Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mustafa Çifci Aşk Yazarı

http://blog.milliyet.com.tr/mustafacifci

23 Eylül '13

 
Kategori
İlişkiler
 

İnsan ve toplum üzerine

İnsan ve toplum üzerine
 

İnsan Ve Toplum Üzerine


Yaşamda en zor olan bir insanı tanımaktır. Bazen arkadaşlarımızın değişik bir davranışında  “Seni hiçte tanımamışım” dediğimiz olur. İnsanın çevresini tanımasından başka bir de kendini tanıması zor olandır. Bir şeyleri değiştirmenin çok zor, bazen de imkânsız olduğunda zaman zaman isyan eder insan. Bir insanın değişimi elbette kolay değildir.

Toplumun değişimi, ilerlemesi tek tek bireylerin gelişmesiyle mümkün olur. Beyaz bir sayfada küçük bir çizgi nasıl göze çarpıyorsa, kalabalıkların ortasındaki kötü bir davranışta hemen göze çarpar. İnsanların çoğunluğu yeterli eğitim alıp kendilerini geliştirebilirlerse ancak o zaman toplumda ilerleme başlamış sayılır.

Ve toplumdaki genel huzurun sağlıklı yapılanmasında kişilerin kendi içsel dünyaların da gelişmiş olmasına bağlıdır.

İnsanın gelişimi de eğitiminden, okumaktan geçer.

İnsanlar ancak okuyarak görebilirler yaşadıkları dünyadan başka dünyaların da var olduğunu. 

İyi, duyarlı ve yürekli insanların acıyı ve hüznü çok yakından tanıdıklarını, mutluluklarının hep çevreyle orantılı olduklarını, yaşamın tüm sorunlarıyla iç içe yaşadıklarını söylememe gerek yok sanıyorum. Bunca ayrılığa ve acıya rağmen yüreklerinin bir köşesinde sevginin hep çiçek açtığı, umutlarının hep taze kaldığı açıkça ortada.

Ve seven insanın yüreği gökyüzü gibi mavilikte ve sevdanın sonsuzluğuna doğru koştuğunu, sanki elleri durmadan çiçek topluyormuş gibi değil midir?

Yaşamda özlemler hiç bitmez.

Her zaman geleceğin daha iyi olacağına gebedir yürek.

Deniz kenarlarında, çay bahçelerinde gezinip güneş toplarken avuçlarının içine, köpeğini gezdiren insanlara rastladığında “çöp torban var mı?”, diye sorabilecek kadar çevreci ve sorumluluk taşıyan insandır duyarlı olan. Bazen beklemediği, hak etmediği çirkin sözler işitse de, incitilse de özrü kabahatinden büyük bencil ve cahil insanlar tarafından, yine de duyarlı olmayı bir görev olarak görmeye devam etmektedir. Bu anlamda bazılarının ne kadar basit ve sıradan yaşadığını, sorumluluk taşımadığını, hiç düşünmeden çevreye zarar verebileceğini unutmayıp, toplumun çoğunluğunun başına gelebilecek bir zarara duyarlıdır her zaman. Öyle ki, o köpeklerin gezindiği ve oynadığı yerlerde çocuklar oynamaktadır. Yaşanan sorumsuzluğu gözler önüne sererken bu tip insanları sevmemek elde değil. Keşke hepimiz duyarlı,  geniş düşünebilen insanlar olabilseydik.

Hepimizin yüreğinde biraz kırgınlık biraz da küskünlük olabilir sevginin ve acının karışımı olan. Ama seven insanın yüreğinde umut hep başköşededir. Duru, arınmış bir sevginin gücü insanı yaşama bir halat gibi bağladığını onların hayata bakış açılarında görülür. Zaman zaman insanın kendi kendisini sorgulamaya götüren ayrıntıları da yakalayıp kendi içimize eğilip kendimize bakmaya, dışarıda ki benle içimizdeki ben arasındaki farkı görmeye davet vardır sevginin özünde. Zaten insan ancak bu yolla kendini tanıyabilir, bu yolla maskelerden arınıp olduğu gibi görünmeyi böyle sağlayabilir.

Yeni ilişkiler, yaşamın içinde, insanı dar sokaklara sokabiliyor. Sanki bilinmeyen bir kenti onların sohbetlerinde gezerken sadece ana caddelerde, ana yollarda değil arka sokaklarda dolaşmanın, apartman gölgelerinden geçip gecekondu odalarına misafir olmanın tadını yaşatır.

Tepeden tırnağa sevgiyle dolu bir yürekle yaşarken yine de kimi zaman her insan kendisini yalnız hissedebilir.

Bazen de sevinçlerimizi ve hüzünlerimizi paylaştığımız kimsemiz olmaz, yalnızlığın hep bizimle olduğunu biliriz.

Her zaman yanımızda sevdiklerimiz bulunmaz.

Her zaman bizi dinleyen, derdimize derman olan dostlarımız da yanımızda olmaz.

Bu yalnızlık duygusu hepimizde vardır.

Kimi zaman kendimiz gibi bir dost arar, sevdiğimiz gibi sevilmek ister ama çoğu zaman aradığımız sevgiyi bulamayız. 

Aslında hepimiz biraz yalnızız…

Çünkü dostluklara doymayız.

Çünkü hep yenidünyalar isteriz.

Gönül dünyamız aç bir kurt gibidir. Nice güzelliklerin kıymetini bilmeden yiyip tüketir, yine de doymaz.

Başka güzelliklere imreniriz hep, başka sevdalara akıp gitmemiz içten bile değildir.

Hep çekici gelir başkaları, hep daha güzel buluruz.

Hep çekicidir uzaklıklar.

Koparılmış, ellerde gezdirilen çiçeklere imreniriz hep, yanımızdaki çiçeklere basıp geçeriz.

Yalnızlığın kuytularında gezinirken yaşama dört elle sarılabilecek güzellikleri görmesini sağlayan sadece aşktır.

Eğer sevdanın ruhu yoksa içimizde güncel hayat bir rüya gibi yaşamadan geçip gider.

Çünkü yaşamda birçok güzellikleri hiç yaşamadan unutuyoruz.

Uzun süreli mutluluk hiç uğramıyor evimize.

Küçük, günü kurtarır güzellikleri kendi halimizle yaşıyoruz.

 Yazar: Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com

Kaynak: Bu eser Mustafa Çifci’nin “Akıp Giden Hayat” adlı kitabından alınmıştır. Her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, özet olarak belli bir bölümün başka yerlerde yayınlanması 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasası hükümlerince yasaktır.

 
Toplam blog
: 297
: 523
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazılarında insanı derinden etkileyen yoğun bir duygusallık, hüzün, karamsarlık ve yalnızlık vard..