İnananlarla inanmayanlar birlikte yan yana yaşayamazlar

Rakı şişesini evinize cebinizde saklayarak götürürseniz inananlarla inanmayanlar birlikte yanyana  yaşarsınız. İnançlı vatandaş mahallede meyhane var diye başka yere taşınırsa yaşarsınız. Genç kız tutucuların korkusuna eve girmek için akşam karanlığının basmasını beklerse yaşarsınız. Üniversiteli kız okula türban yerine peruk takarsa yaşarsınız. İnanmayanlar Ramazan ayında sizinle beraber akşamlara kadar oruç tutar gibi aç susuz kalırsa  birlikte yanyana yaşarsınız.

Ben bu ülkenin insanlarına anlatamıyorum. Bu düzen kavga edesiniz diyedir. Türkiye’de serbest, özgür, mutlu bir tane insan yoktur. Herkes bir şeylere katlanıyor. Ben Kuran okuyorum, üst kattaki porno seyrediyor. Kim bu düzeni normal görebilir ya? Doğada hayvanlar birlikte yaşıyorlarmış. Nasıl yaşadıklarını görüyoruz.

Dindar bu durumdan memnun. Allah diyor, kutsal diyor toplumu susta durduruyor. Allahüekber deyip sakalını sıvazladığı zaman ateist korkudan donunu topluyor. Bakmayın görünüşteki serbestliğe, herkes durumundan korkuyor. Sözde yüzde doksan dokuzu Müslüman ülkenin sokaklarında alenen fuhuş pazarlığı yapılıyor. İddia ediyorum dindar insanlarımız İstanbul’da Taksim, Karaköy ve Aksaray’dan geçmiyorlardır.

Müslümanlıktaki “Buğuz etmek” belki de bunu anlatıyor. Zaten uzak durun anlamında. İslam kadının saçının telini bile göstermemesini istiyor, sahillerde yarı çıplak insanlar…Adamda ne din kalır,ne iman.

Adam Allah yok diyor, neden ben onunla birlikte yaşamak zorundayım ya! Arabistan kellesini kesiyor, ben birlikte yaşayacakmışım. Bu rezillik hep hoşgörü manyaklarının başının altından çıkıyor. Hoşgörüden bahseden adamı boğasım geliyor. Bu hoşgörücülerin sakallısı da zengin, ateisti de. Sitelerde yaşıyorlar, toplumsal baskıdan ya da günah çukurundan hiç etkilenmiyorlar.

Kardeşim Kerim Korkut’un dışındakiler sizlerin sorununu çözmüyorlar. Onlara göre affedersin kerhanenin elli metre ötesinde hoca ezan okuyabilir. Tutturmuşlar “Birlik ve beraberlik içinde…” Yine birlik beraberlik içinde ol ya. Birinizi Akşehir’in düzüne alırken ötekinizi Alaska dağları’na götürecek değiliz ki. Aynı ülkede yaşam anlayışlarınıza göre ayrı şehirlerde yaşayacaksınız.

Ülkemizde her yıl yüzlerce kadınımızın namus gerekçesiyle öldürüldüğü herkesçe malum. Ölen kadınlar serbest anlayışta öldürenler ise tutucu anlayışta. Ve bu kadınlar serbest anlayıştakilerin tutucularla birlikte yaşaması nedeniyle öldürülüyor. Dindarların bir arada yaşadığını düşünün. Herkes zaten kendince ahlaklı, kim kimi neden öldürecek. Öte yandan diyelim ki serbestler(özgürler) bir arada yaşıyor. Herkes zaten serbest, kim kimi neden öldürecek?

Denilebilir ki kocası tutucuysa karsı serbest; onu ne yapacağız? Yazılarımızı okuyanlar Ağaç Hareketi sistemlerinin 21 yaşına girmiş fertleri tek tek dikkate aldığını, aile, anne baba, kardeş, koca gibi bağlantıların bireyin yaşam tercihlerini etkileyemeyeceğini hatırlayacaklardır. Zaten biz serbest kadını yobaz kocanın elinde bırakacaksak bütün bunları boşuna yazıyoruz demektir.

İbadet edenler ibadetin tadına varamıyorlar. Adam Cuma kılıyor, hemen yanında sokakta çıplak bacaklı kadınlar geçiyor. Bu kişinin ibadeti düzgün olur mu? Ya da tersine adam böyle şeylere inanmıyor, özgür yaşamak istiyor. Sevgilisinin elini tutsa herkes bakıyor.

Ülkemiz çok geniş, kucak kucağa yaşamaya mecbur değiliz. Başlangıcından buyana Kerim Korkut’u takip edenler mega kentler şehir sistemlerimizi hatırlayacaklardır. 50 yıllık bir süre zarfında önce 10 adet mega kentin alt yapısını yapacağız. Sonra buralarda 74 milyon insanımızın yerleşimi başlayacak. İşte bu 10 adet mega kenti insanlarımızı düşünce ve anlayışlarına göre böleceğiz. Oruç tutan bir yerde, tutmayan bir yerde. Özgür bir yerde, dindar bir yerde; hiç kimse kimseden rahatsız olmayacak.