Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '10

 
Kategori
Kitap
 

İskender Pala’yı ordudan iyi ki atmışlar

İskender Pala’yı ordudan iyi ki atmışlar
 

İskender Pala ve Kitabı


Giriş 

Yakın geçmişte, (14 Şubat 2010 Pazar gecesi) Haber Türk’te “Teke Tek Özel “ programını seyrettiniz mi bilmiyorum.
Programın misafiri Prof. Dr. İskender Pala idi. Fatih Altaylı’nın kaba saba soru ve tanımlamalarına, Murat Bardakçı’nın garip, sinsi ve müstehzi bütün hâllerine rağmen, İskender Pala gerçek bir akademisyen, gerçek bir beyefendi, gerçek bir “dolu başak” olduğunu gösterdi. Tarih 14 Şubat olduğundan konu “aşk” idi. 

İskender Pala, bir edebiyat profesörüdür, profesörü olmasına ama asıl alanı Dîvân Edebiyatı olarak bilinir.
Hatta İskender Pala dendi mi “Dîvân Şiiri’ni geniş kitlelere sevdiren adam.” tanımlaması yapılır. Gerçekten de öyledir. Yüksünmeden salon salon konferanslara koşar, kitap kitap eserler verir, yüzlerce öğrencisine “kendi
kökleri”ni öğretme adına bir arı gayretiyle, bir ipek böceği titizliğiyle çalışır. 

İskender Pala ile Gönül Köprüsü Kurmak 

Kendisini eserleriyle tanıdığım günden sonra sıradan bir meslektaşı olarak bütün öğrencilerimi onun olduğu üniversiteye yönlendirmişimdir. Ne yalan yalan söyleyeyim İskender Pala’nın öğretim üyeliği yaptığı üniversiteleri
kazanan öğrencilerimi gizli gizli kıskanmışımdır da. Çünkü öğrencilerim bâzen beni telefonla ararlar ve aramızda aşağıdakine benzer konuşmalar geçerdi: 

- Edebiyat öğretmenimiz kim biliyor musunuz?
- Kim?
- İskender Pala.
- Değerini bilin İskender Bey’in. Ali Nihad Tarlan’ın ruhu onda yaşıyor.
- Biliyor musunuz geçen hafta konferansı vardı. Altunizade’de. Salon tıklım tıklım doluydu. İskender Pala Hocamız yine bülbül-i şeyda (çılgın bülbül) idi. 

Telefonu bir diğer öğrencim alır:
- İskender Pala Bey’in iki yeni kitabını kendisine sizin için imzalattık. Okul adresinize gönderdik. İyi okumalar sevgili hocam. 

En yaman yerden genelde Ayşe vururdu: 

- Haftaya da bir konferansı var İskender Bey’in. Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde. Biz kızlarla toplanıp gideceğiz.
Sizi de bekleriz. Harem’de inin. Gerisi kolay. Salacak sahilinden vurun kendinizi yola. Hani şu bize hüzünlü hikâyesini anlattığınız, Kanunî’nin kederli kızı Mihrimah Sultan’ın adına yapılmış caminin önünde sizi bekliyor olacağız. 

Bilirlerdi eşekler İstanbul sevgimi. 

52 Yıla 70’in Üzerinde Kitap Sığdıran Adam 

Prof. Dr. İskender Pala’nın benim öğrencilerimin üniversitede hocası olmasından dolayı yaşlı olduğunu sanmayın. 8 Haziran 1958 Uşak doğumlu. Benden sâdece bir yaş büyük. Ama meseleye kaleme aldığı eserler açısından bakarsam İskender Pala benden 71 kere büyük. Çünkü bugüne kadar yayımlanmış 70 eseri var. Bu nasıl bir azim? Bu nasıl bir gayret? Bu nasıl bir çalışkanlık? Ben İskender Pala gibi ilim adamlarının uyumadığını düşünürüm bâzen. Yoksa hangi arada derede yazılabilir bu kadar eser? Üstelik çoğu da araştırma sırasında ihtisas isteyen eserler. Herhalde biz Muharrem Ergin’in Osmanlıca Dersleri kitabının ilk metni olan Tarık Buğra’ya ait “Havuçlu Pilav Meselesi”ni büyüteçle zar zor okurken, İskender Pala Bey Şirazlı Hâfız’ın Dîvânı’nı Farsça “yüzünden” okuyordu. 

Prof. Dr. İskender Pala’yı Ordudan İyi Kİ Atmışlar 

Prof. Dr. İskender Pala da tıpkı Prof. Dr. Nevzat Tarhan gibi 28 Şubat vetiresinde YAŞ kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nden “disiplinsizlik” gibi son derece muğlak bir gerekçeyle atılmış bir deniz subayı aynı zamanda. “Gizli
yafta” elbette biliniyor: Mürteci. İrticai faaliyetlerde bulunmak. Oysa ne bir dinî cemaate mensup ne de iki mesleğinin dışında (deniz subaylığı ve öğretim üyeliği) herhangi bir faaliyette bulunuyor. Müslüman bir hayat yaşıyor.
Eşi başörtülü. Hepsi bu kadar. Ama 28 Şubat kaos zemininde üretilen “ sun’î irtica”dan İskender Bey de nasibini alıyor. 

Dipnot- 1:  

İskender Pala’nın komutanı olan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Salim Dervişoğlu’nun 17 Mart 2009 tarihinde Yeni Şafak gazetesine verdiği röportajında İskender Pala ile ilgilli söylediği şu cümlelere bakın siz karar verin İskender
Pala’nın faaliyetlerinin ne olduğuna: “Evet, benim emrinde çalıştı. Bizim camiamızda yetişmiş çok nâdir insanlardan biriydi. Müzede yaptıkları hiçbir zaman unutulmayacak şeylerdir. Osmanlıca dokümanları okuyacak adamımız yoktu, hepsini okuyup tasnif etti, yetenekleriyle müzenin arşivini bugünkü haline getirdi.” Ast üst ilişkisi içinde bir ilim adamının ne kadar müstakil çalışabileceğini ve sonraki zamanlardaki üretkenliğini düşündüğümde şunu rahatlıkla
diyebilirim: Prof. Dr. İskender Pala’yı iyi ki ordudan atmışlar. 

İskeder Pala’nın Son Kitabı: İki Darbe Arasında- İlginç Zamanlar 

Pazar gecesi yayınlanan programın son saatlerinde konu İskender Pala’nın İki Darbe Arasında - İlginç Zamanlarda adlı yeni kitabına geldi. Bir hatıra kitabı olmasına hatıra kitabı da Türkiye’nin 28 Şubat 1997’ye giden sancılı
günlerine hem kendi özel hem Türkiye tarihi penceresinden bakan bir eser. Aslında 2003’te yazmış bu kitabı ama o günün şartları içinde kitabının yayımlanmasının (inceliğe bakar mısınız) eski kurumunun yıpranacağı düşüncesiyle doğru olmadığını düşünmüş. 

Bir Şeyda Bülbül: İskender Pala 

O gece ne kadar çok şiir okudu İskender Pala! Şiirlerin çevresinde anlattığı hikâyeler ise mükemmeldi. Program biterken de kendisinden beklenen inceliği gösterdi ve şarkı formunda bir şiir okudu, şiiri kaderdaşı ve kederdaşı
eşine armağan etti. 

Son sözüm Ahmed Paşa’ya ait, İskender Pala’nın en çok sevdiği beyit olsun: 

“Cânıma bir merhabâ kıldı ezelde çeşm-i yâr
Şöyle mest oldum ki gayrin merhabasın bilmedim”
 

(Sevgilinin gözü, ezelde gönlüme bir “merhaba” dedi. Öyle kendimden geçtim ki, başkalarının merhabasını duymaz oldum.)
 

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..