Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '11

 
Kategori
Felsefe
 

İnsanın gücü

İnsanın gücü
 

Demiri döven güç...


İnsan ve güç... 

Sıkça duyarız ve konuşuruz “güç” kavramını… 

Güçlü insan, güçlü kadın deriz, vs… 

Güç nedir? 

Para mı? 

Nûfuz mu? 

Kariyer mi? 

Bedensel kuvvet mi? 

Beceri mi? 

Eylem gücü mü? 

Çevre mi? 

Kökün eşrafa uzanması mı? 

Güç neye göredir? Kriter nedir? 

&&&&&&& 

İnsanoğlu yeryüzünde var olduğundan beridir, yaşamı daha kolaylaştırmak için bedensel ve beyinsel olarak biteviye çalışmıştır. Tekerleğin icadıyla başlayan bu çalışmalar, bir sonraki çalışmalara basamak teşkil etmiştir. 

İlim bayrağı, yüzyıllardır elden ele teslim edile edile, gelişen bilişim teknolojisiyle bugünkü “tek tuş” kolaylığına ulaşmış bulunuyoruz. 

İkinci dünya savaşının son ayında (6 ağustos 1945 tarihinde) ABD nin Japonya’da Hiroşima ve Nagazaki’ye attıkları atom bombaları ile 360.000 den fazla insan ölmüş, bir o kadar da yaralı ve sakat kalmıştır. 

Yüksek radyasyona maruz kalan tarım arazilerinde, aradan 66 yıl geçmiş olmasına rağmen bugün bile yeterli ve beklenen verim alınamamaktadır. 

Atılan bombalarla yüzbinlerin ölümüne ve yaralanmasına sebep olmak bir güç gösterisi olabilir mi? 

TNT yani dinamit ile dağları delip tüneller açanlar, insanların güçlü olduklarını kanıtlamaya mı çalışmaktalar? 

Koskoca şehirleri taş taş üstünde bırakmadan yok eden, keza tırmanılamayacak kadar büyük, ulu dağları delen insan, gerçekte bu kadar güçlü müdür? 

Sahi insan ne kadar güçlüdür? 

Tüm maddi gücünü kullanmasına rağmen yakalandığı amansız hastalıktan çok sevdiği eşini veya yavrusunu kurtaramayan bir kişinin gözünde “güç” nedir? 

Çok güçlü olduğunu zanneden insan, doğal afetler karşısındaki aczini düşününce gücünün de boyutlarını fark etmiş olmaz mı? 

Önüne kattığı canlı cansız ne varsa, bilinmeze doğru alıp götüren korkunç seller,  

Canı, canânı ve canlıları bile diri vermeyen korkunç yangınlar,  

Saniyede tüm doğayı, dik duran canlı-cansız ne varsa yerle bir eden acımasız zelzeleler… 

Öfkesini alev bulamaçları şeklindeki lavlarla dışa vuran yanardağlar… 

O çok güçlü insanoğlu, bu olaylar karşısında ne yapabiliyor? 

En değerli canını, canânını, kurtarabiliyor mu? 

Aslında o denli güçlü değil insanoğlu…Gerçekte çok büyük bir güç var “SIRLARDA” gizli kalan… 

Bu güç, insanın gücü değil, kimyasalların gücü, atom, TNT, patlayıcı silahlar, kimyasal reaksiyonların neticesindeki güçlerdir. 

Çok güçlü olduğunu zanneden insan, bir su damlasına yenik düşeceğini kabul eder mi sanıyorsunuz? 

Soluk borusuna kaçan bir damla su, onun boğulup ölmesine sebep olmaz mı? Ölen kişi yenilmiştir bir damla suya... Galip gelen "bir damla sudur"... 

Bu galibiyet bazen bir küçük kabak çekirdeğinin de olabilir… 

&&&&&&& 

Paranın insana verdiği güçten bahsedilir… 

Para nedir? 

Yenilmez, içilmez, sadece bir değişime aracılık eder… İhtiyaç alınır, karşılığında banknotlar verilir… 

Hiç düşündük mü, ihtiyacımız olan madde ortada yoksa, para ne kadar iş görecektir? 

Paranın gücü nerededir? Bol emtianın ortasındaki sihirli gücüne ne olmuştur paranın? 

Nerededir, insanları birbirine düşman eden fettan rolüne ne oldu paranın? 

Gerçekte para nedir? Atın köpeğin ağzına, yemez… Ama değerlidir bazı insanların gözünde… 

Paranın gerçek bir değerinin olmadığını yüz yıllar evvelinden, Kızılderililer bilmiş ve demişler ki: “ Son balık öldüğünde, son nehir kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde beyaz adam paranın yenmediğini anlayacak.” 

Biz anladık da, anlamayanların anlamasını istedik… 

Evet, gerçek anlamda para da bir güç değildir… 

Tıpkı ışığı kapattığınızda “renk” kavramının kaybolduğu gibi… 

&&&&&&& 

Nûfuzun verdiği güçten bahsedilir… 

Kişi, önemli bir mevkiden gelmiştir, etrafındakiler tarafından tanınmaktadır. Nûfuzludur, istediği kişiye, istediği makama sözünü geçirir... 

Şehrini değiştirirse, ülkesini değiştirirse, nerde kaldı nûfuz? 

Veya şeytana uydu, insanların ve kanunların affedemeyeceği bir suç işledi…Rütbelerini bile geri aldıklarında “iade-i itibar” olmadığına göre, nerede aranacak nûfuz? Hani güç? 

Kariyer bir güç mü? 

Sadece astlarına hükmeder, sınırlı bir güç… Görev bitince meselâ emeklilik gelince, kariyer de bitti, güç de… 

Bedensel kuvvet bir güçtür, bu güç, gençlikte zirvededir… 

Peki yaşlanınca, pamuk gibi saçlar, elde baston, bel bükülmüş… Güçten bahsedilir mi? Bahsedilir, siz daha güçlüyseniz, o yaşlıya yardım edeceksiniz… 

Beceri bir güç müdür? 

Çok becerikli sanat ustaları övgülerle dillerdedir. Dilemeyiz ama, bir trafik kazasıyla, en becerikli elini, kolunu tamamen kaybettiğinde, “gücünü” de kaybetmiş olmuyor mu? 

Eylem gücünden bahsedilir… 

Aktiviteler vücut sağlığıyla olur… Sağlık bozulduğunda, eylem gücü de yok olmuştur… 

Çevre insana bir güç vermez… Seçkin muhitte veya büyük şehirde yaşıyor olmak küçük insanların gözünde büyük manaya ulaşır… Mega kentlerde yaşamaya çalışanları! unutmamak gerekir… 

Eşraftan olmak bir güç müdür? 

Örneğin birinci dünya savaşında Balkanlarda şehit olan dedem soyadı kanununda “Bayraktaroğlu” soyadından başka ne bırakabildi bize? 

Veya diğer dedem, Aydın’dan kervanlarla getirdiği kuru incir ve kuru üzüm çuvallarından iki katlı evde yatak serecek yer kalmayınca çuvalların üzerine yataklar serildiğine dair saygı duyulacak anılardan başka ne bırakabildiler? Her şey mazi oluyor ve anılarda puslanıyor… 

Bu yüzden yaşantımızda “GÜÇ” ne paradadır, ne silahlarda, ne de başka bir şeyde… 

GÜÇ sadece ve sadece insanın kendisindedir, güç yürektedir, GÜÇ İNSANIN KENDİSİDİR… 

Yurdagül Alkan. 

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..