Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '06

 
Kategori
Meslekler
 

İsimsiz kahramanlar

İsimsiz kahramanlar
 

Lojmanımızın balkonundan o karakol görünürdü. Yaklaşık bir aydır her istihbarat kaynağından karakolun basılacağı haberi geliyordu, üstelik baskının şimdiye kadar yapılanlardan daha büyük olacağı söyleniyordu.Yakın birliklerden timler getirildi, karakolun etrafına mayınlar döşendi, ağır silahlarla takviyeler yapıldı ve baskın beklenmeye başladı. En son gelen istihbaratta baskın saati ve katılacak terörist sayısı bile veriliyordu 22.10 500 terörist. Karakol o gün basılmadı.Sonra bildirilen saatte cehennem başladı. Balkonumuzdan izlediğimiz dehşet dolu manzara da, daire haline gelmiş teröristlerin, dairenin ortasına gecenin karanlığında ateşleri parıldayan silahları ateşlediklerini görüyordum. Karakolun havan ve roket mermilerinin atıldığı yerde olduğunu biliyorduk. Tam anlamı ile çenber içine almışlardı. Lojmandan ayrılıp doğruca Jandarmanın binasına gittik. Karakolun merkezi telsizle sürekli timlerden durumlarını bildirmelerini istiyor; dış emniyette bulunan timler bu çağrılara cevap veriyor, havan ve uçaksavar ateşi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardı. Bir süre sonra telsiz konuşmaları bir tim in üzerine yoğunlaştı. Tim den bir türlü cevap alamıyorlardı, üst üste defalarca çağrı yapılıyor ancak bir türlü tim ile irtibata geçilemiyordu. Konuşmaları takip eden askerler tim den ümitlerini kesmişlerdi, ama bir yandan da çağrılar devam edilyordu. Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu "Yaralılarım var, yaralılarımı alın" Tüylerimiz diken diken olmuştu, hemen cevap verildi "Tamam Suat3, sakin olun az sonra birlik çıkacak"İlk yaralı haberi saatlerdir aranan bu timden gelmişti. Tim komutanı konuşurken arkadan silah sesleri duyuluyordu. Herkez bu sesler üzerine yorum yapıyordu. Telsizin başındaki tim komutanlarından biri, bu timde şehit olduğundan emindi. Merkezden tekrar çağrı yapıldı "Suat 3 irtibatı kesme, sakin olun" cevapta bir değişiklik olmadı "Yaralılarım var, kan kaybediyorlar, yaralılarıma alın", "Sakin olun, geliyoruz" Hepimiz o time kimsenin yardıma gidemiyeceğini biliyorduk. Karakola düşen mermi sayısında azalma olmuyor, aksine takviye alan teröristler baskının şiddetini gittikçe arttırıyordu. Kimsenin değil karakolun dışına çıkamka, mevzi değiştirecek fırsatı dahi olmadığı apaçıktı. Bir süre sonra Suat3 ün telsizinden hırs dolu kelimeler işittik "Hemen gelip yaralılarımı almazsanız karakola dönüp bölüğü tarıyacağım" Hepimiz şok olmuştuk. Hemen Tb.K. devreye girdi. Hemen, hemen tim komutanına ayni sözcüklerle sakin olma çağrısı yaptı. Ama işe yaramıyordu.Tim komutanı "Yaralılarımı alın" dışında birşey demiyordu. Tb.K. telsizi bırakmasıyla bir saat kadar daha tim komutanından ses çıkmadı. Yapılan yoğun çağrılara cevap vermedi. Hepimiz tim komutanın şehit olduğunu düşünüyorduk. İçim burkuluyor, başım dönüyor, tanık olduğum bu anlardan nefret ediyordum. Telsizin başına tim komutanının okuldan devre arkadaşı geldi, son bir ümitle eline mikrofonu alıp cevap beklemeden, telsiz kotlarını da kullanmadan konuşmaya başladı "Devrem ben Hüseyin.Geçmiş olsun devrem, biraz daha dayan olurmu? Bak destek timleri yola çıktı, sana doğru geliyorlar, devrem aman pes etme olurmu?" Telsizin mandalını bırakıp beklemeye başladı. Hepimiz Motorola marka duvara monteli telsiz cihazının hoporler kısmına gözlerimizi dikmiş bekliyorduk. Ve konuştu "Devrem bölük komutanı nerede?" Hepimiz derin bir oh çektik. Telsizden izinde devrem yanıtı verildi. Suat 3 artık tükenen bir sesle konuşmayı sürdürdü."Ne olur yaralılarımı alın, bende yaralıyım" O ana kadar kendisinin de yaralı olduğunu söylememişti, hepimiz donup kalmıştık telsizin başındaki devre arkadaşı da bu sözler üzerine mikrofonu fırlattı. Ben kapının hemen eşiğinde ayakta duruyor, duyduklarım ve gördüklerimle bir tarihe tanıklık ettiğimi düşünüyordum. Ben de yaralıyım dan sonra sesi kesildi, sabaha kadar hiç konuşmadı. Yüzlerce kez yapılan çağrılara cevap vermedi. Artık onun şehit olduğuna ben de inanmıştım. Gün ağarırken hepimiz yorgun düşmüş, telsizden yapılan "Suat 3, konuşan Suat, cevap ver" çağrılarından bıkmış halde bir köşede yığılmışken, birden telsizin mandalına basıldığını fark ettik. Telsizden silah sesleri geliyordu. Ve on-onbeş saniye sonra hayatım boyunca hiç unutamıyacağım bir İstiklal Marşı dinlemeye başladım. Mandala sürekli basıldığı için bütün telsizlerin konuşma imkanı durmuştu. Çatışmanın altında yaralı bir tim komutanının makamı ile söylediği İstiklal Marşı nı dinliyordum. Gözlerim dolmuştu. O ana kadar duyduğum en güzel İstiklal Marşıydı . Birinci dörtlüğünü bitirdi, ikinci dörtlükte sesi çatallaştı, kelimeler uzadı ama marşı söylemeyi bırakmadı.Bozuk bir ses tonuyla kendini zorluyarak okumaya devam etti. Marşı bitirdiğinde bende bitmiştim, hemen orayı terk ettim. Bir daha onun sesini hiç duymadım. Toplam 22 şehidin verildiği o baskın gecesinde vucuduna saplanmış 7 merminin acısıyla söylediği İstiklal Marşı nı ruhuma işleten tim komutanın ölmediğine ise hala inanamıyorum.

Aylardır ailemizden ayrı arazideyiz. Yıldızları üstümüze yorgan yapıp geçirdiğimiz bir geçenin sabahında tüm birlik heyecan ve çoşku içindeyiz. Nihayet beklenen emir geldii Kuzey Irak a operasyon yapılacak; tüm hazırlıklarımızı bitirdik. Görev gereği teröristlerin Direniş tepe bizim ise Mehmetçik tepe adını verdiğimiz tepeye tırmanıp orasını teröristlerden temizleme görevi aldık. Görev iki kol komutanı assubaya verildi .Arazi çok sarp bir keçi yolundan tırmanışa geçtik iki kişinin yana yana yürümesi imkansız. Siz teröristin üzerine giderken o mevzisinde sizi bekliyor yanı maça 2-0 yenik başlıyorsunuz. Teröristler bizi önden beklerken benim timimle arkadan baskın yapacağım .Can yelekleri aldığımızdan sırt çantalarımız arkadaki birliklerde bununla birlikte bu soğuk gecede kan ter içersinde kalıyoruz su içmek için dakikalık molayı bile gün ağaracak kuşkusu ile veremiyorum. Tepeye ulaştık. Şaşırtıcı bir şey kimse yok istihbarat yanılmış olamaz yanda küçük bir tepeye MG3 makinalıyı yerleşme emri verdim.Tetikteyim .Tahminim doğru çıkıyor yan tepede olan töröristler bizi fark edip ateşe başladılar .Karşılık verdik şiddetli bir ateş başladı aramızda 250-300 metre mesafe var, 2 assubay 2 uzman çavuş ve birkaç er takviyeye geldi . Çatışmanın tam ortasında bir asker bana doğru koşmaya başladı, YAT diye bağırmam işe yaramadı o kadar ateş altında nasıl vurulmadan yanıma geldi anlıyamadım. Yaralanmıştı kolundan büyük bir parça et kopmuş, kan kaybediyordu.Hemen turnike ile kanı kesmeye çalıştım gözlerime yaralı bir ceylan gibi bakıyordu "Sen benim komutanımsın beni kurtar" der gibi idi gözlerimi ondan kaçırdım ve arkaya emniyetli bölgeye gönderdim. Bir ara çatışmanın şiddeti azalınca yanına gittim."Beni ya hastahaneye gönderin yada bırakın çarpışayım böyle bekliyerek ölmek istemiyorum, komutanım" sözlerini duyunca derhal sıhhıyelere sedye ile tahliye noktasına getirin ben önden gidip orayı temizliyeceğim dedim birden yanımda emir vermeden 5-6 gönüllü belirdi birlikte, komutanım birlikte gidelim dediler. Tepeye doğru yaklaştığımızda ateşin durduğunu birçok ölü veren teröristlerin kalanlarının kaçtığını gördük gelen helikopterle kahraman askerimi hastahaneye uğurlarken sevinçten gözlerimden yaşların boşaldığını farketmedim bile..

İki kahraman vardır. Birincisi bu ülke için canlarını vereceklerini bile, bile evlatlarını seve, seve askere gönderen ana ve babalar. Diğeri ise destan yazmalarına rağmen isminden bahsedilmeyen veya bahsedilmesini istemeyenler.İlk öykü yü izni ile Sn. Hakan Evrenselin Güneydoğu öyküleri kitabındaki bir hakimin anılarından diğer öyküyü ise bana bir kahraman meslekdaşımın yazdığı mektuptan aldım.

Onları hiç unutmayacağız, unutturmayacağız Bu öyküleri size neden aktardım birincisini büyük bir ihtimalle okumuş olabilirsiniz, işte bu zor şartlar altında görev yapan terini ve kanını akıtan kahramanlarımız maalesef mağdur ve yanlızdırlar. Sosyal ve ekonomik sorunları vardır örneğin yüksek okul mezunu bu kahraman assubaylar birçok devlet memurundan daha alt derece ve kademeden göreve başlatılmaktadırlar, yüksek okul mezunu olmasına rağmen birinci derece 4ncü kademeye yükseltilmeyen tek meslek mensubu assubaylardır.

Bu kahramanların görev koşulları dikkate alınarak adalet ve eşitlik ilkelerine uygun çözümler getirilmesini diliyoruz.

 
Toplam blog
: 45
: 10277
Kayıt tarihi
: 17.10.06
 
 

1948 Edremit doğumluyum.Kara Kuvvetleri personel okulu ve Dicle üniversitesi sosyal bilimler Sevk ve..