Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '21

 
Kategori
Ekolojik Yaşam
 

İNSANLARI SEVEN ORMAN

Atma, atma söndürmeden sigaranı yere. Sigaranı kendi alnında mı söndürürsün sen, yoksa avuçlarında mı? Ne alnında ne avuçlarında, canın acır çünkü. Senden başka yok mu canı acıyan yeryüzünde? Aldın çoluğunu çocuğunu, geldin bana.. Açtın radyonu, teybini sonuna kadar. Doğayı, dağları, kuşları ormanları dinleyecekken sessizce, bu ne şamata böyle? Kendi içinin sessizliği neden  ürkütüyor bu denli seni?

Yedin, içtin, neşelendin , sigaranı tellendirdin. Allah versin. İyi, iyi de atma sigaranı yere söndürmeden. Tut ki, ellerin kolların bağlı, koltuğun yere çakılı, kıpırdayamıyorsun bulunduğun yerden. Fosur fosur sigara  içiyorlar karşında, söndürmeden döşemeye atıyorlar. Döşeme tutuşur yangın çıkarsa, cayır cayır yanacak, kaçamayacaksın. İster misin sigaraların söndürülmeden yere atılmasını?

Ben otum, sebzeyim, çiçeğim, ağacım, ormanım; sense insan. Yaprağımı yakmayı düşündüğün anda, sanki yakıyormuşsun gibi korktuğumu; aklından geçirdiklerini okuduğumu söylemedi mi bilim adamları? Bırak yaprağımı yakmayı, ona şiş batırmadan önce poz poz  fotoğraflarımı çeken bilim adamları görmediler mi, parlak gök mavisi ve pembemsi yaprağımın, şiş batırıldıktan sonra orta yerinden birdenbire kan kırmızısı oluverdiğini? 

Senin kulağının duymadığı sesleri duyduğumu, gözünün görmediği ışıkları gördüğümü; ne kör, ne sağır, ne de dilsiz ve de kötürüm olmadığımı söylemediler mi sana? Ben otum, sebzeyim, çiçeğim, ağacım, ormanım; bu Dünyadaki yaşam türlerinden yalnuzca biriyim. Benim yaşam biçimim buz ise, hayvannki su, insanınki buhar. Aslımız su, yani bir; şekillerimiz farklı.

Ben olmasaydım insanlarla hayvanlar soluk alamaz, karınlarını doyuramazlardı. Her bir yaprağımdaki milyonlarca dudak; karbon dioksit emer, oksijen üfler. Yeryüzündeki elli milyon kilometre karelik yaprak yüzeyim, insanlarla  hayvanlar için durmadan besin ve oksijen üretir. İnsanoğlunun bir yılda tükettiği ve her yıl giderek artan üçyüz yetmişbeş milyar ton besinin , en büyük bölümünü; güneş ışığının yardımıyla havayla toprağı birleştirerek, ben yaparım.

Ben otum, sebzeyim, çiçeğim,, ağacım, ormanım; kitaplara geçmiş üçyüzelli bin çeşidim var. Yeryüzü ülkem benim, tarlalar köylerim, ormanlar kentlerim. Toprakları toprak yapan içindeki su'dur; toprak eğer üstünde orman varsa vatandır. Dağ yamaçlarından tozu dumana katarak akın akın ovalara inmek,  ovaları sıyıra sıyıra  denizlere dökmek isteyen karasularıyla yağmurlara; ormanların ordular gibi göğüs gerdiklerini, azgın suları emerek ve dağıtarak toprağı kahramanca savunduklarını, onu  insanlarla hayvanlar için vatanlaştırdıklarını bilmiyor musun?

Su hayatın, orman suyun kaynağı; orman hem suyun hem hayatın kaynağı. Ağaçsız toprak su tutmaz. Yağan yağmur, toprağı aşındıra aşındıra akar gider, ya da toprağın derinliklerinde yiter. Ağaçsız kalan toprak ömürsüz otlar yetiştirir, bozkırlaşır; yaşayan ölüdür artık o. Ağacım, ormanım ben; toprağa lokma lokma yediririm yapraklarımı. Çürütür  yapraklarımı toprak, onunla canlanır yeniden hayata kaynak olur.. Bütün canlılar gibi ben de, topraktan gelir toprağa dönerim..

Topraktan gelmek uyanmaktır  benim için, toprağa dönmekse uyumak. Dar hayat günlük uykular, günlük  uyanıklıklar toplamından; geniş hayat büyük uyku olan ölümden, büyük uyanıklık olan ömürden başka nedir ki? "Nereden biliyorsun  bunları sen, ot oğlu ot!" diyorsun. Müzikten... Beethoven, Brams, Schubert, Ravi Sahnkar gibi bestecilerin müziklerini dinleyen bitkilerin, transistörlü  radyoyu sarıp sarmalayıp kucakladığını görmedi mi bilim adamları?  Dede Efendiyi, Itri'yi dinletip niçin incelemiyorsunuz beni? Evrensel dildir müzik. Evrensel bütünsellik  bu dille anlatılır, anlaşılır; anlatılıp anlaşıldığı  için de yaşanır, yaşanabilir.

Evren'i ve Evren'in birer parçası olan insanları teker teker severim. İnsan bilinci, duyuşta düşünüşte  davranışta benden çok üstün. Hayraım insanlara ben. Canım feda onlara. Niçin olmasın ki, milyonlarca ağaçtan oluşan kocaman kocaman ormanlar; bir kediden , bir köpekten daha savunmasız değil mi insanoğlu karşısında? Ormanlar ne tırmalayabilir, ne de ısırabilir can yakan, orman yıkan, orman yakan insanoğlunu... Bu benim sorgusuz, sualsiz savunmasız  olarak insanoğluna teslim edildiğimi; onu canımı verecek kadar çok sevmem gerektiğini göstermez mi?

Beni yakan, kesen, biçen, kılkeçilerine yediren; kendi bindiği dalı kesiyor aslında. İnsanların  bunu bilmeyen akılsızları az, bilen akıllıları  çok. İnsanoğlu çıkarını çok sever, bu yüzden beni yaşatmak zorunda. Yine de kesmek istiyorsa beni, ömrünü tamamlayan ağaçlarımı kessin. İsterse odunumu yakar ısınır, ya da altı binden fazla işte kullanır. Yeni yetişecek ağaçlarımın  gürbüzleşmesini sağlar üstelik. Ölüm de, dirim de insanoğlu için. Canım feda insanoğluna.

 
Toplam blog
: 121
: 31
Kayıt tarihi
: 26.10.20
 
 

01 Şubat 1933 Tirebolu -Giresun- doğumluyum. İstanbul Üniversitesinde Halkla İlişkiler dalında li..