- Kategori
- Ekonomi - Finans
IMF ile anlaşma neden olmuyor?

Öncelikle şunu belirtmek lazımdır. Alınan her borç ödenecektir. Bu gün için 500 milyar doları geçmiş olan iç ve dış borç, kısa, orta, veya uzun vadede ödenecektir. Günümüzde dünya ekonomisine baktığımızda borcu olmayan ülke yok gibidir. Bu bakımdan eğer borcunuzu ödeme imkanınız varsa, borçlu olmak çok da kötü bir şey değil. Tabii üretim, ihracat, turizm gibi gelir kaynaklarınız yeterli ise.
Global kriz geçtiğmiz yıl sonu itibari ile kendini büyük bir şekilde hissettirmiş, daralan ekonomiler, işsiz kalan yığınlar, ülkeleri tedbir almaya itmiştir. Büyük oranda mali desteğe bağlı bu tedbirler, ülke hükümetleri tarafından alınmış, çeşitli şekillerde piyasaya verilen mali destek ile çarkların dönmesinin devamına çalışılmıştır.
Aynı ekonomi treninin bir vagonu olduğu iktidar tarafından iddia edilen ülkemizde de destek ihtiyacı doğmuş, görülen o ki, kendi kaynaklarımızdan bu mümkün olmayınca IMF yolu ile temin edilme yoluna gidilmiştir. Her ne hikmetse “tamam” denilen anlaşma yaklaşık iki aydır sürüncemededir. AKP bir yandan şeffaflıkdan dem vururken diğer yandan üzerinde anlaşılamadığı iddia edilen iki maddenin ne olduğunu sır gibi saklıyor. Bu da insanların çeşitli düşünceler üretmesine neden oluyor.
IMF ile geçmişte yapılan anlaşmalara bakıldığında bu sır maddeleri görmek olasıdır. IMF mali disiplin ister. Yerel seçimler için disiplin uygulamak artık mümkün değildir. Hükümet 2008 yazında biten IMF anlaşmasından sonra zaten disiplini elden bırakıp açık bir seçim ekonomisine dönnüştür. Elimizdeki rakamsal veriler de bunu göstermektedir. Bu da demektir ki AKP, 2011 seçimlerini düşünerek anlaşmaya yanaşmıyor.
2009'da cari açık 20 milyar civarına düşecek ama yine de finanse edilmesi gerekecek. Bu açığa firmaların ve bankaların kısa vadeli döviz borçlarında net geri ödemeleri eklemek gerekiyor. En iyi ihtimalle 40 milyar dolarlık bir döviz açığı tahmin edebiliriz. Bu açık iki şekilde kapanır. Ya bu tutar kadar sermaye girişi olur ya da döviz kuru içerdeki döviz varlıkları çözülünceye kadar yükselir, ki bu sert bir yükseliş olur. IMF anlaşması sermaye girişlerini teşvik edecektir. Dolayısıyla IMF'li senaryoda kur kontrol altında kalır, TL bir miktar değerlenir. Orta vadede güven pekişir. Obama paketinin işe yaradığı görüldüğü ölçüde de Türkiye ekonomisinde küçülme durur ve en geç nisan gibi iç talep kaynaklı, yavaş ama kalıcı bir çıkış başlar.
Olaya siyasi açıdan baktığımızda durum farklıdır. Seçmen, iki şeye bakacaktır. A) işsizlik artıyormu, B) Artık sosyal yardım olmaktan çıkmış rüşvetler artarak devam ediyormu.
İçne düşülen krizden çıkmak için illede IMF den borç almak gerekmeyebilir. Hükümet başka olanaklarıda devreye sokabilir. Ancak bir konunun alternatifi yoktur. O da mali disiplindir. Maalesef AKP uyguladığı son dönem politikalarla böyle bir niyeti olmadığını göstermektedir. Zaten IMF ile anlaşamamanın asıl sebebi de bu görünmektedir.
Eğer, 2001-2008 arası , dünyadaki ekonomik büyüme Ülkemizde de kalıcı ve gelir arttırıcı yatırımlara dönüştürülse idi, bu gün diğer gelişmiş ülkeler gibi halkımızın ihtiyaçlarını kendi hazinemizden karşılar, sayın başbakanın dadiği gibi kriz reğet geçerdi.
2009'da bütçe açığının borç oranının yeniden tırmanışa geçirecek kadar yüksek olması kaçınılmaz. 2010'da bunu telafi edecek kadar yüksek bir büyüme de yaşanmayacak. Küresel ekonominin krizden çok yavaş çıkacağı konusunda genel bir görüş birliği var. IMF Türkiye ekonomisi için 2010 büyümesini yüzde 3, 5 olarak öngörüyor, ki IMF anlaşması varsayımı altında yapılmış bir tahmin. Anlaşma yoksa 2009 küçülmesi daha şiddetli, 2010 büyümesi de daha düşük olur.
Artık olan olmuştur.
AKP iktidarının önünde iki yol görünüyor.
1) IMF ile veya değil. Ama çok sıkı bir mali disiplin ile batmaya doğru hızla giden ekonomiyi canlandırmak,
2) 2011 seçimlerini kaybetmemek adına bu günkü politikada israr edip ekonomik bir sömürge olmak.
İlerleyen günlerde iktidarın tercihini daha net olarak göreceğiz.
Esen kalın. 12/02/2009
Diğer yazılarım için: http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=946713