Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsanların gece hali

İnsanların gece hali
 

Hava çok sıcak. Balkonda oturuyorum. Arada esinti çıktığında yüzde yüz faydalanabileyim diye. Çok faydacı gördüm kendimi. Evet bu konuda öyleyim. Ya diğer konularda?

Pazar günleri gazeteleri sayfa sayfa okumakla bitmiyor. Ama canım okumak istemiyor, insanlar birbirini öldürürken. Diğer yandan üzümü çekirdeği ile yerseniz, bu dünyada 100 yaşına kadar yaşayabilir, hatta ölümsüzlüğe doğru koşarsınız adım adım ve arsızca diyorlar. Bu ard arda gelen haberler bizmle dalga geçiyor sanki.

Sahte sevgiler pazar keyfi programında arz-ı endam ediyor. Biz de seyrediyoruz.

Canım sıkılıyor.

Şöyle bi hikaye yazmak geliyor içimden: yer Amerika; o gece çok sıcaktı. Her şey çok sıradandı. Sıradanlıkta bi anormallik vardı. İnsanlar bıkkındı, maskeleriyle dolaşmaktan. Bi hareket, yalnızca bi hareket herşeyi başlatacaktı.Ev kadını kutsal anne olmayacaktı. Kocasını en samimi arkadaşının, kocasıyla aldatacaktı. Çocuklarını bırakıp giderken içinde bi acı hissetmeyecekti.

Küçük bi motele gideceklerdi...

Geride kalan adam, muhtemelen bi kriz falan geçircekti. Kriz dediğime bakmayın. Önce sabit duracaktı. Anıtsal bi varlık gibi. Sonra kendinden geçip, evi yakıp yıkmaya başlayacak, En sonunda da ateşe verecekti.

****

Çok mu holivud film klişesi oldu? Olabilir...

Neden olmasın?

Durun şimdi taaaa geçtiğimiz Nisan ayı geldi aklıma, bunları buraya yazınca...

Nisan'da kitap fuarında Türk edebiyatında şiddet konulu panele katılmıştım. Türk edebiyatında şiddetin eksikliğinden bahsetmişti yazarlar. En çok Cezmi Ersöz'ün konuşmasını beğenmiştim. Bi kere gerçekti, her şeyden önce de doğal anlatıyordu. Ders verir gibi değildi. Bu arada Ersöz okumadığımı da söylemeliyim. Ailesinin yaşadığı bi olayı anlattı, geçmişte. Köylü bir kadın evliyken başka birini sevmiş. Kocasını öldürürüp, çocuğunu da alıp o adamla kaçarken, küçük çocuk ayak bağı olduğundan, çocuğu dere kıysına bırakıp, kaçmaya devam etmişler. Tesadüfen çocuk jandarma tarafından bulunmuş ve Cezmi Ersöz'ün subay olan babası tarafından alınmış. Kadıın yakalanmış sonra hapishaneye girmiş. Kadın hapisten çıktıktan sonra çocuğu almaya gelmiş ve nasıl veririz falan diye düşündükten sonra el mecbur vermişler?

Kadın aynı kadın: hangi noktada insanınn gözü kararıp katil olur? Kocasını öldürür? Çocuğunu ölüme terk eder? Aşk, sevgi başkalarının hayatını bitiriyorsa, o aşk olmaz olsun.

Peki bizim edebiyatımızda şiddet fazla işlenen bi konu mudur? Çok değildir bu konuyu işleyen yazarlar. Küçük İskender, Hasan Ali Toptaş, Ahmet Ümit gibi bir elin parmaklarını geçmeyecek yazarlar.

Gazetelerin 3. sayfa haberlerinde, inanılmaz olaylar okuruz. 2006 mıydı? Tam hatırlamıyorum. Çanakkale civarında br kadın, çocuğunun pikniikte kaybolduğunu söylemiş, bütün Türkiye bu çocuğa üzülmüş ve kadının üzüntüsüne ortak olmuş, onunla birlikte heyecanlanmıştı.

Sonra çocuğun kocasından değil, başka bir adamdan olduğu, kadının da sahte gözyaşlarıyla insanları oyaladığı, çocuğun da öz babasında olduğu ortaya çıkmıştı.

Burda kısa bi pess.. diyeyim. Yaş aldıkça artık alıştık bu anormal durumlara.

Zeki Demirkubuz'un filmlerini sırf bu yüzden çok seviyorum. Hep insanların karanlık noktalarında gözler önüne seriyor.Diğer filmler gündüzse, onun filmleri gece sanki.

Of çok dağınık bi yazı oldu.

İşte aklıma gelenler, sıcak bi yaz gecesi...

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..