Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İntihar notları...

İntihar notları...
 

Hayatın koca bir yanılsama olduğunu söyleyebilecek yorgun bir yaşta hissediyorum kendimi. Geçirdiğim metamorfozlar beni bu sonuca getirdi. Dürüst yaşadıkça, mutlu olmak sadece bir düş. Mutlak mutluluk değil söylediğim, zaten mutlak mutluluk da yok. En fazla anlık sevinçleri çoğaltabilmek önemlidir belki. Ama bunu da yapamıyoruz ne yazık ki. Bu kadar kirlilik içinde dürüst kalmak sadece acı veriyor. Dürüst olmayanların mutlu olduğunu da öne sürmüyorum. Zaten onlar, kirli bir ahlakın, kirli kahramanları ve onların zannettikleri mutlulukları da o derece kirli.

İşte bu nedenle baharda yağan yağmurlardan ıslanıp yalpalanan kelebekleri veya hazan ayında sert rüzgarlarda yere düşen kurumuş yaprakları hep kendime yakın hissettim. Uzun gecelere çoğu kez yüksek ateşler ve sayıklamalar bıraktım. Puşkin’i okuduğumda kendimi hep düelloya hazırlayan bir şövalyeye, Yesenin’in şiirlerine daldığımda, ölümün intiharla düzeyleştiğini keşfeden bir hüzünbaza, Mayakovski’de hayal kırıklığına uğrayan bir şaire el uzattım.

Küçük avuntulardan, büyük dünyalar yarattıklarına inanan zayıf insanlardan hep nefret ettim. Çünkü onların hep bir böcek gibi yaşayacaklarını biliyorum, biliyorum onlar hiçbir zaman hayatın anlamını aramayacaklar, sürüleşecekler, hesap sormayacaklar, muhalif olamayacaklardır.

Annelik sevgisinin en büyük aşk olduğunu ve sevgili aşkının da annelikte gizli olduğuna geç de olsa inandım. “Anneme olan sevgiyi de aştım bu yeni aşkta.” Diyen dostuma da hiç inanmadım.

En zavallı durumlarımda; bundan milyonlarca yıl önce bu gezegende, şimdikinden daha gelişmiş bir uygarlık olduğuna, bu uygarlığın dünyadaki değişim süreci içinde yok olduğuna kendimi inandırdım. O zaman, Evrim ve Yaratılış Teorilerinin nasıl iflas etmiş olduklarını düşündüm.

Çok uzağa kaçmadım fakat yakında durmayı da marifet saymadım. Biliyordum; yağan yağmurlardan, herkes payına düştüğü kadar ıslanır.

Doğrularımın peşinde koştum, hiç taviz vermeden. Biliyordum o doğrularım beni ben yapan şeylerdi. Hep ben olarak kalmak istedim, kaldım da. Doğrularım hep acıttı beni, inkâr edemem, başka da bir şey payıma düşmez di bunun da farkında oldum.

Olsun, bu hayat benim, bunu söyleyen insanların çoğalmasını bekledim, olmadı, yapacağım bir şey yoktu. Riyakârlığın kuyularında, her şeyin maskelerle oynandığı, sahteci repliklerle dile geldiği bir hayat, ne sunabilirdi ki bana, sunmadı da. Zaten o kuyulara inmeyi hiç düşünmedim, kendi derinliğimin avcısı olmayı tercih ettim.

Peki siz mutlu çocuklar, aya hiç merdiven dayadınız mı? Okuduğunuz kitaplardan kendinizin olabileceği bir kahraman bulabildiniz mi? Kaç kitap okudunuz sahi siz.

Ne kadar çoksunuz değil mi? İkinci bir kişiyi bulabildiniz mi? Aslında siz yoksunuz, hiç olmadınız da, kendi bedenlerinizde başka hayatların sözcüklerini kullandınız, dağarcığınızda olan üç beş kelime ile.

Hayaletsiniz, yüzünüz flu veya maskeler yüzünüzü şekillendiriyor. Yüzünüz, duvara asılı çerçevedeki resim de akıyor boşluğun içine.

02.08.1999

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..