12 Eylül '07
- Kategori
- İlişkiler
İlk o sizi sevsin
İnsan en büyük haksızlığı kendisine yapar.
Çoğu zaman hepimiz yapmışızdır. Hangimiz haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz, sinirlendiğimiz, üzüldüğümüz (ki buna daha bir çok durum daha eklenebilir) zaman sigaraya ve vazgeçilmez dostu içkiye ya da deli gibi yemek yemeğe sarılmadık? Tabi yemekten kesilen şanslı azınlık olarak nitelendirilen ve tam aksi durumda olduklarını düşündüğüm kişiler de var. Hatta bazılarımız olayı abartıp elimizi ayağımızı çekeriz yaşamdan. Ne iki çift laf etmek geçer içimizden ne de söylenen sözleri dinlemek. Yalnız kalmak isteriz.
Kendimize vermiş olduğumuz bu cezaların sebebinin çoğunluğunu da aşk acısı oluşturur. Diğer ögeleri şimdilik es geçiyorum. ''Sizi bu hayatta kimse anlamıyor, aslında o terfiyi ben hak ediyordum, bu maçı nasıl kaybederiz?'' gibi. Bu yazıda ele almak istediğim konu yukarıda da belirttiğim gibi aşk acısı.
Sevdiğiniz kişi sizi sevmiyordur ya da daha acısı başkasını seviyordur. Terk edilmiş de olabilirsiniz hatta bir de üstüne aldatılmışsanız yukarıda saymış olduğumuz tüm eziyetleri kendinize yapma hakkına sahipsiniz demektir. Hatta isterseniz yeni yöntemler de üretebilirsiniz.
Ne yani sizi düşünmeyen birini düşünerek üzülmek kendi değerinizi düşürmez mi? Siz kendiniz, hak ettiğiniz değeri kendinize vermiyorsanız o değeri başkasından beklemekle hata etmiş olmaz mısınız? Üzüldüğünüzün farkında bile olmayan biri için kendinizi telef etmenin ne anlamı var? Hayır işe yarayacaksa yapalım. Bu güne kadar üzüldüğünde boyu 1 cm uzayanı duydunuz mu?
İlişkilerde mutlu olmak tamamen kendi elimizde. Sadece bir kaç masum taktikle. Zaten artık günümüzde ilişkiler tamamen taktik savaşı haline gelmedi mi?
(Ama bu taktikler ilişkinin henüz başlama aşamasında olduğu ya da yeni başlayan ilişkiler için geçerli.)
Asla kendinden ödün vermeyeceksin. Ödün verirseniz daha fazlasını bekler. İnsan oğlu doyumsuzdur vermeden almasını sever.
İlişkinin başındaysanız yanı henüz bir resmiyet yoksa sık sık karşısına çıkın buluşun ama beraberliğiniz başladıysa her istediği yere gitmeyin. Yani burada ilk zamanlar için, ''çok muhabbet tez ayrılık getirir'' düşüncesini çürütüyoruz. Bir şeyi ne kadar çok görürseniz sempatiniz ona o kadar artar. Paylaşımlar aradaki bağları güçlendirir. Ama unutmayın ilk zamanlar için geçerli.
Aramayacaksınız bırakın o arasın. Aranmadığınız zaman karşındakine daha çok odaklanmıyor musunuz? Empati kurun.
Daima serin kanlı olun. Asla heyecanınızı belli etmeyin. Karşınızda kendinden emin birini gördüğünüzde bu sizi etkilemez mi?
Değeri doğru zamanda verin. Önce izin verin o size verdiği değeri fazlasıyla kanıtlasın. Ondan sonra değer vermeye başlarsınız. Yani o hayatınızda bir yer edinemeden siz onu bir yerlere getirmeyin. Sonradan hayal kırıklığın uğrarsınız.
Ondan sizin için bir şeyler yapmasını isteyin. Sizin için bir şey yapma cabasına girmesinin sizin ondaki yerinizin büyümesinde büyük bir etkisi vardır. Ama isteyeceğiniz şey uzun vadeli olsun. Mesela sizin için sevdiğiniz parçalardan oluşan bir cd yapmasını isteyebilirsiniz.
''Seni Seviyorum'' u ilk siz söylemeyin. Karşınızdakinden duyduğunuzda da masum bir gülümseme ve utangaçlık ifadesiyle olayın üstünü örtün.
İyi Olan Kazansın...