- Kategori
- Eğitim
İlköğretim müfettişliği kaldırılmalı mı?
Ülkemizde; 15 098 okulumuz tek öğretmenli, tek derslikli, 1 260 köyümüz halen ilkokuldan mahrumdur (Bütçe görüşmelerinden). Okulsuz köylerimizin de birçoğu tek öğretmenli olacağına göre, bu durumda 16 000 öğretmenimiz kırsal kesimde ve tek başlarına çalışıyor, demektir. İlköğretim Müfettişliği kaldırılsa bile, teftiş/denetim kaldırılamayacağına göre, bu işi bir kamu görevlisi olarak, muhtar yapamaz. Muhtara yaptırmak demek, muhtarla öğretmeni karşı karşıya getirmek demektir ki, geçmişte bu konuda sayısız acı deneyimlerle karşılaşılmıştır.
İlköğretim Müdür veya yardımcıları, Milli Eğitim Müdür veya yardımcıları, idari denetim dışında denetim yapamazlar. Yapsalar bile, İlköğretim Müdürüyle yardımcıları İlkokul Öğretmenleriyle aynı kariyerde, Milli Eğitim Müdürü ve yardımcılarıyla farklı alanlarda, farklı kariyerlerde olduklarından, yapılan denetim/teftiş Sosyal ve Psikolojik açıdan inandırıcı olamayacaktır. Milli Eğitim Müdür ve yardımcılarınınki olsa bile, verimli olamayacaktır. Çünkü, İlköğretim Ortaöğretime benzemez ve İlköğretim Denetçiliği, İlkokul Öğretmenliği deneyimi gerektirir.
“Müfettişlik; önceden belirlenen amaçlara ne derece yaklaşıldığını, mevcut mevzuata göre çalışma durumlarını, bu kuruluşlardaki görevlilerin çalışmalarını, objektif olarak tespit etmek, değerlendirmek ve gelişmelerini sağlayacak mesleki yardım ve rehberlik”tir. Diğer bir deyimle müfettişlik; teftiş, tahkikat ve irşad’dan oluşur. Teftiş ve tahkikatı yöneticiler yapabilseler dahi, mesleki yardım ve rehberlikte bulunamazlar.
İlkokul Öğretmenlerinin hizmetiçi eğitiminde, “derslerin öğretimi” önemli bir yer tutar. Derslerin öğretimini, Alan Öğretmenleri yapamazlar. Çünkü Alan Bilgisi başka şeydir, derslerin psikolojik açıdan öğretimi başka şeydir. Bu işi de ancak, İlköğretim Müfettişleri iş başında ve hizmetiçi eğitim kurslarında yapabilir. Yine, hizmetiçi eğitim kurslarına, çeşitli bölgelerden katılan öğretmenler; alan öğretmenleriyle iletişim kurmakta güçlük çektiklerini, İlköğretim Müfettişleri ve pedagoji çıkışlılarla çok rahat ve sağlıklı bir iletişim kurabildiklerini söylemektedirler.
Beş yıl ilkokul öğretmenliğinden sonra, Eğitim’in öğrenimini yaptığımız Gazi Eğitim Fakültesi’nin Eğitim (pedagoji) Bölümünün son sınıfında, ilkokul öğretmenliği yapmayan öğretim üye ve görevlileriyle iletişim kurmakta hala güçlük çekmekteyiz. Bölüm olarak, en düşük başarı notunu, ilkokul öğretmenliğini bilmeyen öğretmenlerden almamızda, bu durumun oldukça büyük bir payı vardır. Böyle olması, öğretim üyeliğinde dahi, öğrencilerin ileride görev yapacağı alanda tecrübe sahibi olmalarını gerekli kılmaktadır. Daha açık bir deyimle, örneğin, kariyere sahip bir eğitim yöneticisi, ilkokul yöneticiliği yapmış olmalıdır.
İdari soruşturmalar, özel olarak hukuk ve soruşturma bilgileri gerektirmektedir. Bu bilgilere vakıf olanlar, İlköğretim Müfettişleridir. İlköğretim Müfettişliğinin kaldırılması, bu alandaki yükseköğretimin de kaldırılması demektir ki, idare bu işleri yapacak elemanları bir süre sonra sağlamakta güçlük çekecektir. Böylece ek yükler getirilmiş olacaktır.
Soruşturmaları müfettişlerin dışında diğer personelin yapması, objektif karar vermede, duygusallıktan uzaklaşmada kolay olamayacaktır. Sonucunda, formal ve informal yönden birçok yeni sorunlar doğacaktır.
Bugün İlkokul Öğretmenlerinin mezun oldukları lise türleri; Modern Fen Programı Uygulayan Liseler, Ticaret Liseleri, Endüstri Meslek Liseleri, Klasik Liseler, … ve Öğretmen Liseleri olmak üzere, tespitlerimize göre onbir türlüdür. Bu durum, eğitim’e onbir değişik bakış açısı demektir. Aynı eğitim kurumundan mezun olanlar arasında bile değişik bakış acıları mevcutken, onbir değişik bakış açısını ilkokul öğretmenliğinden gelen ve “eğitim” alanında yüksek öğrenim yapmış İlköğretim Müfettişleri uzlaştırabilirler. İlköğretim Müfettişliği kurumunu kaldırmak, farklı bakış açılarını kendi hallerine bırakıp, eğitimdeki “birleştiriciliği, bütünlüğü” ortadan kaldırmak demektir.
İlköğretim Müfettişliğinin en önemli öğesi veya özelliği “özel öğretim yöntemi bilgisi”dir. Yöntem Bilgisi; hizmetin içinden gelmeyle, hizmetiçi eğitimle ve işbaşında öğretilir. Bugünkü İlkokul Öğretmenleri, Özel Öğretim Yöntemleri’ni ve Derslerin Planlaması’nı, ortaöğretimde çalışan öğretmenlere göre çok daha iyi bilmektedir. İlköğretim Müfettişliğini kaldırmak veya ortaöğretimdeki gibi “altı-yedi yılda bir uğramak” durumuna getirmek; planlamayı, planlı çalışmayı gözardı etmek demektir. Oysa, kalkınmanın planlamayla gerçekleştirileceği, yasal bir duruma getirilmiştir.
İlköğretim Müfettişliğine, 1846’da açılan Mekatib-i Sıbyaniye ve Mekatib-i Rüştüye Muinliği adını taşıyan okullar temel oluşturur. İlk ve orta dereceli okulları denetleyenlere 1862’den itibaren “müfettiş” adı verilir. 1923’de Bakanlık Teftiş Heyeti kurulur. 1926’da Gazi Terbiye Enstitüsü kurulur ve aynı yıl Türkçe Bölümü, hemen ardından 1927’de Pedagoji Bölümü açılır. Atatürk bu bölümü açtırmakla; ilköğretime müfettiş, yönetici, İlköğretmen Okullarına Meslek Dersleri Öğretmeni, yönetici ve Uygulama Okullarına müdür yetiştirmeyi amaçlamıştır. Bu ocaktan yetişen binlerce eğitimci, Türk Milli Eğitimi’ne büyük hizmetler vermişlerdir. İlköğretim Müfettişliğini kaldırmak demek; Türk Milli Eğitiminde yerleşmiş ve kökleşmiş olan bir kurumu kaldırmak demektir ki, bu durum 139 yılda birikmiş bir hazineyi, bir kenara bırakmakla eş değerdir.
Eğitim Bilimleri Bölümüne gelen herkes; geldiği günden itibaren kendini İlköğretim Müfettişliğine hazırlar, “müfettiş” olarak görür, müfettiş olmak için yetiştirilir. Bu kişilerin maliyetleri ise, yüz kişi hesabıyla aylık yüz binlerce liradır. Bu harcamalara, YÖK’ün ve bireylerin yaptıkları harcamalar dahil edilmemiştir. Bu kişileri başka alanlarda görevlendirmek, bu kişiler için yapılan yüz milyonları atıl kapasite durumuna getirmek, demektir. Bu alanlardan mezun olup da, ataması yapılmayan kişilerin de maliyeti hesaba katılırsa, atıl kapasite tutarı milyarlara yaklaşır.
Bunun dışında, müfettiş adaylarının atamalarının yapılmaması veya başka alanlara atanması, bu kişilerin devlete olan güven ve saygılarının azalmasına, MEB’na küsmelerine neden olabilecektir. Ayrıca, hukukun genel bir prensibi olan, “kazanılmış haklara dokunulmaması” ilkesi uygulanmamış olacaktır.
Silahlı Kuvvetler, kurmaylarını çok başarılı subaylar arasından seçerek Harp Akademilerinde; Sağlık Bakanlığı, kendi liselerinde öğretmenlik yapacak personelini başarılı sağlık memurları arasından seçerek G. N. Sağlık Enstitüsünde; Emniyet Genel Müdürlüğü kurmay personelini oluşturan yöneticilerini Polis Memurları arasından seçerek Polis Enstitüsünde yetiştirmektedir. Buna benzer şekilde, Gazi Eğitim Fakültesinde başlatılan “müfettiş yetiştirme sistemi”, bölümde öğrencilik ve öğretmenlik yapmış kişilerce, çok olumlu bir girişim olarak değerlendirilmiş ve böylesine bir başarının ilk kez görüldüğü, çeşitli zamanlarda dile getirilmiştir.
Bir kurumun kurmay sınıfını kaldırmadan önce, karar vermede acele edilmemelidir. Zaten eğitimde acele verilen kararlar, -geçmişte olduğu gibi- yarardan çok zarar verir.