kontratak silahının varlığı defans hattıyla ilgili endişeleri de beraberinde getiriyor. Oftaşspor önünde 65 civarında top kaybı yapan Beşiktaş, bu anlamda hücum organizasyonlarındaki verimsizliği de yaşamak zorunda kaldı. İkinci yarıda Cisse’nin ileri çıkarak ilk yarıdaki defans ağırlıklı anlayışını bırakması, zaman zaman Beşiktaş’ın rakip kalede görünmesine sebep oldu. 51. dakikada maçın en net gol pozisyonunu yakalayan Delgado bu pozisyonu cömertçe harcayınca Beşiktaş’ın bir başka tek farklı galibiyetine de kapı açtı. Beşiktaş teknik kurmaylarının bu tek farklı galibiyet obsesyonunu enine boyuna etüt etmesi gerekiyor. Ligde 13 hafta geride kaldı ve Beşiktaş üç puan aldığı maçları nedense hep tek farklı bitiriyor. Sizce de bu özgüven eksikliğinin bir belirtisi olabilir mi?
Maça dair altı çizilmesi gereken başka bir gerçek de ikinci yarıda Serdar Özkan tarafından yapılan penaltının hakem Halis Özkahya tarafından es geçilmesi ve bir başka pozisyonda penaltı almak amacıyla kendisini yere bırakan Ali Tandoğan’a sarı kart gösterilmeyişi. Kabul Beşiktaş camiası sezon başından bu güne kadar pek çok kez hakem hatalarının kurbanı olmuş bir takım, ancak bu maçta Serdar Özkan’ın yaptığı hareket Serdar Özkan’a yapılsa ve Beşiktaş maçı 1–0 kaybetse acaba tepkiler ne boyutta olurdu? İşte günün sorusu…
Haklı olduğunuz zaman masaya vurabilmek için, bu maçtan sonra çıkıp hakemin kötü bir maç yönettiğini söyleme faziletini göstermeniz gerekir. Aksi takdirde olan yalnızca masaya oluyor.