Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

İlk darbeden son darbeye afedilmeyenler..

İlk darbeden son darbeye afedilmeyenler..
 

27 Mayıs'tan 28 Şubat'a


Bütün insanlar özgür doğar ve özgür yaşar, devlet ancak bu özgürlükleri korumak ve bunlardan herkesin eşit derecede yararlanmasını sağlamak için vardır; bu özgürlükleri çiğneyen devlet, kendi varlık nedenini yitirir, böyle bir devlete karşı ayaklanmak hem hak hem de ödevdir.

                                                                                      4.Temmuz.1776   ABD BAĞIMSIZLIK BİLDİRGESİ

2012  yılına girdiğimiz ilk günden beri yeni bir blog kaleme almak için ülkemde güzel, sevindirici bir olay olmasını bekledim, ancak maalesef o mutlu güne ulaşamayacağımı anladım. Ayrıca geçen yılın son günlerinde yaşanan Uludere olayında bombalanarak öldürülen çocukların acısını dindirmese dahi hiçdeğilse sorumluları ortaya çikaracak güçte bir hükümete sahip olamamanın üzüntüsünü yaşamaktayım. Çünkü en büyük arzum Türk, Kürt,Alevi, Sünni,  Ermeni, Yahudi, Roman, Rum v.b. gibi tüm farklı etnisiteye veya farklı din'e mensup insanların tümünün eşit haklara sahip olmasıdır. Aslında hala kadının erkeklerle eşit haklara sahip olamadığı 21. yüzyıl Türkiye'sinde benim bu hayalimi fantezi gibi değerlendirecek olanların sayısının hiç de az olmadığını biliyorum, ancak doğru bildiğim konuları tek başına bile kalsam her an savunmaya ve anlatmaya devam eden biriyim. İşte bu nedenle yukarda yazıma başladığım cümle 236 yıl önce insanların mutluluğu için uygulamaya konmuş bir ilkedir..Bu bildiriden 13 yıl sonra da 1789 Fransız Devriminin ardından aynı çerçevede insan haklarını korumak amacıyla ''Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'' yayımlandı. Bu ülkelerde DARBE, İHTİLAL veya Muhtıra gibi anti demokratik hareketlerin neden ortaya çıkmadığı anlaşılıyor herhalde. Hiç inanmasam da hala yeni Anayasa yapılabilirse belki biz de de insan hakları göz önüne alınacak hayalini kurmaya devam ediyorum....

ABD'de eğitim görmüş çoğunluğu Kurmay Subay olan 37 ( rütbeleri Ütğm. ve Alb. arası) kişinin planlayıp uygulamaya koyduğu 27 Mayıs Darbesi Türkiye'nin  demokrasi yolunda ilerlemesini durduran ilk ihtilal olup CHP destekli olması nedeniyle yıllardır askeri vesayet yanlısı zihniyet tarafından ülkemizde  takdirlerle karşılanmiştır. Her ne kadar takdir edenler çoğunlukta olmasalar da çeşitli baskı ve dayatmalarla ''İYİ DARBE'' ünvanı ile yıllarca ödüllendirilmişti.. Bu çok beğenilen cuntanın ilk icraatı ise, gençleştirme ve modernleştirme bahanesi ile 235 General, 4378 subayı re'sen emekli etmek olmuştur. Darbenin başarısını incelemeye gelen ABD'li Havacı general Norstad ise emeklilere ödenmek üzere oniki milyon dolar parayı Alparslan Türkeş'e vermişti...Ne de olsa dost ve müttefik çok yakın ilişkide olduğumuz bir ülke ABD. Benim otuzdokuz yaşımda ki babam da yaz tatilinde iken gelen bir telgrafla emekli edilen binlerce subaydan biriydi. Rütbesi Kd. Bnb. idi ve üzerine giyecek sivil elbisesi bile yoktu.Bir yandan  gençleştirme adıyla  kendi kadrolarına yer açan cuntacılar, diğer yandan 1402 Akademisyen üniversite öğretim üyesi ile 520 Hakim ve Savcıyı da görevden almıştı..Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş ilk askeri darbe olan bu 27 Mayıs olayı benim tüm hayat akışımı değiştirdi...O sene doğan kardeşimi yaşatabilmek için babamın aldığı az bir maaş altı kişilik ailemizi geçindiremiyordu..Çocuk yaşta hem çalıştım hem okumak zorunda kaldım...Ayrıca o günlerde en sevdiğim sınıf arkadaşımın babası ihtilalin bir numaralı üyesiydi,  pek çok gece onlarda kalıp beraber ders çalışıyorduk. Babamın niçin emekli edildiğini devamlı Arslan Amcaya (A.TÜRKEŞ) soruyordum o da bana kendisinin küçük rütbelilerin emekli edilmesine daima karşı olduğunu söylüyordu.Oh bu beni çok sevindirmişti babamı arkadaşımın babası işsiz bırakmamıştı. Zaten kısa süre sonra MBK üyeleri arasında çıkan kriz onların Hindistan'a sürülmesine neden oldu. Onlara devamlı mektup yazıyor aynı zamanda okuduğumuz Yeni Sabah gazetesinin manşetlerini yazıyor resimleri bile çizerek onları bilgilendiren mektuplar gönderiyordum..Yaşım henüz on üç olduğu için İstihbarat servisi benim mektuplarımdan şüphelenmiyor olmalı ki ülkeleri hakkında tüm bilgileri benim mektuplarımdan aldıklarını arkadaşım cevap yazdığında belirtiyordu. Daha sonra ki yıllarda ailem mali sıkıntısı devam ediyordu. O yüzden üniversite sınavına girerken paramız olmadığı için 100 Lira borç parayı kasabımızdan bulmuştuk o para ile üniversite sınavlarına katılma harcını yatırdım. Ancak benim idealim ODTÜ'sine gitmekti onun için de 100 Lira lazımdı bulamadım ve o sınavlara giremedim pek çok sınıf arkadaşım ise o okula girdiler. İşte ben 27 Mayısın mağdur ettiğii binlerce kişiden biriyim. Hem büyük bir ekonomik yaşadım hem de istediğim üniversiteye gidemedim.İhtilal ailemi fena çarptı, yaşım ilerledikçe o darbeye nefretim arttı ve artmaya devam ediyor.

Son Darbenin içine ise Refahyol Hükümetinin demokrasinin laiklik prensibine ters düşen pek çok çağ dışı yaptırımlar ortaya çıkmaya başladı. Benim tepkim yine irticanın akıl almaz düzeye geldiği özellikle kadınlara yapılan tesettür baskısı karşısında ortaya çıktı. 16.Ekim.1996 günü tek başına yaptığım teklif parti ve sivil toplum arkadaşlarımın onaylaması ile örgütlenerek bir platform oluşturarak demokratik tepkimizi göstermemiz gerektiğine karar verdik ve 21.Ekim.1996 günü BİRKAP adı altında birleşik kadın platformunu kurduk. Şartlarımız basitti darbe isteyenler ile türban takanlar aramıza katılmayacak,ancak başörtülü anadolu kadınları bize katılabilecekti yani yalnız demokrasi yanlıları bizimle beraber hareket edecekti.. Ayrıca hiçbir zaman Anayasaya aykırı  hareket yapılmayacak ve desteklenmeyecekti. BİRKAP daha kurulma aşamasında çok ses getirmeye başladı. Özellikle merak edenler 6/11/1996 ''CHP Manzaraları'' 20/11/1996 ''Perdeyi Kaldırıyorum'', 24/11/1996 ''Susmalı mı?'', 13/12/1996 Suçluluğun Telaşı'' başlıklı Ahmet Taner KIŞLALI'nın Cumhuriyet Gazetesindeki köşe yazılarına göz atabilirler. Birkap'ın  ekim ayında bir kişi ile başladığı hareketi Ocak 1997 sonunda yaklaşık yedimilyon kişiye ulaşmıştı..En büyük eylemi ise onlarca sivil toplum örgütü ile birleşerek yapılan ''Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü '' olmuştu. Günlerce gazete ve tv'lerde yer aldı. Topluma bu hareket İslam'a karşı yapilmiş olarak gösterildi bazı partiler geri çekildi.. Halbuki ŞERİAT denen Dini Yasalar T.C. kurulduğundanberi zaten uygulanmıyor ki.Halen uygulanmıyor üstelik ibadete mani olunmadığı ve müslümanlığın inançlarına karşı olmadığı  halde bu yürüyüş İslama karşı diye lanse edildi..Bu kocaman bir yalandı.Üstelik burada asıl amaçları  toplumu tahrik etmekti anlaşılan ..Şimdilerde çok popüler bir belgesel yayınlanıyor ''SON DARBE'' 28 Şubat ..Bu belgeselde herşey ince ince hatırlatılıyor..Ancak bir tek günlerce süren KADIN  hareketleri veya kadın yürüyüşünden hiç bahis yok. Yani 28 Şubat'ın hikayesinde asıl yükü taşıyan  kadınlar yok; Şimdi soruyorum Sayın M:Ali BİRAND'a özellikle tüm seçimlerde tüm partilerin kullandığı Kadınlar sonra unutulurlar peki siz günlerce eylem yapan kadınları geceleri sokaklara çıkıp mum yakan kadınları, hergece dokuzda işiğini yakıp söndüren insanları biraraya getirmek için evini barkını ihmal edip ülkesi için direnişe katılan kadınları maalesef unuttunuz..Maksadınız neydi acaba....

Ne yazık ki M.A.BİRAND'ın unuttuğu kadınları darbeciler unutmadı 11.Haziran.1997 günü Hakim ve Savcılarla beraber brifinge çağırdılar. Ancak sonradan anladım ki bizim BİRKAP KADINLARI olarak, İrtica probleminin demokrasi çerçevesinde çözülmesi için bir daha doğrusu birleşmelerini talep etmek için TBMM'de ziyaretlerine gittiğimiz sayın liderler; Bülent ECEVİT, Mesut YILMAZ, Deniz BAYKAL'dan olumlu bir cevap almadık hatta REFAHYOL'un vahim gidişatını bırakıp herzamanki hırslarına kapılarak maalesef birbirlerini eleştirdiler ..Eğer onlar birleşebilseydi 28.Şubat postmodern darbesi olmayacak, yarattiğimiz toplumsal reflekse dayanarak DARBE'yi yapanlar hazıra konup durumdan vazife çıkaramayacaklardı...Sayın BİRAND gördüğünüz gibi hazırladığınız belgeselin ÖZÜ yanlış olmuştur. Kadınların yarattığı aylarca süren sivil toplum hareketlerini sizin görmemiş olmanıza inanmıyorum...Bütün darbelerden ve onları tasvip edenlerden nefret ediyorum...Kadınları tesettüre sokup mutlu yaşamalarına mani olanlara ve adını ''demokratik hakları''çiğneniyor diyerek sanki bu örtünmeyi onları erkekle eşit yaratan Tanrı buyruğu gibi gösteremeye çalışanlara acıyorum..Alaycı yüz ifadeleri ile eleştiri yaparak halkı saygısızlığa yönlendirenlere de çok üzülüyorum...Her Salı ''NEFRET SÖYLEMİ'' günleri tertipleyerek ülkeyi gerenleri ise hiç sevmiyorum...

 
Toplam blog
: 16
: 614
Kayıt tarihi
: 08.06.08
 
 

Ben 68 kuşağından olup ülke, çevre ve kadın sorunlarına aşırı duyarlı biriyim. Ayrıca siyaset en ..