Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Islanma hasta olursun

Islanma hasta olursun
 

Bir akşam üstüne doğru gökyüzünü koyu bir griye bürüyen renkler şehrin üstüne sessiz sakin bir sıcaklık çöktürüvermişti... Ellerinde minik bir kız çocuğuyla tünele koşuşturan bir kadın diğer elinde düşürdüğü sabahtan kalma dergiyle metro arasında tercih ikileminde kalmıştı bir an... Four seasons güzel ismine karşılık hiçte bir albenisi olmayan basmakalıp ifadesini yine herkesin gözüne gözüne sokarken merdivenlerden yavaş yavaş şişhane yollunu tuttum... Galata'nın Okçu Musa'nın kendi içlerinde ışıltılı avizecilerin ve nihayetinde kimsenin kimseden pek haberi olmadan bir birlerini geçerlerken nasıl bir pist alanında sürüklenip çoğu zaman bariyerlerde dibe vurduğumuzu düşündüm, bir ihtiyarın trafik lambalarında başında kasketiyle dilendiğini görünce... Körfezin büyük ihtişamına kendini kaptırmış teras evlerinde belli belirsiz insanları gözetlerken perdelerini çekip içeriye kapanmaya hazırlandıklarını gördüm, yazlıktan dönmüş seyyahların çektiği bir iç burukluğunu içlerinde hissederek... Dolmuş önlerinde eskiden "Alyazmalım" klişesiyle beslenmiş ve zamanla farklı söz sanatlarının da eklendiği misli cümlelerin pencere yapıştığı görkemli şöför kabinleri daha sonra dikiz aynasın ayakın duran ince bir işçilik izleminde derin bakışlı mavi bir çift gözü gözledim kısa bir zaman... kasımpaşa, Türkmania ve nihayet ılık hava içerden dışarıdan daha fazla olunca yolun geriye kalanını yürüyerek gitmeyi düşündüm...

Market'ten biraz meşrubat bir beyaz çikolata lıp yokuş yukarı kendime yol verince önce beton yol üstünde benekler oluştu sonra gri gökyüzünden iri damlalar halindeki yağmurların şehrin enazından bu bölümünü kucaklayıp hem toprağı hem beni kendimden geöireceğini fark ettim... Çoğo tedbirli olan yoldaki yayalar şemsiyelerini açıp seri adımlarla koşuştururken diğerleri ilk barınağı hedef seçip sert topuklarla koşuşturuyorlardı... Yağmurda ıslanınca hasta olunacağını düşünen insanlar vardır ya, sanırım çoğu yağmurda ıslanınca bir daha eski yaşamlarına dönemeyeceklerini düşünüyorlardı.. Oysa yağmurda ıslanmak ne hastalık getiri ne ölüm... elinde beyaz çikolatayla yağmur altında bütün ruhunu ve bedenini vermeye hazır biri için bile bu tüm diğer olasılıklardan daha uzaktı...

Doğanın insanlar için ne kadar merhametli olduğunu bilmeyen insanlarlayız ne yazık... Oysa doğanın karmaşık yanları yoktur. bizden bir şey istemez. bir şeyler almak için birşeyler vermez.. sadece verir... yağmur bizden bir şey almak için yağar.. ama sadece yağar.. hiç bir niyet beslemeden... Oysa biz insanlarız karmaşık olan. birşeyler almak için birşeyler veren. biz sadece bunu bildiğimiz için birbirimizden kaçmakta haklıyız belki.. hiç bir karşılık beklemeden birbirimizi bile sevmeyi beceremezken... hiç karşılık beklemeden nefret ettiğimiz bunca insan da varken.. Bizi kaçmaya meyillendiren korkularla donttık ruhlarımız.. çocukken nçamurlu sularda veya sadece suda birbirimize gülerek eğlenerek su çırpıtmalarımız vardı.. daha o yaşlarda tattık korkmayı.. başkalarıyla yarışmayı... düz bir yolda bile sadece ama sadece yürümeyi bile beceremez olduk, içimizde bir başkasıyla yarışmadan... Belki de bu yüzden kaçmalıyız diğer insanlardan koşar adım hemde... Her sevgini bir bedel olduğunu düşünerek harcamaktan korktuğumuz yanlarımız var çünkü.. çünkü başkasının bizi sevmesi uğruna feda eceğimiz bedeller bizlere yüklenmiş ağırca bir yük... belkide bir yükün ağırlığından kaçmaktır özdeşleştirdiğimiz yağmurdan kaçmak hikayesi.. çünkü kaçmazsak ıslanırız. çünkü "ıslanma, hasta olursun!"

 
Toplam blog
: 17
: 683
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

....... .. ...... ..