Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '16

 
Kategori
Güncel
 

İran Orta-Doğu'ya zorla girmek istiyor.

İran Orta-Doğu'ya zorla girmek istiyor.
 

rizevizyon,com


Son Suriye ve Irak olaylarına bakacak olursak her taşın altından, belki resmi olarak değil ama gayri resmi olarak Iran ordusu ve siyaseti çıkmaktadır.
 
İran bütün bu mezhepsel tavırlarla bir çok ülkenin içini karıştırmıştır, bazı ülkelerde bölünmelere yardımcı olmak için elinden geleni yapmaktadır. 
 
Sözgelimi, Yemen siyasi açıdan ikiye bölünmüştür. Şii Hussiler İran’ın itmeleriyle resmi hükümete kafa kaldırmış, yönetimi devirmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu kalkışmaya İran her şeyiyle katkıda bulunmuş, Hussilere büyük yardımlar yapmıştır. Bunun altında kalmak istemeyen Suudi Arabistan Hükümeti de Hussilerin bulundukları yerleri devamlı ateş altında bulundurmuştur. Böylece Yemen halkı adeta Sünni- Şii bölünmesini yaşamaktadır. Ve dolayısıyla burada adeta Suudilerle, İranlılar karşı karşıyadırlar.
 
İran kendi Şii Müslümanlık anlayışının etkisi altında, diğer mezheplere, dolayısıyla Sünnilere düşmanca davranmaktadır.
 
Suriye’de Nusayri Esed’den yana tavır koyan İran, bu topraklara gönüllü askerler, gönüllü generaller göndermiş; elinden gelen silah yardımını da sağlamıştır. Esed, ne kadar Rus yardımına muhtaçsa, bir o kadar da İran yardımına muhtaçtır. Çünkü artık Esed’in insan kaynakları sınırlıdır. Ama İran’da, Suriye’ye gelip Sünnilere karşı çarpışacak gönüllü İran’lıların sayısı yüksektir.
 
Irak’ta Amerikalılar çekip gittikten sonra, hükümetin kurulmasında Sünniler sandık başına gitmeyerek çekimser davranınca, bu haksız durumdan yararlanan Şiireler Bağdat’ta ve genelde Irak’da siyasi üstünlük sağladılar ve kendileri tutan bir Başbakan’ı Nuri el-Maliki’yi iktidara getirdiler. 
 
Sünniler Irak’da da sayısal üstünlükte olmalarına karşın, Şiir karşısında hep azınlık gibi davrandılar ve hep ezilenleri oynadılar.
 
Bu durum aslında IŞİD’in ortaya çıkmasında ana etkendir. Irak ve Suriye Sünni halkı kendini temsil edecek, savunacak kimseyi bulamayınca, bazı yanlış kişilerin peşinden giderek Sünni benliklerini IŞİD kimliğiyle ispatlamaya kalkıştılar. Bunun için kendilerine Ebu Abdurahman el Biblawi (öldürüldü) , daha sonra Ebubekir Bağdadi gibi bazı yöneticiler buldular ve bu yöneticiler bazı terör örgütleriyle birlikte kapsadıkları, işgal ettikleri orta Irak, orta Suriye alanlarında halkı savaşa, merkezi hükümetlerin otoitelerine karşı gelmeye ittiler ve ellerindeki petrol kuyularının gelirleriyle giderek radikalleştiler ve Esed’e, Irak’ın merkezi hükümetine ve daha sonra herkese, bütün yabancılara karşı savaşmaya başladılar ve önemli bir güç oluşturdular. 
 
Buna karşın Esed’çiler Ruslar’dan ve İran Şiilerinden, Irak merkezi hükümeti İran’dan önemli ölçüde yardım almak zorunluluğunda kaldılar buna karşılık İran’ın giderek bu ülkelerin iç işlerine karışmalarına izin verdiler. Şimdi İran hükümeti hem siyaseten, hem de askeri güç olarak bu ülkelerin her yerindeler ve açık açık olmasa bile önemli bir güç oluşturmaktadırlar.
 
Bu bakımdan IŞİD’e karşı olan Türiye’nin siyaseti ile İran’ın siyaseti çatışmaktadır.
 
Bugün Türkiye Suriye ve Irak’da göstere göstere vardır. Oysa İran daha büyük güçlerle fakat oldukça gizli olarak bu ülkelerin iç işlerinde rol oynamaktadır.
 
Hiç kimse söylemiyor ama bütün bu ülkeler arası ilişkilerde ve savaşın ana nedeni olarak petrol ana motif görevini görmektedir. Irak petrol bakımından çok zengindir. Suriye ise Irak kadar olmazsa bile yine de belli bir petrol zenginliğine sahiptir. Bu konuda Barzani Kürtleri ve IŞİD’çiler önemli bir miktarda petrol kuyularına sahiptirler. Esed kuyularını, petrolünü yitirmiştir, telaşı ondandır. Irak Kürdistan’ı ise varlığının bir bölümünü paylaşmaya hazır görünüyor ama gerçekte kimseye (ne Irak merkezi hükümetine, ne de Türkiye’ye gerçek bir pay vermemektedir.) 
 
Diğer yandan İran, Orta-Doğuda bir ur gibi, gerçek bir pay sahibi gibi davranmakta, girdiği yerlerden ve sorumluluk sahalarından hiç de ayrılmak istememektedir. İran’ın gücü Lübnan’a kadar uzanmaktadır.
 
Yarın bir gün, Suriye ve Irak’ı Amerikalılar, Ruslar terk etse bile İran sahip olduğu gücü bırakmak istemeyecektir ve dolayısıyla Orta-Doğu’da Şia gücü giderek artacaktır, Sünni’ler giderek geri plana atılmaktadırlar.
 
Tabii bu ülkelerde işler dıştan göründüğünden çok daha fazla karışıktır. Casus Lawrence’den beri bir sürü yer altı gücü siyasal hareketlerin yönlendirilmesinde rol alabilmekte; bu yüzden her ülkenin siyaseti gün be gün değişebilmektedir.
 
Dün, Türkiye’ye gel ve benimle birlikte ol, diyen Irak Merkezi Hükümeti bugün “Türkiye’yi işgalci güç olarak gördüğünü ..” söyleyebilmektedir.
 
Buralarda savaş ne zaman biter? Taraflar mezhepçiliğe değil gerçek Demokrasiye  ve eşitçiliğe inandıkları zaman; İran ve diğer dış güçler buralardan çekildiği zaman; Kürtler güçlerini Merkezi Hükümetle paylaştıkları zaman bir umut doğmuş demektir. Diğer yandan Esed’in ve Irak Merkezi hükümetinin Sünni’lere Meclislerinde gerçek oranda yer verdikleri zaman savaş giderek sönebilir. 
 
Yoksa, herkes herkesin hakkıyla oynarsa, kimse azınlık güçlerini adamdan saymazsa , savaş ilanihaye sürüp gidecektir. 
 
 
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..