Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '09

 
Kategori
Eğitim
 

İlköğretim Müfettişliğine yönelik tartışmalara dair bir değerlendirme

Ülkemizde özellikle de eğitim yönetimi alanında bu günlerde müfettiş yetiştirme sistemi üzerinde veya müfettişler üzerinde birçok tartışmalar yaşanıyor diyebiliriz. İlköğretim Müfettişlerini sisteme hiçbir yararı olmamakla suçlayanlar, mevcut müfettişlerin çalışmalarını verimsiz olarak niteleyenler, müfettişleri yolluk yazmak dışında bir endişesi olmamakla suçlayanlar, gittikleri kurumlarda yemek, içmek dışında bir iş yapmadıkları iddiasını ileri sürenler yanında müfettişlik sistemi yerine yeni sistemlerin geliştirilmesi, okulların, okul yöneticilerinin güçlendirilmesi, okul yönetimlerinin her tür işten sorumlu olmaları gerektiğini, binlerce öğrencinin sorumluluğunu yüklenen okul yönetimlerinin kendi başlarına denetim ve oto kontrollerini de yapmalarına izin verilmesi gerektiğini söyleyerek yeni proje üretenlerle de karşılaşılıyor.

Bu çerçevede son dönemlerde İlköğretim Kurumları Standartları türü çalışmalarla denetim faaliyetinin okulun kendine bırakılması, e okul aracılığı ile okulların merkezden rahatlıkla denetlenmesi türü çalışmaları bu türden projelere örnek olarak göstermek mümkündür.

Eğitim sisteminin yönetim alt sistemine bağlı olarak işlevini yürütmeye çalışan denetime batıdaki bir takım örneklere bakarak yol haritası çizmeye çalışanlara da yine özellikle eğitim yönetiminin üst makamlarında oturanlar arasında rastlanıyor. Finlandiya ve diğer Avrupa ülkelerindeki uygulamaları sadece sonuçları itibariyle ele alıp bizde de böyle olmalı diyerek kararlar alanların veya almaya niyetlenenlerin bu konuda bir kez daha ciddi bir şekilde düşünmeleri gerekiyor.

Eleştiri veya iddia olarak da olsa dile getirilen hususları her yönüyle inkâr etmek, haksız kabul etmek, yanlışlığını ileri sürmek mümkün olmayabilir. Nitekim her iş gören grubu içinde istenen nitelikleri gösterenler kadar göstermeyenler de olacaktır. Bu durum sadece ilköğretim müfettişlerine özgü bir durum olmayıp insan unsurunun olduğu her yerde görülebilen gerçekliklerdendir. Bu nedenle eğitim sistemi içinde müfettişleri özellikle de ilköğretim müfettişlerini günah keçisi yapmanın bir anlamı da, mantığı da yoktur.

Bilindiği gibi Milli Eğitim Bakanlığında bakanlık müfettişliği ve ilköğretim müfettişliği olarak iki tür denetim elemanı grubu bulunmaktadır. Bu iki grup dışında görevi teftiş, denetim olan bir başka birimden söz edebilmek mümkün değildir. Denetim elemanları dışında merkez ve taşra teşkilatındaki birimlerin başında bulunan tüm yöneticilerin yönetim yetkilerine dayalı olarak kullanabilecekleri denetim yetkileri de vardır. Bu nedenle denetim birimlerinde görev yapan müfettişlerin denetim yetkileri ile yönetim birimlerinin başındaki yöneticilerin denetim yetkilerini eğitim kurumlarının çalışmalarını yönlendirebilen yegane unsurlar olarak görmek gerekir. Bu sayılan grupların içinde bulunan kişiler sistem içinde kritik bir noktada bulunmaktadırlar. Çünkü sayılan kişiler dışında sistemde denetim yapma, kurumların çalışmalarını kontrol etme, değerlendirme, gözleme yetkisine sahip başka bir kişi veya birim bulunmamaktadır.

Eğitim örgütünün mevcut yapısı, örgütün kurulduğu ilk dönemlerden bu yana benzer şekildedir. Örgütün bağlı olduğu üst örgütsel yapı veya büyük sistem benzer örgütsel yapıların birleşiminden oluşur. Bu büyük sistem genel anlamda içinde yer aldığı toplumun gereksinimlerini karşılamak amacıyla süper sistem durumundaki devlet örgütünün alt sistemi durumundadır. Devlet, tanımı gereği toplumun her alandaki gereksinimlerini karşılamak için örgütlenmiş en büyük yapıdır. Her alana yönelik gereksinimler devlet içinde oluşturulmuş alt sistemler aracılığıyla örgütlenmiş yapılar aracılığıyla karşılanmaya çalışılır. Eğitim, sağlık, adalet, ekonomi vb. birçok alandaki toplumsal gereksinimler bu alanlara yönelik örgütler aracılığıyla karşılanmaya çalışılır. Toplumların tarihi, kültürel, sosyal, ekonomik ve coğrafi özellikleri oluşturulacak örgütlerin özelliklerini, çalışma sistemlerini etkiler. Bu nedenle her yerde geçerli yönetsel, ekonomik, sosyal, siyasal ve örgütsel tek tip sistemlerden, yapılardan söz edebilmek mümkün değildir. Her toplum kendi özelliklerine uygun örgütsel yapılarını, yönetsel anlayışlarını yerleştirmeyi hedeflerler. Türkiye toplumu da diğer dünya toplumları gibi kendine has özellikleri olan bir coğrafyada tarihi, kültürel, sosyal ve siyasal özellikleriyle dünyada yerini almıştır.

Ülkemizde merkeziyetçi anlayışın hâkim olduğu bir yönetim anlayışı mevcuttur. Genel yönetim anlayışı ve diğer özellikler alttan üste tüm örgütsel yapıları belli oranlarda etkilemektedir. Bu nedenle örgütsel yapılara ilişkin değerlendirmeler yaparken toplumsal genlerde var olan özelliklerden bağımsız bir değerlendirme yapmak değerlendirme yapanları doğru sonuçlara götürmeyecektir. Yönetim sisteminin bir alt sistemi durumundaki denetim anlayışı da bu özelliklerden bir şekilde etkilenmektedir.

Eğitim sistemini kurup işleten bakanlık eğitim sisteminin etkililiğinden de sorumlu olan yegane otoritedir. Bu otorite olma durumu bakanlığı sistem içinde de etkin bir konuma getirmektedir. Bakanlık eğitim sistemini, tümden veya kısmen istediği gibi şekillendirebilmektedir. Genel yönetim yapısının özelliği gereği merkeziyetçi yönetim anlayışı tüm birimleri, devlet organlarını etkilemektedir. Bu anlayışın bir yansıması sonucu eğitim sisteminin bakanlık merkez teşkilatı her zaman etkin bir konumda bulunmaktadır. Bakanlık dışında hiçbir güç eğitim sisteminde etkin olamamaktadır. Bakanlık her zaman tüm değerlendirmeleri yapma ve yasal düzenlemeleri koyma ve değiştirme yetkisine sahip konumda bulunmaktadır. Bakanlığın bu güçlü yapısına, işleyişine, etkisine rağmen denetim elemanlarının ve denetim sisteminin verimsizliğinin sorumluluğunu sadece denetim sistemine, denetim elemanlarına vermek bakanlığın merkezi konumuna ve sahip olduğu güçlü yapıya uygun düşmemektedir.

Sadece denetim elamanlarının, denetim sisteminin değil eğitimle ilgili her alanın, olumlu veya olumsuz yönler üzerinde en büyük sorumluluk payı eğitim sistemi üzerindeki tek otorite ve yetki sahibi durumundaki bakanlığındır. Bu nedenle denetim sistemi ve bu sistemde var olan her türlü olumlu ve olumsuz olgunun en büyük sorumlusu Milli Eğitim Bakanlığıdır. Milli Eğitim Bakanlığının sahip olduğu otorite ve yetkinin gücü nedeniyle de eğitim sisteminin denetimi üzerinde mutlaka durması gerekir.

Denetim sisteminin sorunları, özellikle ilköğretim müfettişlerinin sorunları üzerinde mutlaka çalışılmalıdır. Eğitim örgütünün kurulduğu andan itibaren geçen tarihi sürece bir göz atıldığında ilköğretim müfettişliğine yönelik sistemli, bilimsel, sağlam temellere dayalı, bilinçli bir çalışma yapıldığını söyleyebilmek mümkün görünmemektedir. 1998 yılına kadar ilköğretim müfettişliği diye bir kadronun dahi olmadığı dikkate alındığında eğitim sistemi içinde olması gereken birçok uzman personelden birisi olan ilköğretim müfettişliğinin geçmişinin yasal anlamda çok yeni olduğu söylenebilir. Yasal düzenleme öncesi ve bu tarihten sonraki ilköğretim müfettişliğine yönelik düzenleme çalışmalarına bakıldığında çalışmaların genelde günlük rutin işleyişi düzenlemek amacıyla yapılan yönetmelik ve yönerge çıkarma düzeyinde kaldığı görülmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığının gerek Osmanlı dönemi ve gerekse Cumhuriyet dönemi boyunca ilköğretim müfettişi yetiştirme üzerine geliştirdiği bir sistemden, gelenekten söz etmek mümkün görünmemektedir. Objektifliği hemen her dönem tartışılmış yazılı ve mülakat sınavları ile seçilen adayların 3-6 aylık kısa süreli hizmet içi eğitim kursları sonrası ilköğretim müfettişi yetiştirildiği, alınan kurslar sonrası zaman zaman dört yıllık fakülte mezunu sayılarak ilköğretim müfettişi yetiştirildiği, ikinci bir fakülte bitirerek ilköğretim müfettişi yetiştirilmesi gibi uygulamalar sistemde istikrarlı bir seçme ve yetiştirme sisteminin olmadığının en önemli göstergeleri olarak değerlendirilebilir. Her ne şekilde olursa olsun ilköğretim müfettişliği görevini yürüten kişiler sonuçta sistemi yönetenlerin aldığı kararların bir sonucu olarak sisteme dahil olmuşlardır. Bu nedenle halen sistemin içinde bulunanlar arasında nitelik itibariyle ayrıma tabi tutulması doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Yapılan uygulamalara genel olarak bakıldığında eğitim sisteminde denetim elemanı yetiştirmeye, dolayısıyla ilköğretim müfettişi yetiştirmeye gerektiği gibi değer verilmediği bu durumun denetim sistemine ve onun bağlı olduğu üst sisteme zarar verici sonuçlar doğurduğu söylenebilir. Denetim işini yapacak kişilerin belirlenmesine yönelik etkin bir seçme sistemi kurulmadığı takdirde nitelikli bireylerin sisteme alınması şansı azalmaktadır. Geçerlilik ve güvenirliği tartışmalı seçme sistemlerinin nitelikli bir seçim yapmasını beklemek de rasyonel olmayacaktır. Bu anlamda ilköğretim müfettişi seçme sistemindeki sürekli değişiklikler, amaçsız, sistemsiz, günü birlik değişen kriterler nitelikleri yeterince ölçememiş ve sonuçta bu alanda büyük boşluklarla karşı karşıya kalınmıştır.

Seçim aşaması sonrası mesleğe girişte yani yetişme döneminde de benzer sorunlardan söz edilebilir. Meslek içinde özellikle de yardımcılık döneminde yetişmeyi düzenleyen kurallardaki belirsizlikler, ilköğretim müfettiş yardımcısı yetiştirme programlarının hazırlanması ve uygulanmasında yaşanan belirsizlikler yetişme döneminin de sorunlu olmasına neden olmakta bir bakıma prosedür gereği bir takım işlemler yapılmaktadır denebilir.

Eğitim sisteminin diğer alanlarında da benzer şekilde var olan; uygulamaların başlaması sonrası geliştirmenin yapılmaması, gözden geçirme ve düzeltme, iyileştirme sürecinin işletilmemesi uygulamaları benzer şekilde denetim elemanlarının yetiştirilmesi süreci için de söz konusudur.

Denetim sistemindeki uygulamalar da tıpkı aday öğretmen yetiştirme sistemindeki gibi, memur sicil uygulama sistemindeki gibi ilk konduğu günkü gibi durmaktadır. Bu durum uygulamadaki her şeyin formalite icabı yapılır hale dönüşmesine yol açmaktadır.

Denetim faaliyetlerini yürüten personelin seçilmesi, yetiştirilmesi, geliştirilmesi, değerlendirilmesi gibi hayati işlevlere yönelik yapılacak değerlendirme yaşanan sorunların betimlenmesine, doğru algılanmasına ve teşhis edilmesine dolayısıyla da çözüm bulunmasına da katkı sağlayacaktır.

Bu çerçevede denetim sistemi gibi hayati bir fonksiyonu yerine getiren ilköğretim müfettişlerine yönelik Milli Eğitim Bakanlığının her yıl hazırladığı yıllık hizmetiçi eğitim faaliyetlerine kabaca bir göz gezdirilirse denetim gibi örgütler, sistemler için hayati bir fonksiyonu yerine getiren denetim elemanlarına yönelik elle tutulur bir hizmet içi eğitim faaliyetinin olmadığı rahatlıkla görülebilir. Bakanlığın planladığı ve uyguladığı hizmet içi eğitim faaliyetlerinin niteliğine, verimliliğine yönelik yapılacak değerlendirmeler bir tarafa denetim elemanlarına yönelik bir hizmet içi eğitim faaliyetinden dahi söz edebilmek zor görünmektedir. Zaman zaman yapılan faaliyetler de ise ya nitelikli öğretim elemanı bulunamamakta, ya da yapılan faaliyetler eski arkadaşların buluştuğu, yeni arkadaşlıkların kurulduğu ortamlar olmaktan veya gezi, dinlenme amaçlı toplantılar olmaktan ileri geçememektedir. Planlanan ve uygulanan hizmet içi eğitim etkinliklerinin mutlaka daha rasyonel bir şekilde değerlendirilmesi, etkili hale getirilmesi için yapılacaklar konusunda çalışmalar yapılması gerekiyor. Düzenlenecek hizmet içi eğitim faaliyetlerinin bilimsel bir anlayışla ihtiyaç analizi yapıldıktan sonra planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi kaynakların israf edilmemesi ve denetimin gerçek anlamda istendik düzeye getirilebilmesi açısından zorunlu bir ön çalışma gibi görünüyor.

Bunun yanında ilköğretim müfettişlerine yönelik yapılan hizmet içi eğitim faaliyetine katılım şansını yakalayabilenlerin aldıkları eğitim, kazandığı bilgi ve beceriler daha sonra sistem tarafından etkin olarak kullanılamamaktadır. Bir bakıma eğitimi alanlar kazandıkları bilgi, becerileri kendi kişisel gayretlerine bağlı olarak kullanabilirlerse sisteme yararlı olabilmektedir. Eğitimi veren sistemin bu bilgi, beceri ve yeterliklerden etkin bir şekilde yararlanabildiğini söylemek güç görünmektedir. Bu yönüyle bu alanda büyük bir israftan söz edilebilir.

Okulların açılması, öğrenci, öğretmen, yönetici ve denetim elemanlarının her yıl aynı şekilde tekrar eden bir süreç içinde sürüp giden çalışmalarının kaliteli eğitim, kaliteli öğrenci, kaliteli yönetici, kaliteli okul ekseninde ele alınıp irdelenmesi, sürekli iyileşme, geliştirme anlayışı içinde değerlendirilmesi, yaşanan sorunların nedenleri üzerinde durulup çözüm önerilerinin geliştirilmesi gerekiyor. Bu süreç içinde denetim elemanlarının yaptığı çalışmaların da aynı anlayışla ele alınması gerekiyor.

Denetimin sahip olduğu öneme karşın eğitim sistemimizde denetime yönelik, olmasa da olur bir fonksiyonmuş gibi bir tavır takınıldığı söylenebilir. Eğitim sistemi içinde denetimsiz birçok alanın olması, Orta öğretim kurumlarının yıllar boyu etkin bir denetime tabi tutulmaksızın işlevlerini yürütmesi, eğitim sisteminin en can alıcı birimlerine yönelik etkin bir denetim yapılmaması gibi hususlara bakıldığında bu söylevi destekleyici unsurlar olarak görülebilir. Üst birimlerce denetimi önemsiz bir işlevmiş gibi gösteren açıklamaların yapılması, denetim yapanlara yönelik medyada da yer alan eleştirel değerlendirmelerin yapılması denetim sistemine zarar verdiği kadar denetimi işleten yönetim sistemine de eş değerde zarar verdiği bir gerçektir.

Benzer şekilde ilköğretim müfettişlerinin sınırlı da olsa bizzat personelin yaptığı çalışmalara yönelik yaptığı gözlemlerden hareketle yaptığı değerlendirmelerin üst sistem tarafından hiç dikkate alınmamasına rağmen personeli ve çalışmalarını hiç görmeyen kişilerin yaptığı subjektif değerlendirmelerin performans belirlemede kullanılması da denetime verilen önemin bir başka göstergesi olarak görülebilir.

İlköğretim müfettişlerinin görevlerine yönelik açık, net görev tanımlarının yapılmamış olmasının sonucu olarak ilgili veya ilgisiz her alanda görev verilmesi denetim birimlerinin işlevine olumsuz etki yapmaktadır. Hizmet içi eğitim faaliyetlerinde öğretim görevlisi, her türlü eğitim kurumu açılışında inceleme raporu hazırlama, yaşanan sorunlara ilişkin inceleme soruşturma işlemlerinde muhakkiklik yapma, çeşitli komisyonlarda üyelik yapma, özel öğretim kurumlarının her türlü iş ve işleminde inceleyici, denetleyici olma, danışmanlık yapma, milli eğitim müdürlüğünün hukuki alandaki işlemlerinin yürütülmesinde görev alma, mahkemelere yönelik savunma hazırlama, eğitim öğretime dair çeşitli konularda araştırmalar yapma ve veri hazırlama ve daha birçok farklı alanda görev verilen denetim elemanlarının çalışma alanındaki bu çeşitlilik birçok sorunlara neden olmaktadır. İş yükü fazlalığı ve iş çeşitliliğine karşın özlük hakları itibariyle okul ve diğer kurum personelinden hemen her zaman ayrı tutulması personel arasında denetime ve denetim işlevini yerine getirenlere yönelik güvensizliğin ortaya çıkmasının nedenlerinden biri olarak sayılabilir.

Sistem içinde çalışanlar arasında var olması gereken denge dikkate alınmaksızın alınan kararlar sistemde dengeyi bozduğu gibi denetimi ve denetim işlevini yerine getirenleri olumsuz etkilemektedir. Sistemde var olan hiyerarşi, kıdem, yetişme, liyakat, ast üst durumlarının herkes gibi ilköğretim müfettişleri için de dikkate alınması gerekir. Yönetici ataması, öğretmenlere yönelik getirilen kariyer basamakları türü çalışmaların benzer şekilde ilköğretim müfettişliğine yönelik olarak da yapılması gerekmektedir. Eğitim tarihi içinde ilköğretim müfettişi, öğretmen, okul yöneticisi arasında var olan dengenin özellikle son yıllarda büyük oranda bozulduğu söylenebilir.

Denetim sisteminin ilköğretim müfettişleri ile ilgili yönüne bakıldığında İlköğretim müfettişlerine yönelik çıkarılan düzenlemelerin uygulanmasında da önemli sorunların yaşandığından söz edilebilir. Uzun yıllar planlı, sistemli ve bakanlığın gelecek hedeflerine uygun olarak belirlenmiş siyasaya dayanan koordineli bir uygulama geleneğinin oluşturulamaması nedeniyle ilköğretim müfettişlerine yönelik her tür düzenleme özellikle de atama ve yer değiştirmelerin çıkmaza girdiği, önemli tartışmalara, mağduriyetlere neden olduğu görülmektedir. Kuralların hâkim olması, hukukun üstün olması gereken bir alanda koyulan kuralların zaman zaman kişisel inisiyatife dayalı olarak işlevsiz bırakılmasının sonucunda atama ve yer değiştirme sisteminde karmaşa yaşandığı söylenebilir. Yapılan düzenlemelerin stratejik bir plana dayanmak yerine verilen mahkeme kararlarına göre günübirlik uygulamalar yapılması sistemin güvenilir bir zemine oturmasını engellemektedir.

Denetim gibi can alıcı bir işleve ciddi, bilinçli, sistemli bir bakışa ihtiyaç bulunmaktadır. İlköğretim müfettişlerine yönelik yapılanları sistemli bir çalışma olarak tasvir etmek mümkün görünmemektedir. Çünkü sistemli çalışma bir sistemin ürünü olarak ortaya çıkar ki eğitim sistemimizin denetim alt sisteminde sistemden bahsedebilmek mümkün görünmemektedir. Sistemli çalışma uzun vadeli bir planın parçası durumundadır. Sistemli çalışma diğer parçalarla uyumluluk düşünülerek yapılır. Sistemli çalışma bir hedefe bağlı olarak yapılır. Sistemli çalışmada geçmiş tecrübelerden yararlanmak söz konusudur. Sistemli çalışma ana sistemin işleviyle bütünlük arz eder. Sistemli çalışmada belirlenmiş amaçlar vardır. İş birliği vardır. Koordinasyon vardır. Görüş alışverişi, katılım, paylaşım vardır. Tüm bu olması gerekenler ilköğretim müfettişlerinin çalışma alanlarına yönelik yapılan düzenlemelerde görülmemektedir. Bu nedenle ilköğretim müfettişlerine yönelik çalışmalarda sistemlilikten bahsedememekteyiz. Tersine ilköğretim müfettişlerine yönelik çalışmalarda bir gelişigüzellik, bir başıboşluk, bir sahipsizlik söz konusudur. Böylesi bir yapıdan da verim, yarar, etkililik ortaya çıkması şansa bağlı kalmaktadır.

Bir üretim yapılabilmesi için bir sermaye konulması, emek harcanması, gereken maliyetlerin yerine getirilmesi gerekir. Maliyetle yarar arasında da doğru bir orantı bulunmaktadır. Bu doğru orantıya dikkat etmeksizin bir beklentiye girmek kesinlikle rasyonel bir bakış açısı değildir. Denetim sistemi için maliyet yarar analizi yapılmaksızın bu analize uygun bir denge kurulmaksızın bir beklentiye girilmemelidir. Bu maliyeti, sermayeyi, emeği sadece para olarak düşünmemek gerekmektedir. Denetim sistemine yönelik fikir olarak da yatırım yapılmalı, mesai harcanmalı, personel olarak, mevzuat olarak, ekonomik, sosyal statü olarak, araç gereç imkanları olarak yatırım yapılmalıdır. Bunları yapmaksızın üretim beklemek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Denetim sisteminin geliştirilmesi konusunda mutlaka geniş kapsamlı çalışmalar yapılması gerekir. Bu amaçla denetim elemanlarının çalışma esasları üzerinde gözlem, değerlendirme, analiz çalışmaları yapılmalıdır. Yapılacak bu çalışmalarla denetim sisteminde yaşanan sorunların tespiti yapılabilir.

Tüm bunlar yapılırken mutlaka katılıma dayalı, şeffaf, adil, bilimsel, sürekli gözden geçirilen bir yönetim anlayışının sisteme hakim kılınması ve bu anlayışın yaygınlaştırılması için çaba gösterilmesi gerekir. Zira unutulmamalıdır ki sistemin içinde bulunanların görüş ve düşüncelerini dikkate almadan yapılacak düzenlemeler yeni sorunlar yaratmaktan öteye gidemeyecektir. Umalım ki yapılması düşünülen yasal düzenleme çalışmaları bu gidişata olumlu bir alt yapı hazırlar.

Görüş, öneri ve eleştirileriniz için…

Ali Hikmet DEMİR

ahdiron4@hotmail.com

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..