Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsan Olmak mı, Hayvan Olmak mı

İnsan Olmak mı, Hayvan Olmak mı
 

Günlerdir, haftalardır, hatta aylardır kalemimi elime alıp alıp sonra tek bir satır yazmadan yazamadan bırakıyorum elimden. Halbuki öyle çok istiyorum gökyüzünün sonsuzluğa uzanan mavi ruhundan, doğanın varlığımı saran yeşil tonundan, papatyaların içime huzur veren sarısından beyazından, gülün aşka daveti andıran sıcacık kırmızılığından bahsedeyim. Çocukların ömrümü uzatan gülüşlerinden, yanağıma kondurdukları çiçek kokulu öpücüklerinden veyahut elimden uçup giden ama sırf özgürlüklerine kavuştular diye sevgiyle uğurladığım rengarenk balonlarımdan, dinlemeye doyamadığım kuş cıvıltılarından, yağmur altında kimseleri umursamadan dans eden iki sevgilinin göz bebeklerine düşen ışıltılı yağmur damlalarından söz edeyim ve daha neler neler…

Yapamadım dostlarım. Yazamadım. Cesaret edemedim. Korktum.  Düşündüm sonra kalemimi elimden bırakırken. Yazmak artık o kadar kolay değildi, artık dünya bu yukarıda bahsettiğim güzellikler kadar saf, temiz ve masumane değildi, artık dünya eski güzel dünya değildi. Sanki insanlar insan değildi. Tüm “DEĞİL” ler bir yana da, aslında her şeyin vardığı o kötü sebep bir önceki cümlem kadar açık ve netti. İnsan çokluğu değildi yaşanan insan yokluğuydu. Ruhunu paraya, vicdansızlığa, silaha, savaşa satan; o bitmek bilmez egosunun altında ezilen, doymak bilmemekle birlikte açın halinden anlamayan anlamak istemeyen, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye diye yaşayan veya yaşadığını zanneden, zalimliğin zirvesinde dolanan insan türüydü.  Ne diyor Yeni Türkü bir şarkısında? “Sakın çıkmayın o patika yollara, kırlara, dağlara, karlı ovaya. Yenik düşüyor herşey zamana. Çünkü biz büyüdük ve kirlendi dünya.” Bu şarkı 1983 yılında doğmuş, şimdi ise yıl 2017, hatta 2018’e ramak var ve bu sözler şimdi tüm gerçekliğiyle, tüm çıplaklığıyla yüzümüze yüzümüze vuruyor adeta. Niye mi? ÇÜNKÜ BİZ BÜYÜDÜK VE KİRLENDİ DÜNYA…

Bugün yine yazmak geçti içimden Aşk’la… ama yine bir haber geldi oturdu beynime, yüreğime ACI’yla… Kalemimin rotasını yine çevirmek zorunda kaldım AŞK’tan ACI’ya… Yazmam gerekiyordu çünkü, birşeyler söylemem gerekiyordu bu olanlar karşısında. Çıkmış kendini insandan sayan ama bırakın insanlığı, hiçbir türün yaradılışına uymayan bir varoluş (başka bir tanım bulamıyorum çünkü), masum bir canın canına kast ediyor, işkence ediyor, öldürüyor, katlediyor. Yüce Allah’ın “sessiz kullarım” dediği hayvanlardan birini canice öldürüyor, çok olmadı daha dün biz işimizde, evimizde, sokakta, sinemada, yemekteyken, bir şekilde güvendeyken bir yerlerde canavar ruhlu birileri yine masum bir canın canına kast etti. Durduramadık, geçemedik önüne. Şahit olanlar da geçmedi, videoya çekmek daha kolay geldi onlar için. Biz, o can veren zamana şahit değildik, durduramadık, onlarsa şahitti ve durdurmadılar bu zulmü. Seyirci kaldılar. İşte insanlığın öldüğü an da o andı. Daha sevgili Tanem SİVAR’la eşi Edhem Sivar’ın cani komşuları tarafından zehirlenen iki köpeğinin (köpek bile demek istemiyorum, dostlarının, canlarının) olayının yankısı sürerken… Tasavvur edebiliyor musunuz? Nasıl bir zalimliktir, nasıl bir insanlık yoksunluğu, nasıl bir vicdan fukaralığıdır?

Belki okudunuz haberlerde, belki izlediniz. Ben izleyemedim, izleyemiyorum, izlemiyorum. Çünkü artık dayanamıyorum, tahammül edemiyorum. Okuduğum haber yetiyor, ölüm kelimesi, vahşet kelimesi yetiyor olanı biteni anlamam için. Öyle çok kötü örnek gördü ki bu gözler görmez olaydı; öyle çok kötü örnek duydu ki bu kulaklar duymaz olaydı. Öyle çok insan saydığımız varlıklar masumlara kıydı ki, elleri kırılaydı, o yürekleri paramparça olaydı da yapmasalardı. İşte böylesi kirli bir ortamda, dünyanın en vahşi, en acımasız, en bencil, en doyumsuz ırkından sayıldığım için, bana da insan denildiği için utanıyor, utanıyor, utanıyorum.  Ellerinde hukuki anlamda her türlü imkan varken, herşey bu denli alenen, gözümüzün içine baka baka yapılıyorken bu vahşete engel olmayanlara, bu vahşilerin önünü kesemeyenlere de insan deniyor ya, o zaman daha da üzülüyorum. Bilmiyorum ama sizler izlerken, duyarken, şahit olurken bu canavarların yaptıklarına, ne hissediyorsunuz, kendinizi koyuyor musunuz o canların yerine? Düşünsenize bir, köpek veya kedi olarak dünyaya gelmişsiniz öyle veya böyle. Hayata tutunmuşsunuz, her gün karnınızı doyurma telaşındasınız, ama her gün. Vicdanlı bir sahibiniz de yoksa o telaşın diğer adı çaresizlik olur. Kaldı ki bu dünyada sahipli olmak kavramı bile ne elem bir mesele. Ne demek sahipli olmak. Sahibiniz varsa yaşam hakkınız var, sahibiniz yoksa yaşamak haram mı yani? Sahipsiz olup da sokaklarda yaşıyorsanız vay halinize. Hadi çöplerden, ordan burdan bir şekilde yemek buldunuz, karnınız doydu, bir su birikintisinde susuzluğunuzu da giderdiniz. Nerede yatacaksınız? Dışarısı soğuk, başınızı sokacağınız bir ev yok, evi geçtim bir kulübe yok. Beton yığınına dönüşmüş mahallelerde gövdenizi ısıtacak yeşillik bile bulmak zor.  Hadi bir çalı dibi de buldunuz. O çalı dibi insanların yoğunlukla kullandığı bir yere yakınsa dua etmeye başlayın ki, vicdanlı insanlar çıksın karşınıza. Sırf gereksiz varlığının eksik kalan egosunu tamamlamak için, zayıflığının göstergesi olarak bir tekme atıp yoluna devam eden şahsiyetsizler mi dersiniz, yerinizde siz öylesine yatarken sizi öldürmeye kast edenler mi dersiniz? Kim onlar diyorsanız, işte onlara İNSAN diyorlar, işte o ben değilim.  Eğer birazcık o canların yerine kendinizi koyup, bu yazılanları öyle okuduysanız ve yüreğiniz sızladıysa sanırım siz de insan değilsiniz. Sızlamadıysa da üzgünüm ama siz insansınız.

Uzun zamandır “insan olmak mı hayvan olmak mı” sorusunu kendime sorup duruyorum. Allah’ım bizi insan olarak yaratmış, akıl vermiş, vicdan vermiş diyorum. Ne şanslı varlıklarız diyorum. Sonra o insan denilen ve benim de ne yazık ki içine dahil olduğum türü seyrediyorum, gözlemliyorum, dikkatlice izliyorum, davranışlarını ve tepkilerini ölçüyorum.  Bir ışık arıyorum, insanlık kavramının tanımına yakışır bir ışık arıyorum, umut arıyorum, vicdan pırıltısı arıyorum, gözlerine baktığımda sevgiye dair ufacık bir ışık görmeye çalışıyorum. Hatta “önyargılı mıyım acaba insanlık adına” deyip, kendimi haksız çıkartacak güzel sebepler arıyorum. Ama ne yazık ki, her defasında bir kez daha, bir kez daha şans verdiğim gerçek İNSANLIK olgusunun kabına sığamayan, İNSAN tanımına yakışmayan insancıklar yüzünden yine yine yine haklı olduğumu görünce üzülüyorum.

İyi, vicdanlı, sağduyulu, nefes alıp veren her canlıya kıymet veren, empati kurmayı bilen güzel insanlar şöyle dursun, artık insan siluetinde dolaşmaktan başka bir işe yaramayan, insan namzetine uymayan, tek bir insani yanı olmayan insancıklar yüzünden İNSANLIK olgusuna bir şans daha vermiyorum ve ben hayvan tarafına geçiyorum. Zira akıl ve vicdan artık insanoğlunu terk etmiş, oysa hayvanların gözlerine bakın bir defa da olsa, akıl da vicdan da sonsuz bir vefa da sadece orda… Sevgi derseniz o zaten sonsuz bir deniz o canların ruhunda.

Bir gün var ki o sessiz kulların konuşacağı, onlara yapılanların hesabının sorulacağı… İşte ben o günün hayaliyle yaşıyorum, yoksa bu vahşete tanık olup da yaşamak öyle zor ki! Yüreğimi yerinden söküp alsalar o denli acı hissetmek mümkün olmazdı. Şimdilerde o günü her şeyden çok daha sabırsız bir halde, özlemle bekliyorum. İyi kötüden ayrılsın, zalimler son damlasına kadar cezalarını çeksin, yanarsak yanalım anlayacağınız. Yoksa bu dünyadaki cehennem ateşinde hepimiz çoktan kavrulmaya başladık. Bilmem kaçınız farkındasınız?

Buradan öncelikle tüm devlet erkanına, tüm mülki amirliklere sesleniyorum.  Artık yeter! Tüm bu olanlara seyirci kalıyorsunuz, suskun kalıyorsunuz. Neyi bekliyorsunuz? Bir yasa çıkarın diyoruz, bu kadar mı zor? Bu kadar mı zor sizinle nefes alıp veren canları korumak? O canların her biri bir çocuk aslında.. Ki çocuklara da neler yaptı o caniler bugüne kadar? Daha ne olmalı? Daha kötü ne olmalı? Neyi neyi neyi bekliyorsunuz? Yerel hayvan koruma derneklerine destek olun, elbirliğiyle kurtarın canları… Gönüllülerin önünü kesmeyin, ortak çalışmalarda bulunun. Doğal yaşam alanları kurun, kendi dünyanız zannettiğiniz bu dünyanın içinde bari onların güven altında yaşamalarını sağlayacak bir dünya kurun. Nesi zor? Aklım almıyor, ruhum kabul edemiyor olanları. Ruh sağlığımız bozuluyor her gün başka bir vahşete seyirci kalmaktan, ADALETi sağlamak niye bu kadar zor sizin için? Niye ölen öldüğüyle kalsın? Niye masumlar yerine, ruhu satılık caniler kol geziyor aramızda? Niye kötülük yapmak, öldürmek, işkence etmek, tecavüz etmek bu denli kolay oldu? Cezalar niye bu kadar yetersiz? Kanunlar niye bu denli eksik? Hayvanları Koruma Yasası hayvanların haklarını ne zaman tam anlamıyla koruyacak? Ne zaman sağlayacaksınız bunu? Sahipli sahipsiz diye ayırt edilirken hayvanlar, sokaklardaki çocukları da düşündünüz mü? Sahipli sahipsiz diye sadece bir eşya nitelendirilir, bir CAN değil!

Sözümüz hep yetkili amirliklere değil tabii… Herşeyi onlardan beklemek de adil değil. İçinde birazcık da olsa vicdan kırıntısı olan herkese ama herkese geriye kalan sözüm. Sokağınızda, kapınızın önünde bir hayvan gördüğünüzde bir kap yemek, bir tas su vermekten erinmeyin. Ne eksilecek malınızdan, ruhunuzdan, zamanınızdan? Gündüzlerini aldığınız hayvanların, gecesini de çalmaya çalışmayın.  Bırakın dolaşsınlar özgürce. Siz zarar vermedikçe ne yapacaklar size? Toplu geziyor köpekler diye korkudan ne yapacağını bilemeyenlere sözüm, o hayvanların gözüyle bakın bir de, biz nasıl bir orduyuz onların karşısında? Hiç düşündünüz mü? Bir hayvan kuyruğunu kıstırıp dolaşıyorsa, yemeğini yerken bile gözü sürekli arkadaysa bu hepimizin ayıbı. Yemek de vermeyin, su da vermeyin, ama kötülük de yapmayın ey zalim insan ırkı! Bırakın geçip gitsin yanınızdan. Elbet iyiler de var bu dünyada, rızkını verir Allah’ım bizim gibileri vesile ederek hepsine. Köpek-kedi-kuş fark etmez, hayvan satın almayın, yuvalandırın, yuva olun onlara. Sevgilinizin gözüne girmek için bir canı alet edenlerden olmayın veya sevgilinizin şımarıklıkla istediği bir canı almayın ömürlük bakacağına inanmıyorsanız. Aşk bitiyor canlar ortada kalıyor, aynı çocuklarda olduğu gibi. Kimi doğurup atar sokağa çocuğunu, kimi de hevesle sahiplenir bir kediyi köpeği, sonra hevesi geçer atar sokağa, düşünmez ardını, düşünmez o canın sokakta nasıl yaşayacağını. O yüzden satın almayın, aile olun. Hayvanlara, çocuklara zarar vermeye kalkan kim olursa olsun karşısında durun, gücünüz yetiyorsa engelleyin, izin vermeyin kötülük etmelerine, yok etmelerine. “Yaramazlık yaparsan köpek seni ısırır, kovalar” diye korkutmayın çocuklarınızı ey analar babalar! O canlar da bir anadan doğdu, bir babadan oldu, bu gerçeği unutmak bu kadar mı kolay?

Bu dünyayı masumiyet kurtaracak, sevgi kurtaracak. Bu dünyanın özü bu, ötesi yok. İşte sadece bu yüzden bile dokundurtmayın masuma, mazluma…

Dedim ya, ben tarafımı seçtim diye…

PEKİ SİZ? SİZ TARAFINIZI SEÇTİNİZ Mİ?

 
Toplam blog
: 6
: 782
Kayıt tarihi
: 20.06.17
 
 

Kocaeli doğumluyum. Küçüklüğümden beri yüreğime düşen yazı yazma aşkıyla duygularımı kaleme döküy..