- Kategori
- Kişisel Gelişim
İlişki Kurtaran Bakış Açısı
yaşamda U dönüşlerimiz
13 yaşındaydım ilk kez iş dünyasının içine girdiğimde . Sanırım yine aynı dönemlerde kendi ayaklarımın üzerinde durmam gerektiği fikrine ve bunun da bir iş kurmakla mümküm olabileceğine inandım. İnanınca olduğuna inananlardanım ben, bir de kaybedecek hiçbirşeyi olmayanların ne kadar cesur olabileceklerini deneyimleyenlerden.
Ve kehanet gerçekleşti 23 yaşında elde var sıfırla ticarete atıldım. ‘’Ya başaracağım ya başaracağım başka bir yolum yok’’ a inancım tabi azmimi de yabana atmayalım 17 yıl boyunca başarı taşıdı bana.
O zamanlar bir yol seçmiştim, belki şansım yaver gitti , belki doğru yol emekle birleşti
Belki de her ikisi bilinmez ancak farkında mısınız birçoğumuz birşekilde hep bir yola dikiyoruz gözümüzü ille de o yol diye tutturuyoruz, ikinci, üçüncü bir yol, hatta U dönüşü olmaz, olamaz sanarak kapatıyoruz kendimizi. Hele biraz da yenilgiye, kabule açsak , yaşam o güne kadar biraz da lütufkâr davranmışsa sanıyoruz ki biz göremiyorsak yeni bir yol yoktur.
İşte böyle bir sarmal dönemimdi benim de, çırpındıkça batıyor, battıkça çırpınıyordum.
Sorunum çok netti aslında. Uzun yıllardır ticaret yapıyordum, bir tarzım, bir çizgim ve risk algım vardı, çok uzun yıllar kendi kararlarımı kendim alıp sadece kendime hesap vermiştim.
Diğer taraftan birkaç yıl önce bir ortaklık yaparak alternatif bir girişimde bulunmuştum.
Ortağım daha önce birçok alanda girişimcilik yapmış, birkaç kez batmayı ve çıkmayı başarmış biriydi. Battıktan sonra çıkabilmenin ne kadar takdire şayan bir şey olduğunu söylemeden de geçmemek gerekir tabi.
Dağıtılmış risk planlarıyla işletme yönetmeyi ilke edinmiş kontrolcü kontrolcü bünyem birdenbire aşırı risk alarak yönetilen bir işletme sahibi haline gelince neye uğradığını şaşırdı haliyle. Hayal edin lütfen, stabil tek gün yok, orta ayar yok, ya dip ya zirve, bugun dip yarın zirve nabız tavan yapmış.
Hem ortağımı hem riskleri yönetmeye çalışmaktan, korkuyla yeni ve bitmeyen süprizleri yaşamaktan helak olmuş vaziyette labirentin içinde kaybolmuştum.
Yine tükenmiş günlerimden birgün. İzmir’ de yaşayan, ilişkiler üzerine çalışan çok sevdiğim bir arkadaşım geldi. Istanbul da festival zamanı. Amerika’ dan yeni bir eğitim almış, hem hasret giderelim hem film izleyelim dedik; dedik demesine de insanın keyfi yerinde olmayınca etrafındaki güzelliklere de perde iniyor. Film falan hakgetire tabi , yaktık biletleri bir dokun bir ah işit misali başladım anlatmaya..
Anlattım, anlattım… Hazır elime bir koç geçirmişim etinden de sütünden de
Antony Robins der ki diye başladı söze ;
Her insanın 6 temel ihtiyacı vardır. Sevgi, Belirlilik, Belirsizlik, Katkıda Bulunma,
Gelişim,Önemli Hissetme. Hepsi hepimizde var olan ihtiyaçlar lakin öncelikleri değişik. En belirgin, baskın olan iki temel ihtiyaç ne ise insanın belirleyici de onlar oluyor ve kişi baskın ihtiyacı giderebilecek yolları doğası gereği bir şekilde buluyor.
Mesela sabit ve düzenli gelir vaad eden, risk içermeyen (devlet memurluğu gibi) işleri tercih eden insanların birincil baskın ihtiyacı ‘’ Belirlilik ‘’ dir bu nedenle bilinçli ya da bilinçsiz garanti işlere yönelirler.
Belirsizlik ihtiyacı yüksek olan kişi gelir ve bilinç düzeyi yüksek bir ortamdaysa muhtemelen riskli sporlara yönelerek bu ihtiyacını giderecektir.
Rallici olacak belki, belki dagcı, hızda, yüksekte, heyecan da yakalayarak içine çekecek adrenalini. Lakin tam tersi düşük bilinç ve gelir düzeyinin olduğu bir ortamdaysa ne olacak? İşte o zaman, mahalle çetelerine karışacak belki, belki bir kumarbaz, belki her gece farklı adrenalinler peşinde koşan bir hırsız, uyusturucu, silah gibi hem duygusal ihtiyacını hemde parasal ihtiyaçlarını ( bir tasla iki kus ) fazlasıyla tatmin edebileceklerini sanacakları adrenalin havuzlarında giderecekler belirsizlik ihtiyaçlarını belki de. Velhasıl nerede risk ve heyecan orada O’nlar olacak.
Aylardır o kurs senin bu seminer benim diye ortalıkta dolaşmamın sebebi de ‘’gelişim’’ ihtiyacımın zirvede olmasıymış meğer. Dinazorlaşmış siyasilerin koltuğa yapışıp kalması da geçen onca yıla rağmen ‘’Önemli Hissetme’’ duygusundan bir adım öteyde geçememiş olmaları gibi görünüyor bu durumda. Apoletlerine o kadar sarılmışar ki biliyorlar apoletle sökülünce hiçkimse olacaklar.
O gün anladım ki, işimi yönetmeye çalıştığımı sanarken ortağımın DNA sıyla oymaya çalışıyor (bu beyhude çabanın karşılıklı olduğunu unutmayalım lütfen) akıntıya kürek çekiyormuşum. O’ nun belirsizliği yaşadığı alan ticaretiymiş.
Bu aydınlanma ile birlikte bir zamanlar anlayamadığım ama aydınlanma ile birlikte pazıldaki yerini bulan bir anım geldi gözümün önünde .
Bir gün bir müşterim demişti ki, ‘’- abla biliyormusun en büyük hayalim çocuğumun büyüyüp kaçakçı olması ‘’ şok olmuştum ‘’- nasıl yani ya insanlar çocukları doktor olsun ister mühendis olsun ister siz nasıl kaçakçı olmasını istersiniz?
Sorma abla ya, biliyorsun bizler bavul ticaretinden geliyoruz, bavul kaçakçılığı yaptığım günleri çok özledim, çoook heyecanlıydı.
İçimden ne piskopat babalar var Yarabbim derken ne kadar bilinçsiz olduğumu bilememişim meğer adam kendi duygusal ihtiyacını dile getiriyormuş.
Evet , yıllarca içine düştüğüm sarmaldan, herbirimizin farklı duygusal ihtiyaçlara sahip olduğunu, bu ihtiyaçları saygıyla kabul etmek gerektiğini idrak ederek çıktım ve gördüm ki
U dönüşü bile mümküm .
Yıllar önce benim yaşamımı değiştiren bu aydınlanma kendini sarmalda hisseden başka hayatları da aydınlatsın istedim. Bilirim biz yetişkinlerin en zor sınavlarından biridir U dönüşleri. İdrak etmek, kabullenmek, değişimle başa çıkmak, sudan çıkmış balık olmak zor işler. Zoru kolay edense her daim arkasından gelecek güzelliğe olan inancımız olacak. Tüm zorlarınızın kolay olması dileğiyle..