Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '07

 
Kategori
İnançlar
 

İmanın derinlikleri - 2 ( Zikir )

İmanın derinlikleri - 2 ( Zikir )
 

Bismillahirrahmanirrahim, ( Esirgeyen, bağışlayan Allah'ın adıyla )
"Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: Rabbimiz ! Sen bunu boşuna yaratmadın, sen münezzehsin. Bizi ateşin azabından koru", derler. (Al-i İmrân s. ayet:191) Allah'ın bütün yarattıklarına bakarak ve düşünerek onu her türlü noksanlık ve acizlikten pak tutarak, bütün algıladıklarımız, bildiklerimizin varlıklarının yaratılışındaki düzen ve intizamı anarak zikrederiz.

"Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder; O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur.; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Doğrusu O Halim olandır, bağışlayan'dır." (İsrâ s. ayet:44)

"Artık Beni anın, Bende sizi anayım; Bana şükredin, nankörlük etmeyin." (Bakara s. ayet:152) "Ey inanlar ! Allah'ı çok zikredin." (Ahzâb S. AYET:41) "Onu sabah akşam tesbîh edin."(Ahzâb s. ayet:42)

Bütün ibadetlerin özü Allah'ı anmak dua etmek, tevbe etmek af dilemektir. "Ey Muhammed! Kitap'dan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan alıkor; Allah'ı anmak ne büyük şeydir ! Allah yaptıklarınızı bilir" (Ankebût s.ayet:45) Kur'an okumak içindekilerin hepsi Allah kelamı olarak bütün manalarını algılar, bütün tabakalarına vakıf olduğundan zikirdir. Bundan büyük mutluluk duyar. Oruç tutmak da Şehvet ve dünyevi arzulardan sıyrılarak Allah zikrine yoğunlaşmayı teşvik eder. Hac, O'nun huzurunda dünya evini bırakıp ona kavuşmayı arzulayıp mekan ve yaşam olarak O'nun huzurunda zikirde bulunmaktır.

Zikrin özünde "Lâ İlâhe İllallah" vardır. Bu tevhit yaratıcının tek (bir) olduğunu kabul etmek, zikretmektir. İbadetler bunun takviyesi teyididir. Bu duygu ve davranış içinde olmakla da O'na uygun yaşam içinde bulunmaktır. "Rabbini gönülden ve korkarak içinden hafif bir sesle sabah akşam an, gafillerden olma." (A'raf s. ayet: 205) "Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah'ı anarlar ve hemen gerçeği görürler."(A'raf s. ayet 201) Peygamberimiz buyurdu ki: "İşlerin en faziletlisi, öldüğün zaman dilinin Allah'ın zikriyle yaş olmasıdır."
(İbn-i Hibban)

Zikrin önemi şu hadisle iyice anlaşılmaktadır; "Sizin en faziletliniz; Allah katında en çok makbul olan; en çok derecenizi yükselten; gümüş ve altın sadaka vermekten daha faziletli olan, kafirlerle cihâd edip o sizin boynunuzu, siz onun boynunu vurmaktan daha faziletli olan, âmelden haber vereyim mi?"..."Allah'ın zikridir."(Tirmizi)

Zikir kalpden, ihlasla yapılmalıdır, sayısal vaya devamlılıkdan daha önemlisi gereğine uymaktır. Gazali zikrin derecelerini dört katagoride anlatmıştır.( Kısaca özetleyelim.)

1) Zikrin sadece dilden yapılması, kalbin gafil olması. Fakat yine de zararlı şeylerle meşgul olmaktan daha yeğdir.
2) Kalbde olan fakat istikrarlı olmayan zorlamakla yapılan zikirdir.
3) Zikrin kalbe yerleşmesi ve benliğini kapsamasıdır. Kalb bu defa başka şeyle zorlanırsa meşgul olur.
4) Kalbi kaplayan zikir değil, Allah olması halidir.

"Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı zikretmekle huzur bulur." (Ra'd s. ayet:28). (Zikir edileni sevmekle, zikri sevmek arasında büyük fark vardır.) Zikir, Allah'ı hep aklında (düşüncesinde) tutarken bunun gereği hakka, hukuka riayetle toplumsal kurallara uymayı, ahlakı en iyi olanlardan olmayı, çalışmasında ve ticaretinde, işinde doğruluktan ayrılmamayı gaye edinmelidir. Zaten zikir ehli olan inancın tasavvufuna girmiş, imanın derinliklerine yelken açmış demektir.

"Eğer yer yüzündeki her bir ağaç kalem olsa yedi denizle desteklenen bir deniz de eklense Allah'ın kelimeleri bitmez. Doğrusu Allah güçlüdür, hikmetlidir." (Lokman s. ayet:27) "Ne göklerde, ne yerde zerre ağırlığınca bir şey O'ndan (Allah'tan) gizli kalmaz. Bundan daha küçüğüde, daha büyüğü de istisnasız olarak hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır." (Sebe s. ayet:3)

"Rabbim, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz ?" (En'am s. ayet:80)

Bütün alem zikir halindedir, irade sahibi olan insanın gaflette olanı hariç. Aslında onun da beden varlığı zikir halinde, belki kendisi farkında değil. Bütün varlıklar yaratıcıdan soyutlanamaz, bütün alem O'nun uhdesindedir, onundur. Bütün varlıklar bilimsel araştırmaya konu olacak şekilde bir sistem ve formülasyona göre yaratılmışlardır. Herkeste biliyor ki tüm varlıkların ortak yapı şekli zerreden (atom) ve daha küçüklerine; atom parçaları ve nano birimlerine doğru (genlere ) hepsi bir sistem içindedir. Bu sistem birimleri kimyasal formülü ve fiziksel yapıları ile kendi içinde devingen olarak hareketlilik göstermektedir. Nano parçalardan başlayan titreşim kendini bir sonrakiyle devamlı yenileyerek titreşim dalgası yaratırken; atom birimi sürecinden itibaren enerji kendini göstermeye başlamaktadır. Bu enerji potansiyeli kütleye yansıyarak uzay dengesinde yerini almaktadır.

Bu enerji, atom kısımları arasında devingenlik yaratırken bu süreç varlığın bütününe doğru tüm kütleyi kapsamaktadır. Hücreler arası değişim ve o maddelerdeki atom enerjileri yapısal olarak varlığın özelliğine göre yaratılış gayesine uyum sağlamaktadır. Canlılarda bitki ve hayvanlarda gözle görülen devinim varken. mineral kaynaklı maddelerde formülasyonun muhafazası içinde atomik devingenlik devam etmektedir.

Bu durum uzay varlıklarında da aynen devam etmektedir. Dünyamız da uzaydaki bir sistemin güneş yıldızının bir uydusu olarak üstündeki tüm varlıkları ile birlikte verilen yaratılış formülüne uygun olarak varolmasına devam etmektedir.ama bir ritim ve devingenlikle.

Biz bağdaş kurup oturduğumuz (maditasyon oturuşu) zaman; vücudumuzu serbest bıraktığımızda vücut enerjimizin görülür hale geldiği (kinetik enerji dönüşümü) vücüdumuzun kütlesel devingenliği ile kalp atışlarının uyumlu haliyle bedenimiz, farkına varılacak şekide kendiliğinden ileri-geri (arkaya, öne) salındığını hisseder ve görürüz. İşte bu yaratılış zikrinin dışa vurumudur.

Nano maddeden atoma ve hücreden moleküle, oradan da organizmaya intikel eden enerjisel dalga titreşimi biyolojik beden kütlemizde kendini (Zikir) gösterirken; beyin organında bu süreç, mors alfabesi ya da bilgisayar da ki ikili yazılım sistemi gibi enerji dalgalarının akıl ve zeka olarak yoğunlaştığını görüyoruz. Bu üstün düşünsel (irade) yaradanını hatırlayarak (dalga rahatlığı sağlayıp) mutlu olması için zikir halini bırakmaması gerekir.

Bu zikir dalgası, düşüncenin fıtrata uygun olmadığı durumlarda da dışa vurur; ancak bu durum işte yanılsama tarafıdır. Allah zikriyle meşgul olmayan, bu defa dünya maddelerine, heva ve hevesine yönelir. Allahı zikretmesi gereken fıtaraten uyumsuz olan diğer meddeleri zikre başlayınca "Şirk" (gizli) başlamış olmaktadır.

Bu yöneliş bazan sevgiliye olur, tapıyorum dercesine ileri götürür her anında onu yaşar. Bazan mala (araba, ev, yat, plaza, bir eşyası veya beslediği bir hayvanı ) olabilir, bazan da şöhret sahiplerine magazin yıldızlarına olur. Yaşamınnın her anındaki düşüncesi o sevdiğine yönelmiştir. Her çabasını onun faydası vaya kendisinin ona kabulü için yoğunlaştırmıştır. O hedefe kul olma durumuna gelmiştir. İşte bu aşırı teveccüh onu kendisine "rab" edinme noktasına getirmiştir. (Allah korusun)

"Allah tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle çarpar, ama Allah'tan başka putlar anıldığı zaman hemen yüzleri güler" (Zümer s. ayet:45). "Ey inananlar ! Bir toplulukla karşılaşırsanız dayanın; başarıya erişebilmeniz için Allah'ı çok anın" (Enfâl s. ayet:45)

Evrende devamlı devinim ve anma Allah zikridir. Tüm varlıklar var oluşları ve varlıklarının devamı için zikir halinde bulunmakta oldukları gibi; düşünen varlık, irade sahibi insan da Allahı devamlı anarak tüm zamanlar da en dinamik zikir O'na olmaktadır. ( Bütün müslümanlar olarak da düşünülse vaya tüm semavi dinlerin mensupları olarak da düşünülse) Dünya coğrafyasında her an Allah zikredilmektedir.

Zikir; hatırlamak, zihinde tutmak, anmak, unutmamak anlamlarında tasavvufi kavramdır (düşüncedir). Açık ve gizli olarak yapanlar vardır. Zikir aslında Allah'la başbaşa olmaktır. Kendini Allah da kaybetmektir. Herşeyi O'nda O'nda herşeyi terk etmektir. Dünyada beden varlığı devam ederken kendini yaradanına teslim etmektir. Herkesin ulaşacağı bir durum değildir hele günümüzde. Ama hiç olmazsa dengede durmakda psikobiyolojimiz için fayda vardır.

Peygamberimiz : "Kulun işlediği her iyiliği kıyâmet günü teraziye koyarlar. Ancak 'Lailahe İllallah' kelimesini koymazlar. Zira onu teraziye koysalar, yedi kat gök, yer ve onunla mevcut olanlardan ağır gelir." Yine buyurdu: "Bir kimse namazdan sonra otuzüç defa Sübhanallah, otuzüç defa Elhamdûlillah, otuzüç defa Allah-u Ekber derse ve yüz sayısını lailahe illallah vahdehu lâşerike leh lehül mülkü velehül-hamdü ve huve alâ Külli şeyin Kadir. kelimesiyle tamamlarsa sahralarda ki kadar günah ta olsa, yine affedilir." der.

peygamberimiz: "Günde yüz defa 'Süphanellahi vebihamdih, Süphanallahil-azim ve bihamdihi. Estağfirullah ve Etubu ileyh'. diyenin (Müslim)" (Allah'ı tenzih ve tahmid (hamdetmek, medhetmek ve elhamdülillah) eder; ondan mağfiret taleb ederim ve ona rücü ederim) anlamındadır.

Zikir diğer yandan insanı, tasavvufi terbiyeye ve düşünce ortamına hazırlar. Muhtelif söz ve söylemleri ayetlerde, hadislerde örneklenmiştir. Ancak, birçok dünya hevesini, hırsını terk edemeyenler de şekli ve sayısal zikre devam fayda verse de, kendi kendini oyalamak ve kandırmek veya riya durumuna girmemeleri gerekir.

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Allahi_zikir_1&tarih=21.11.2009&Newsid=271954&Categoryid=4&wid=31


Nariçi.07.10.07

resim:files.turbosquid.com

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..