- Kategori
- Deneme
Işıklar Sönünce Batı, Vahşi Batı!
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar,
Atom bombasını ilk zuzu kabilesi yaptı.
Milyonlarca insanı Kızılderililer öldürdü. O yüzden sayıları koskoca kıtalarında bir milyondan nüfusları az kaldı.
Dünyanın dengesini filler bozdu!
Dünyayı Afrikalılar kirletti!
Kutsal kitaplarını öncü olarak gönderdiler, papazların ardından ordular, ülkelere girdiler. Girdikleri ülkelerde kitaplar, devekuşları, hediye kalırken, maddiyatı alıp, maneviyatı girdikleri ülkelere hediye ettiler.
Batının günahlarını, en iyi batı biliyor. Yazılan kitaplarda, kendi katliamlarını anlatıyorlar, kendileri bu durumu daha iyi belirtiyor. İnsanlarımız, batı medeniyetine hayran olurken, bu medeniyetin günahlarını sevaplarını doğru olarak bilmesi gerekir. Ancak, yalnızca Batı medeniyetinin yolunu, binalarını, trafiğini, şeklini, görmek oldukça sığ bir bakış açısı olur.
Özellikle ABD menşeli haberlerde izlediğinizde, bir saatlik bir elektrik kesintisi olduğunda, insan bir anda müthiş bir dönüşüm yaşıyor. Gasplar, hırsızlıklar, cinayetler, tecavüzler. Nasıl bir ruh hali ve nasıl bir intikam duygusu ise bir saatlik bir elektrik kesintisi “MEDENİ BATI” toplumları bir anda felce uğratıyor. Hani saygı toplumuna ne oldu?Aslında sosyal anlamda batı insanı insanımıza göre çok daha çaresizdir. Aile bağları bize göre daha zayıftır. İlişkiler doğal olarak, bizim ilişkilerimizden farklıdır. Bu fark onu çok daha fazla bireysel davranan, bireyler haline gelmelerine sebep oldu. Bizde yeni yeni oluşan bu durum, toplumumuzun birçok kesimleri eleştiri konusu haline geldi.
Sanayileşme üretim faktörlerinin halen önemli aktörlerinden biri insandır. Bu durumda üretim yapılan merkezlerin oldukça fazla sayıda insana ihtiyaç duyması demektir. İnsanları üretim merkezlerine toplayabilmek için, insanların yaşadıkları yerleri terk etmeleri, insanların göç etmesi gerekir. Bu çalışan işçi yapısını dengelemek için öncelikle, iç göç gerekir. İç göç yetmezse, diğer aktörler devreye girerek dış göçleri harekete geçirir. Dış göçlere en bariz örnek Türklerin 1960'lı yıllarda başlayan, Almanya seferidir. İnsanlar umutla çıktıkları göç yolunda, bizim gibi ülkelere satılmak üzere yapılan makinelerin imalatında çalışarak aslında bir anlamda ülkelerinin zenginliklerini, göç ettikleri ülkeye iki kez transfer ettiler. Etmek zorunda kaldılar. Onları suçlayamayız. İnsanlarımızı bu duruma sürükleyen geri kalmışlığımızdı. Aynı durum iç göçler için de geçerli. İşletmelerin, kar hedefiyle kurulmaları olağan bir durumdur. Dolayısıyla en fazla kar sağlayacağı yere kurulması kar mantığı ile doğrudur. Ancak işletmenin, sanayinin, üretim tesislerinin, yeterli çalışan bulması gereklidir. Bu çalışanların bulunabilmesi için, başka bölgelerden insanların üretim bölgesine nakilleri bir kaç şekilde olur. Özellikle kırsal kesimden insanların sanayi merkezlerine yönlendirilmesi demek olan bu operasyonu yapabilmek için, söz konusu bölgelerden insanların göç ettirilmesi gerekir.
Öncelikle özendirme ile bölgeler arası iş gücü, transferi sağlanır. Bu insanları bölgelerinden sanayi merkezlerine yönlendirilmesi için yeterli olmazsa söz konusu bölge için yatırım miktarı azaltılarak, insanların temel gereksinimlerine ulaşması önlenir. Bu dahi yeterli gelmezse boşaltılması öngörülen bölgeler, terörle terbiye edilir. Terör dolaylı olarak iş gücü transferini sağlar. Bu durum bazı durumlarda ortak patronların elemanları daha rekabetçi ortamda çalıştırılmalarına imkân sağlar. Aynı zamanda farklı bölgelerden alınan göçler, insanların sağlıklı bir dayanışma oluşturmasına da engel olduğu gibi farklı grupların birbirleriyle rekabet ettirilmeleri de daha kolay olur. Gruplar arasında, dini, etnik farklılıklar grupların menfaat gruplarınca daha kolay kullanımı için bulunmaz bir fırsattır. Çünkü her grup diğeri aleyhine gönüllü bir ajan, bazen da terbiyecidir. Sıkı bir sistemle bu kişiler çok kolaylıkla yönetilir. Göç sebebi ile neredeyse sıfır olarak geldikleri bölgelerde sıfır olarak kalmaları, eğitilmeleri, umutlarını kaybetmeden hırsla çalıştırılmalarının sağlanması gerekir. Bu grupların içinden ara sıra sözde zenginler çıkartılarak bu kişilere örnek olarak sunulur. Yönetim şekline uygun olarak, kendi içlerinden ancak, dönüştürülmüş yöneticilerini seçerler, bu durum yıllarca devam eder. Ta ki, birileri sistemi sorgulamaya karşı çıkmaya kalkışsa, bu kişi Cu dur ve daha önceden ayarladığınız Ci'ler devreye girer, Ci’lerle Cu’ları bir güzel terbiye eder. Ya da Cu'ları Ci'lerin elinden alır gibi yapar, Ci'lerin de Cu'ların da patronu olmaya devam eder.
Zaman akıp gider, bir kaç kişi ile koca bir ülkeyi yine o ülkelerin vatandaşlarıyla kontrol eder. Kimine cennet, kimine zevk vadeder, ipi zaman zaman sıkar, zaman zaman gevşetir.
Hile yapmayı bilmeyen, hileyi algılayamaz. Hileyi, masumları kandırmaktan ibaret sananlar, daha büyük hilenin kurbanı olur.
Her şey önce içten çürür. Eğer ki, olmuş, doğmuş olmasın..