Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '10

 
Kategori
İnançlar
 

İnfakla arınmak

İnfakla arınmak
 

Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)


Dünya, Allah'tan korkup sakınanlarla, O'ndan yüz çevirip nankörlük edenleri ayırt etmek için hazırlanmış bir imtihan yeridir. Bu imtihan yerinde güzelliklerle çirkinlikler, iyiliklerle kötülükler, eksikliklerle mükemmellikler bir araya konmuş ve kusursuz bir imtihan sistemi kurulmuştur. İnsanlar, imanlarının ortaya çıkması için türlü şekillerde denenmektedirler. Sonuçta da Allah'ı hakkıyla tanıyıp, takdir edebilenler inkarcılardan ayrılacak ve kurtuluşa ereceklerdir.


İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir. (Ankebut Suresi, 2-3)


Sonsuz güzellikleri sanatının içinde yaratan Allah'ın Kuran'da insanlara bildirdiği gibi, dünya üzerinde güzel olan her şey, zamanla güzelliğini yitirecek ve sonunda da yok olacaktır. Çevremizde gördüğümüz canlı ya da cansız her şey yıpranır ve bozulur. Bu, zamanla oluşan doğal bir süreç gibi düşünülür. Oysa bu bozulma, eskime ve yıpranma, Allah’ın üstün aklının hikmetlerini içerir. Yüce Allah hikmetle yarattığı bütün bu olaylarla, dünyanın geçici bir mekan olduğu mesajını verir ve bu konuda derin düşünmemizi ister.


"Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açıklarız." (Yunus Suresi, 24)


Dünyanın geçiciliğini ve aldatıcı bir mekan olduğunu, gerçek yurdun ahiret olduğunu ve sonsuza kadar süreceğini sadece bilmek yeterli değildir. Aslında burada söz edilen her kavram, özellikle sonsuzluk, sadece ‘bilerek’ anlaşılabilecek bir kavram da değildir. Bütün bu gerçekler, üzerinde derin tefekkür edilerek anlaşılabilecek konulardır. Rabbimiz Kuran’da, “Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız?” (Kasas Suresi, 60) ayetiyle de haber verdiği üzere diğerlerinde olduğu gibi bu konudaki örnekleri de ‘düşünen insanlar’ için verdiğini belirtir.


Fakat insanların büyük bölümü Kuran’daki ifadesiyle "zalim ve nankör" bir karakter göstererek Rablerine şükretmeyi, O'na boyun eğmeyi ve itaat etmeyi unuturlar, O'nun koyduğu sınırları çiğnerler. Kendilerinin büyük bir güce sahip olduklarını, bu dünyadan çok uzun bir süre ayrılmayacaklarını düşünürler.


Allah'ı unutmuş olan inkarcılar yaşamları boyunca dünyaya yönelik bir çaba içindedirler ancak bu dünyanın önemli bir sırrı vardır; dünya hayatı çok çabuk geçmektedir. Dünyaya bağlananların unuttukları, düşünmeye yanaşmadıkları, hatırlatıldığında kaçtıkları bir konudur bu. Ancak ne kadar kaçmaya çalışsalar da hiç değişmeyecek bir gerçektir.


Böyle bir kişi, çaresi olmayan bir ‘tatminsizlik’ duygusu içinde yaşar ve yaşamının her anında farklı isteklere kapılır. Bu isteklerini elde etmek için de büyük bir hırsla çalışır, hatta bunlar için olmadık şeyleri göze alır. Çevresinde bulunan insanları hatta ailesini ve yakınlarını kırmayı bile göze alabilir. Ancak istediğini elde ettiği an o ‘büyü’ bozulur. Ve müthiş arzuladığı şey her ne olursa olsun önemini yitirir. Sanki onu elde etmek için günlerce, aylarca, yıllarca kendisi uğraşmamıştır. Elde ettiğiyle tatmin olmayan nefis hemen bir başka isteğin peşine düşer; bu kez hırsla onun peşinden koşmaya başlar; ta ki onu da elde edene kadar...

Birçok Kur’an ayetinde de bildirildiği gibi rızkı veren yalnızca Allah’tır. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır. (Hud Suresi, 6) ifadesinden de anladığımız gibi ‘kendi rızkını taşıyamayan canlıların’ rızıklarını da Rabbimiz verir. Örneğin, kuş havada uçar, Rabb’inin lütfettiği rızkı bulur. Yalnızca insan rızkını kendi kazandığını düşünür. Kişi rızkı kendinin kazandığını düşündüğü için, kendinde güç görür, çalışır, yorulur...Oysa Allah rızası için çalışan samimi insan yorulmaz...


Ahiretteki sonsuz azap insan için en büyük tehlikedir. Ve Allah rızasının en çoğunu arayan insanin en önemli amacı bu tehlikeden uzak kalma isteğidir.

Diğer yandan insan, tehlikeden uzaklaşmak için gösterdiği çaba kadar, nimeti elde etmek için de azami çaba harcamalıdır. Cennetin azına razı olmak da akılcı bir davranış değildir.


Allah için yaşamak ise, hem dünyada güzel bir yaşam, hem de ahirette sonsuz cennet beklentisine neden olur. Mümin, bir iş yaparken, Allah’ı razı edecek şekilde yapmaya çalışır. “Ben bunu yapayım da, cennete gireyim” şeklindeki bir düşüncenin doğru bir yaklaşım olmadığını bilir. Önemli olan, yapılan davranışta Allah’ı hoşnut edip, O’nun sevgisini kazanma hissiyatının olmasıdır. Ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmış olmak da ayette bildirildiği üzere, mutlulukların en büyüğüdür:


Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)

Bu yazım ilk kez http://www.tevhidhaber.com/news_detail.php?id=66506 adresinde yayınlanmıştır.

 
Toplam blog
: 727
: 972
Kayıt tarihi
: 09.02.10
 
 

Ekonomi okudum. 5 yıldır haber siteleri, portal ve dergilerde yayınlanan yazılarımı ve inandıklar..