Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

İrlanda nasıl başardı, Türkiye neden başaramadı?

İrlanda nasıl başardı, Türkiye neden başaramadı?
 

The Economist dergisi 1988 yılında İrlanda’yı tanımlarken “Zenginlerin en fakiri” ifadesini kullanırken, 1997 yılındaki manşeti “Avrupa’nın parlayan ışığı” olmuştu.

1988 yılında Avrupa’nın en fakiri olarak tanımlanan İrlanda 2000’li yıllarda Avrupa’nın en zengin ikinci ülkesi oldu.

1922 yılında İngiltere’ye karşı yürüttüğü özgürlük mücadelesi sonunda bağımsızlığını kazanarak kurulan ve 1980 li yıllara kadar nüfusunun yarısı tarımda çalışan tipik ama aç bir tarım ülkesi olan İrlanda yaklaşık 15 yıl içinde Avrupa’nın en fakir ülkesiyken nasıl olup da Avrupa’nın en zengin ülkesi oldu?

İrlanda bunu nasıl başardı?

1923 yılında Kurtuluş Savaşını kazanarak kurulan Türkiye İrlanda’nın başardığını niçin başaramadı?

Bizi ilgilendiren ikinci soru.

İrlanda’nın zenginleşmesini inceleyerek Türkiye’nin nasıl zenginleşebileceğini anlamak için hir iki soruyu da cevaplamak gerekiyor aslında.

İrlanda 1922 yılında kuruldu…Türkiye 1923 yılında…

İrlanda 1937 yılında Anayasasını kabul etti ve 1948 yılında imzalanan sözleşmeler ile bağımsız ve parlamenter demokrasi ile yönetilen bir ülke haline geldi.

Türkiye 1921 yılında ilk Anayasasını kabul etti.Daha sonra 1924 yılında yeni bir Anayasa ile yoluna devam etmeye başladı…

İrlanda bu güne kadar mevcut Anayasasının toptan ortadan kaldırılıp yeniden yazılması gibi bir olay yaşamadı… Askeri bir darbeye maruz kalmadı. Aksine uzlaşmayı ve demokrasiyi öne çıkardan geliştirdiği kültürü ile hem demokratik uygulamalar hem de demokrasi ile kalkınmaya yönelik özgün ve özgür uygulamalar ortaya koydu. Hukuk devleti, mülkiyet hakkı ve temel insan hak ve özgürlükleri konusunda tamamen yerleşik ve kurumsal sistemini oluşturdu.

Türkiye ise 1961 ve 1982 yıllarında doğrudan Askeri darbe ile Anayasası ve Anayasal düzeni toptan ortadan kaldırılarak bütün siyasi ve sosyal kurumlar kapatılarak yeniden Anayasa yazılması ve Anayasal düzen kurulması gibi süreçlere maruz kaldı. Ayrıca 1971, 1997, 2007 yıllarında Askeri muhtıralar ve postmodern darbelerle sürekli “Askeri vesayet” rejimi ile yönetildi… Uzlaşma ve demokrasi kültürü hiçbir zaman yerleşip süreklilik kazanamadı.

Türkiye hala demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, laiklik, askeri vesayet, mülkiyet hakkı konularında ihlaller ve sonu gelmeyen tartışmalarla zaman geçirmeye devam ediyor.

İrlanda’da Askerin siyasete müdahalesi veya vesayeti kavramı bile yokken Türkiye hala bu realite ile mücadele ediyor.

İrlanda 1970’li yıllardan itibaren kapsamlı bir “Eğitim Reformu” gerçekleştirdi..

İrlanda’da eğitim müfredatı nitelikli ve küresel piyasaların taleplerine uygun, verimli çalışabilen elemanların yetişmesi için akademik ve teorik alanlardan ziyade pratik ve ticari konulara kaydırılmıştır. Mesleki liselerin ve mesleki eğitim veren kuruluşların sayısı artırılmış ve akademik dünya ile sanayi ve iş dünyası arasında tamamlayıcı unsurlar olarak devreye sokulmuştur. Böylelikle eğitimin gücü nitelikli istihdam gücüne dönüştürülmüştür.

İrlanda Üniversite sistemi birincil olarak Yenilikçi Ekonomi için gelişmiş işgücü havuzunun geliştirilmesi üzerine odaklanmış ve üniversitelerin %60 oranında mühendislik ve işletmecilik alanlarında mezun vermesi sağlanmıştır.

Eğitim sistemi genel olarak teknolojik bilgi temelli ekonomiyi destekleyecek bir modele kaydırılmıştır.

İrlanda’nın başarısı endüstri ve eğitim kurumları arasında arasında oluşturulan yakın ilişki ve Bölgesel teknik Kolejler olarak bilinen Teknoloji Enstitüleridir.

Türkiye’nin başaramadığı ve eline yüzüne bulaştırdığı ama mutlaka becermesi gerektiği konuların birisi de Eğitimdir.

Türkiye saçma sapan bir Laiklik algılaması ve korkuları sonucunda İmam-Hatip Okullarıyla uğraşırken bütün meslek liselerini yerle bir ederken İrlanda meslek liselerini pratik ve ticari konulara ağırlık veren ve iş dünyası ve akademik çevre ile tamamlayıcı unsur olarak görerek zenginleşmenin ana unsuru haline getirmiş.

Türkiye bu gün örneğin torna tezgahını çalıştıramayan milyonlarca Makine mühendisi mezun ederken tamamlayıcı veya nitelikli ara elemanı yetiştirmeyen bir ülkedir.

Türkiye “masa başı Mühendisi” ve “ne iş olsa yaparım abi” diyen vasıfsız işçiler cenneti haline dönüşmüştür.

İrlanda’nın Üniversiteleri iş dünyası ile iç içe çalışırken Türkiye’nin hemen her ilçede faaliyet gösteren Üniversiteleri iş dünyasından, halktan kopuk ne dediği ve ne yaptığı anlaşılamayan kitap yüklü öğretim elemanları ile doludur.

Türk Üniversiteleri akademik açıdan da genellikle başarısızdır çünkü bilimden ziyade öğrencilerin kılık kıyafetleriyle hassaslaşan ve gündemi böyle işgal eden kurumlar haline gelmiş ve dünyayı ve ülkesini izleyerek bilimle uğraşan değil politika ile uğraş veren kurumlar halindedir.

Türk eğitimindeki İmam-Hatip takıntısı yüzünden artık Meslek liseleri İrlanda örneğinde olduğu gibi olması gereken değer ve işlevden uzaktadır.

İrlanda 1970’li yıllarda devlet tarafından finanse edilen ancak özel yönetim kurullarınca yönetilen “İrlanda Kalkınma Ajansı”nı kurmuştur.

Bu kurum siyaset üstü bir kurum olarak dinamik ve ticari yaklaşımı, stratejik odaklanması ve geniş kaynaklara sahip olması nedeniyle etkin çalışmış ve sermaye kaynaklarının İrlanda’ya gelmesini sağlamıştır.

Hedef ülke, sektör ve şirketleri saptayıp, programlı ve uluslar arası pazarlamanın inceliklerini kullanarak, inatla dünya şirketlerini yatırıma ikna etmeye çalışmış, brifing ve önerileriyle İrlanda’da yatırımın cazibesini dünyaya anlatmıştır.

İrlanda dışında 20den fazla ofis açan İrlanda Kalkınma Ajansı temel dört sektör seçmiştir:Bilgisayar üretimi, yazılım programları, kimyasallar ve ilaç sanayi.

Yabancı yatırımlar ve yerli sanayinin gelişmesi ile İrlanda artık kişi başına 148.000Euro servete sahip olarak, İngiltere, İtalya, Fransa, Almanya, ABD, Kanada’nın önündedir.

Türkiye “Kalkınma Ajansı”nı üç yıl önce kurmuştur.Ayrıca bölge kalkınma Ajansları kurulması öngörülmüştür.

Ancak muhalefet partileri İrlanda’daki gibi siyaset üstü kurum algılaması değil de “korku” algılamaları ile bu kurumun Türkiye’yi federasyona götürecek kurumlar olarak lanse etmiştir.

Zaten iktidar da bu kurumu İrlanda örneğindeki gibi siyaset üstü ve stratejik bir kurum olarak ortaya koyamamıştır.

Dolayısıyla Türkiye’ye yabancı yatırım hala el yordamı ile gelmeye devam etmekte olup hala sektör stratejisi, tercihi ve hedefi yoktur.

İrlanda 1987 yılından itibaren Ulusal İyileştirme Planı adıyla üç yıllık plan devreye sokmuştur.

İrlanda’da “ortak akıl” harekete geçmiş ve hükümet riskli ve köklü kararlar alırken muhalefet partilerinin, kilisenin, işveren ve tarım temsilcilerinin ayrıca ilgili kurumların desteğini ve önerilerini almıştır.Muhalefet partileri de bu programı Kalkınma Ajansı çalışmaları gibi siyaset üstü algılamıştır.

Bu yapı Türkiye’de hiç olmayan bir yapılanmadır.Türkiye hükümetleri “Ben yaptım oldu” diyerek programlar açıklamış muhalefet de “Madem hükümet patı karşıyız” diyerek muhalefete devam etmiş her konu siyaset malzemesi yapılmıştır.

Aynı yıllarda tarih sahnesinde yerini alan iki ülkenin yer altı ve yer üstü kaynakları ile tarihsel tecrübeleri kıyas kabul etmeyecek kadar Türkiye lehineyken İrlanda’nın “doğru” adımlar atması Türkiye’nin ise kısır çekişmeler ve iç kavga ve korkularla kendi kendini engellemesi sonucunda iki ülke arasında büyük fark oluşmuştur.

Türkiye bir an önce hukuk devleti, demokrasi, mülkiyet hakkı, insan hak ve özgürlükleri, sistem sorunu olmayan, güvenilir bir ülke haline gelerek günümüz dünyasının ihtiyaçlarını karşılayacak nesiller yetiştirecek bir kapsamda “Eğitim Reformu” yapmalı, bölünme ve yıkılma korkularını bir kenara bırakmalıdır..

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..