- Kategori
- Dünya
İran'a yönelik yaptırımların kaldırılması ve düşen petrol fiyatları*
*Şubat 2016’da Radikal Blog’da yayınlanmıştır.
Geçtiğimiz yılın temmuz ayında İran’la BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve Almanya’nın oluşturduğu P5+1 ülkeleri arasında varılan nükleer mutabakat küresel enerji piyasalarında büyük bir heyecan yaratmıştı. Zira ülkeye uygulanan finansal, teknolojik ve ekonomik yaptırımların kalkmasıyla birlikte dünyanın dördüncü[1] büyük petrol rezervlerine ve ikinci[2] büyük doğal gaz rezervlerine sahip İran’ın küresel piyasalara aktif bir oyuncu olarak geri dönüşü söz konusu olacaktı.
Hatırlanacağı üzere, 2000’li yılların başında İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin nükleer silah üretme amacı taşıdığı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) tarafından tespit edilince ülkeye finans sektöründen teknoloji transferine kadar uzanan birçok alanda yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Bu yaptırımlar arasında ülkeyi en çok etkileyenler 2011 ve 2012 yıllarında ABD ve AB tarafından uygulanan, ülkenin petrol ve doğal gaz sektörünü hedef alan yaptırımlar oldu. Öyle ki, 2014 yılına gelindiğinde gelirlerinin yaklaşık %60’ı petrol satışından sağlanan İran’ın petrol ihracatı günlük 2.4 milyon varilden 1.4 milyon varile düşmüştü.[3] Neredeyse tamamı iç pazarda tüketildiği[4] için doğal gazda benzer bir ihracat daralması görülmedi. Ancak yaptırımların getirdiği finansal engeller sebebiyle İran, Türkmenistan’dan gerçekleştirdiği doğal gaz ithalatında sorun yaşadı. 2011’de bu ülkenin ihraç ettiği toplam gaz miktarının %30’nu alan İran, 2013’e gelindiğinde bunun ancak %12’sini alabildi.[5]
Viyana’da varılan nükleer mutabakat (Joint Comprehensive Action Plan) yaptırımlardan kaynaklanan bu sorunların sona ermesi ve böylece İran’ın uluslararası şirketler için yeniden bir yatırım alanına dönüşmesi anlamına geliyor. Bu bağlamda, Temmuz 2015’ten bugüne kadar iki önemli gelişme sağlandı. Birincisi, İran ve Batılı devletler arasında, imzalanan mutabakatın hayata geçirilmesi için gerekli olan karşılıklı güven ortamı oluşturuldu. İran’la belirlenen ortak yol haritasına göre yaptırımların kaldırılması için ilk etapta Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK)’nun ülkedeki nükleer faaliyetleri inceleyip, bunların askeri amaçlar taşımadığını bildiren bir rapor sunması gerekiyordu. Tahran yönetimi ülkede denetimler yapılmasına izin verdi ve UAEK 15 Aralık 2015’te ülkede nükleer silah üretimine yönelik herhangi bir faaliyete rastlanmadığını açıkladı.[6] Bunun üzerine 17 Ocak’ta, İran’a uygulanan finansal ve ekonomik yaptırımlar kaldırıldı. Ancak, İran’a yönelik silah ve balistik füze ambargoları da dâhil bazı kısıtlamalar devam edecek ve yaptırımların tamamen kaldırılması İran nükleer faaliyetleri barışçıl kalmaya devam ederse 2025’te gerçekleşecek.
İran’ın küresel piyasalara dönüşü açısından önem arz eden ikinci önemli gelişme ise, Tahran yönetiminin ihtiyaç duyduğu yabancı yatırımı çekebilmek adına ülkede birtakım yapısal değişikliklere gitmesi oldu. Uzun süre yaptırımlara maruz bırakılan İran, enerji sektöründe teknik ve finansal zorluklar yaşıyor. Platts verilerine göre İran’ın 2015’teki petrol üretimi günlük 2.8 milyon varil civarında. İran Petrol Bakanı Bijan Zanganeh ülkesinin kısa vadede petrol arzını günlük 500 bin varil, yaptırımların kalkmasının ardından 6 aylık bir süre içerisinde ise günlük 1 milyon varil artırabileceğini söylüyor.[7] Kısa vadede ilk arz artırımının ülkenin karasularında yüzer depolarda beklettiği petrolün piyasaya sürülmesiyle gerçekleşmesi bekleniyor. EIA (US Energy Information Administration) verilerine göre bu depolardaki stok 30 milyon varil, Platts verilerine göre ise 51-53 milyon varil arasında.[8] Bir sonraki aşamadaki arz artışı içinse ülkenin yabancı yatırıma ihtiyacı var. Çünkü ülkedeki petrol sahalarının büyük kısmı oldukça yaşlı sahalar. İran’ın petrol rezervlerinin yaklaşık %80’i 1965 yılından önce keşfedilmiş ve mevcut rezervlerinin %75’i işlenmiş durumda.[9] Yakın dönemde Azadegan ve Yadavaran gibi büyük sahalar keşfedildiyse de İran bunları kendi imkânları ile geliştirebilecek durumda değil. Nitekim geçtiğimiz yılın Aralık ayında Tahran yönetimi Azadegan sahasının kuzey bölümünün geliştirilmesi için Çin ile anlaşmaya varıldığını açıkladı. Projenin bitiminde İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) ülkenin üretiminin günlük 150 bin varil artmasını bekliyor.[10] Doğal gaz açısından da durum farklı değil. İran’ın birçok zengin gaz sahası bulunsa da teknik yetersizlik ve altyapı eksikliği yüzünden bu sahalar da yabancı yatırım desteği ile geliştirilmeyi bekliyor.
Tahran yönetimi ülkedeki yatırım şartlarının iyileştirilmesi için uluslararası şirketlere sunulan anlaşma şartlarında önemli değişiklikler yapmaya hazırlanıyor. Çünkü “Buy-back agreements” olarak adlandırılan anlaşmalar şirketler için yeterince cezbedici değil. Bu anlaşma tipine göre bir yabancı şirketin İran’da yatırım yapabilmesi için ilk olarak kendisine İranlı bir ortak bulması ve ona bir miktar ödeme yapması gerekiyor. Daha sonra tamamen kendi sermayesi ile geliştirdiği ve üretim yaptığı sahayı İran Ulusal Petrol şirketine (NIOC) devrediyor. Sahanın geliştirilmesi için harcanan para üretilen doğal gaz veya petrolün satışı yapıldıktan sonra gerçekleşiyor. FACTS Global Energy’e göre, yatırımcı şirket böyle bir anlaşmadan 5-7 yıllık bir süre içerisinde yatırdığı sermayenin %12-17’si kadar bir gelir kazanıyor.
Üzerinde çalışılan yeni anlaşma tipinin (Iranian Petroleum Contract – IPC) tüm detayları henüz kamuoyu ile paylaşılmadı. Anlaşma şartlarının 22-24 Şubat’ta Londra’da yapılacak petrol konferansında açıklanacağı duyuruldu.[11] Bu tarihe kadar çeşitli konferanslarla İran, üzerindeki ilgiyi canlı tutma çabası içinde. Bu uluslararası konferanslardan biri geçtiğimiz yılın Kasım ayında Tahran’da gerçekleştirildi ve IPC hakkında genel bilgi verildi. Buna göre, IPC bir tür teknik hizmet anlaşması (TSA-Technical Service Agreement) gibi olacak. Sahayı geliştirmek için yatırımcı şirketin yaptığı harcamalar en az %50 oranında geri tahsil edilecek. Varil başına üretim içinse ihale sonucunda belirlenecek bir kâr oranı verilecek. Normal şartlar altında bir teknik hizmet anlaşmasında üretim yapılacak sahanın bir kısmı yatırımcı şirkete verilir. Ancak bu yeni anlaşma tipinde yabancı şirketlerin sahaların kaçta kaçına erişim hakkı bulunacağı henüz belirsiz ve Şubat ayındaki konferansta yatırımcılar muhtemelen en çok bu konu üzerinde duracak.[12]
Yukarıda detaylandırdığımız üzere, Temmuz 2015’teki mutabakat imzalandığından bu yana, taraflar arası karşılıklı güvenin tesisi ve yabancı yatırımların teşviki konularında göreceli olarak birtakım ilerlemeler sağlanmış durumda. Ancak özellikle son altı ayda petrol piyasalarında oluşan arz fazlası ve buna bağlı olarak sürekli düşen petrol fiyatlarının İran’ın küresel enerji piyasalarına yeniden entegrasyonunu nasıl etkileyeceği ise bir diğer önemli sorun olarak karşımızda duruyor.
Geldiğimiz noktada, OPEC ülkeleri ve Rusya’nın pazar paylarını kaybetmemek için petrol üretimini azaltmaması, aksine özellikle, OPEC ülkelerinin üretimde artışa giderek günlük 30 milyon varil olan üretim hedefini daha da yukarıya çekmesi,[13] Libya ve Cezayir’in de 2016’da üretimini artırmayı planlıyor olmaları petrol fiyatları üzerinde aşağı yönde bir baskı oluşturdu. Bütün bu faktörlere ek olarak, İran’ın ilk etapta piyasaya günlük 500 bin varil ek arz sağlayacağını açıklaması fiyatları daha da olumsuz yönde etkileyecektir. Bununla birlikte, bir varil petrolün İran’a maliyeti 8-16 ABD doları arasında değişiyor.[14] Dolayısıyla, İran şu anki ortamda bile rekabet edebilecek güce sahip ve rakiplerini zorlayarak eski pazar payını yeniden elde etme çabası içinde.
Ancak, zaten önemli miktarda arz fazlasının bulunduğu bir piyasada İran’ın bu hedefini nasıl gerçekleştireceği ayrı bir soru işareti oluşturuyor. ABD yaptırımlar kalksa dahi İran’a karşı temkinli olmaya devam edeceği için İran’ı Amerikan enerji piyasasına sokmayacağını öngörmek zor değil. Nitekim geçen yıl Kasım ayında İran’ın düzenlediği uluslararası konferansa Amerikan şirketleri hiç ilgi göstermemişti.[15] Avrupa ise İran’ın eski pazarlarından birisiydi. 2012 yaptırımlarından önce İran Avrupa ülkelerine günlük 600 bin varil petrol gönderiyordu (İtalya’ya günlük 183 bin, İspanya’ya 150 bin).[16] Ancak, İran’ın petrol üretimini artırdıktan sonra bile bu pazar payına tekrar ulaşması çok kolay olmayacaktır. Çünkü İran’ın yokluğunu Avrupa enerji piyasasında Cezayir ve Nijerya doldurdu. 2011 ve 2014 yılları arasında bu iki ülkeden ithal edilen toplam petrol miktarı günlük 425 bin varil arttı.[17]
İran Petrol Bakanı Bijan Zanganeh’in de ifade ettiği üzere Asya pazarı İran için öncelikli konumda yer alıyor. Yaptırımların uygulandığı dönemde dahi belli bir miktar azalma yaşanmış olsa da İran bu bölgeye günlük ortalama 1 milyon varil petrol ihraç etmeye devam etti. Ancak, Asya pazarı Irak ve Rusya’nın da hedefinde. 2015’in ilk yarısında resmi verilere göre Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore’nin İran’dan ithalatı günlük 100 bin varil azalırken Irak’tan ithalatı 2014’e kıyasla günlük 300 bin varil artmış durumda. Rusya ise hem Çin’de hem de Japonya’daki pazar payını artırmaya devam ediyor. 2011’de Çin’in Rusya’dan ithal ettiği petrol miktarı günlük 371 bin varilken 2014’te bu miktar 665 bin varil oldu. Japonya’nın Rus petrolü ithalatı da aynı dönemde günlük 150 bin varilden 282 bin varile çıkarak neredeyse iki kat atmış durumda.[18]
Özetle, 2015’teki nükleer mutabakatın ardından İran’a yönelik yaptırımlar kaldırılmaya başlandı. Ayrıca İran, uluslararası piyasalara yeniden entegre olabilmek için başta yabancı yatırımcılarla yapılacak anlaşma şartları olmak üzere birçok yapısal değişikliğe gidiyor. Ancak İran’ın şanssızlığı yaptırımların kaldırılması sürecinin küresel petrol piyasalarında arz fazlası ve petrol fiyatlarında ciddi düşüşlerin yaşandığı bir ortama denk gelmesi oldu. İran önümüzdeki dönemde eski pazar payını yeniden kazanabilmek için üretimi artırmakla, artan üretim sebebiyle daha da düşecek fiyatlar arasında ciddi ekonomik “gel-git”ler yaşayacak. Buna Asya pazarında Rusya ve Irak gibi rakipleriyle gireceği rekabeti de eklemek gerekir. Dolayısıyla gelinen noktada, İran’ın küresel piyasalara dönüşünün yaptırımlardan sonra bu kez de piyasalar tarafından engellendiğini ve bu yüzden de beklenenden biraz daha fazla zaman alacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu ortamda İran ne yapmalı?
İran, düşük petrol fiyatlarına rağmen küresel piyasalardaki eski pazar payını elde edebilmek için petrol üretimini arttırmalı. Fiyatlar varil başına 30 USD’ın altına inse bile, bir varil petrol üretiminin İran’a maliyetinin 3-7 USD[19] arasında değiştiği düşünülürse İran bu şartlarda piyasada hala rekabet edebilecek güce sahip. Bununla birlikte İran petrolü ham madde olarak ihraç etmek yerine, işleyerek bir katma değerle ihraç etmeye odaklanmalı. Bunun için de mevcut rafinelerin kapasitelerinin artırılması gerekiyor. Doğal gaz tarafında ise ilk hedef iç tüketimi azaltmak olmalı. Bunun gerekliliğinin farkında olan İran yönetimi halka verilen sübvansiyonlarda ciddi kısıtlamalara gidecek. Tüketimi azaltıp üretimi artırdıktan sonra İran doğal gazdan elektrik üreterek ihraç etmeyi planlıyor.
Bugün İran’da, eğitimini Batılı ülkelerde tamamlamış ve ülkenin küresel piyasalara entegrasyonunu kaçınılmaz gören bir nesil yönetimde bulunuyor. Bugüne kadar süregelmiş kapalı yapının artık sürdürülebilir ve yönetilemez olduğunun farkındalar. Aynı şekilde halk da bu yönde bir değişimi destekliyor. Zaten Ruhani’nin 2013 Temmuz’undaki sürpriz seçim başarısının temelinde halkın bu reform talebi yatıyor. Ruhani ve ekibi ülke içindeki sert muhalefete rağmen Batı ile diyaloğu yeniden geliştirmek için önemli girişimlerde bulundu. Bunun başarısızlıkla sonuçlanması Ruhani’nin siyasi kariyerinin sona ermesi ve hatta vatan hainliği ile suçlanması anlamına gelebilir. Dolayısıyla Ruhani yönetimi içinde bulunduğu politik denklem sebebiyle anlaşmalar ve diyalog konusunda oldukça yapıcı davranacak ve ülkeyi yeniden küresel piyasalara eklemlemeye çalışacaktır. Yönetimin ve halkın kırmızı çizgisi olan uranyum zenginleştirme faaliyetleri Batılı ülkelerce tamamen yasaklanmadıkça bu durumun sürmesi mümkün gözüküyor.
[1]İran’ın Venezuela, Suudi Arabistan ve Kanada’dan sonra 158 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervi bulunmaktadır (BP Statistical Review of World Energy).
[2]BP Statistical Review of World Energy 2015 verilerine göre İran doğal gaz rezervleri açısından 33,4 tcm ile
32,6 tcm gaz rezervi bulunan Rusya’yı da geride bırakarak birinci sıraya yerleşmiş durumda.
[3]Fareed Mohamedi, “The Oil and Gas Industry”, The Iran Primer, US Institute of Peace, http://iranprimer.usip.org/resource/oil-and-gas-industry
[4]BP’nin verilerine göre 2014 yılında ülkede üretilen 173 bcm lik gazın 170 bcm i iç pazarda tüketilmiş.
[5]BP Statistical Review of World Energy, 2014.
[6]IAEA, “Final Assessment on Past and Present Outstanding Issues regarding Iran’s Nuclear Programme”, 15 December 2015,https://www.iaea.org/sites/default/files/gov-2015-68.pdf
[7]Platts Oil News.
[8]Margaret McQuaile, “How Will Iran’s Nuclear Deal Affect Oil Markets?”, August, 2015, Platts http://www.platts.com/news-feature/2015/oil/middle-east-energy-focus/index
[9]Fareed Mohamedi, “The Oil and Gas Industry”, The Iran Primer, US Institute of Peace, http://iranprimer.usip.org/resource/oil-and-gas-industry
[10]China to develop N Azadegan’s 2nd phase
http://en.mehrnews.com/news/113121/China-to-develop-N-Azadegan-s-2nd-phase
[11]http://www.iranoilgas-summit.com/summit/
[12]http://iranpetroleumcontract.com/do-small-oil-and-gas-companies-have-a-chance-in-iran-ipc/
[13]http://www.reuters.com/article/us-opec-meeting-idUSKBN0OG0T820150531
[14]Syd Nejad, “Is Iran Worth the Risk?”, Oil and Gas Financial Journal, December 2015, http://digital.ogfj.com/ogfj/december201512?pg=45#pg45
[15]http://www.ft.com/intl/cms/s/0/b2f6bf58-95b2-11e5-95c7-d47aa298f769.html#axzz3xxnwMov5
[16]“Factbox: Where Will Iran’s Extra Barrels Go?”, Platts News, http://www.platts.com/news-feature/2015/oil/middle-east-energy-focus/iran-factbox-0815
[17]A.g.e
[18]A.g.e
[19]Sara Vakhshouri, “Why Does Iran Resist Oil Price Discounts?”, Middle East Economic Survey, September 10, 2012.