Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

İşsizlik patlaması olan bir ülkede kariyer planlamasından bahsetmek yâni; ekmek yokken pasta yemek

İşsizlik patlaması olan bir ülkede kariyer planlamasından bahsetmek yâni; ekmek yokken pasta yemek
 

.


2007 ÖSS.

Amaç belli, üniversiteli olmak.

Geçtiğimiz Nisan ayında üniversitelerle ilgili yayınladığımız yedi bölümlük yazı dizimizde, ülkemizdeki yüksek öğrenimi, yani üniversitelerdeki eğitimi makroskop altına aldığımız için, bugün o hususlara hiç değinmeyeceğiz.

Ancak bütün ekonomilerin temel sorunu olan ve bir ekonomik modelin başarılı olup olmadığının neredeyse en önemli parametresinden biri olan işsizlik konusuna da değinmeden geçemeyeceğiz.

Bir ekonomide, cari ücret düzeyinden iş bulabilenlerin sayısının fazla olması o ekonomik modelin başarısını gösterir. Mesele bu kadar açık ve anlaşılır iken, eldeki son veriler, ülkemizde işsizlik oranın ortalama bir değerle % 12 olduğunu gösteriyor.

Bize göre ise asıl sorun, Türkiye’de ki işsizlerin sayısı ya da oranı değildir.

Her geçen yıl, bu sayının üstel bir fonksiyonun artış hızıyla artmasıdır tehlikeli olan.

Sevindiğimiz husus ise, geçmiş yıllara göre, velilerin ve öğrencilerin artık bu durumu nispeten daha iyi kavramış olmalarıdır.

Hepimiz biliriz ve ekranlarda seyretmişizdir ki; üniversite sınavlarından bir gün önce, sınav stresi ya da sınava ilişkin herhangi bir konuyla ilgili mikrofon yöneltilen veli ya da öğrenciler, çocuğunun çok çalıştığından ya da hiç çalışmadığından, umutlu olduklarından ya da şanslarını seneye deneyeceklerinden bahsederledi.

Dikkat edebildiyseniz, 16 Haziran 2007 akşamı ana haber bültenlerinde bu tablo tersine dönmüştü.

Muhabir, ÖSS ile ilgili sorular sorup, bir gün sonraki sınav hakkında velilerin düşüncelerini almak istiyor, tüm veliler ise sanki planlamışçasına bir gün sonrasını değil, 4 yıl sonrasını anlatıyor.

Yâni yarınki sınavı neredeyse unutmuşlar, çocuklarının sınava girip kazandıklarını ve okullarını da bitirdiklerini varsayarak, nasıl iş bulacaklarından bahsediyorlar.

Bazı veliler ise bir adım daha ileri gidip, haklı bir feryat şeklinde, üniversiteyi bitirip senelerdir evde işsiz oturan diğer evlatlarının bozulan psikolojisinden, stres kaynaklı yüzlerde çıkan sivilcelerinden bahsediyor.

2007 ÖSS’ye girecek iki milyona yakın gençten, İstanbul, Ankara ve İzmir’deki kaliteli üniversitelerin, prestijli bölümlerine kaç tanesi girebilecek ki?

Ama her şeye rağmen okumak ve de okumak zorundalar.

İşsizlik bu şekilde ortalığı kasıp kavurmaya devam ede dursun, gözüme çarpan ve neremle güleceğimi şaşırdığım haberler okuyorum bazı web sitelerinde ve sair yayın organlarında.

Kariyer planlamasından bahsediliyor !

Kariyer planlamasını küçümseyecek hâlimiz yok elbette.

Keşke tüm gençlerimiz değil mezun olduktan sonra, daha üniversitede iken bu plan doğrultusunda hareket etseler ve hedeflerini belirleseler.

Planlarını yapsalar.

Ancak kariyer planlamasından bahsedenler, sanki bu ülkede yaşamıyor ve işsizlik sorununun geldiği boyutu bilmiyorlarmış gibi konuşuyorlar.

Kariyer planlaması mutlaka olması gereken ve hatta olmazsa olmaz bir kavram.

Ancak bu gençlerin kariyerlerini planlayabilmeleri için, her şeyden önce, bu planı uygulayabilecekleri bir ' iş ' bulmaları gerekmektedir.

Çalışacak iş yoksa hangi iş de yapılacak bir kariyer planından bahsediyoruz o zaman?

Diyeceğimiz o ki; en azından memlekette işler yoluna girene kadar, şu meşhur kariyer planlaması kavramı, yerini istihdam planlaması gibi farklı bir kavrama bırakmalı.

Üniversite mezunlarının asgari ücretle çalışmayı göze aldığı bir ekonomik konjonktürde 'kariyer planlaması' gibi janjanlı kelimeler kullanmak, gerçeklerden uzakta bir yerde uçurtma uçurmaya benzemektedir.

Ya da millet açlıktan ölürken 'ekmek yoksa pasta yesinler' demekle aynıdır.

Planlamaya, ileriye yönelik hedefler belirlemeye ve uygulamaya geçmeye hiç şüphesiz evet, ama herkes çok iyi biliyor ki, tutturulan hedefler, ayakları yere basan hedeflerdir.

Son olarak, lise öğrencilerimiz yukarıdaki tabloyu bilerek hareket etsinler ve değil üniversiteyi kazanmak, prestijli fakültelere girmek için ellerinden geleni yapsınlar.

Üniversitelerde okuyan öğrencilerimiz ise, mezuniyet töreni havaya fırlattıkları keplerinin ve heyecanlarının havada kalmaması için, okurken kendilerini mümkün olabildiğince, mesleki yan eğitimlerle desteklemeye, kişisel mesleki gelişimlerini maksimize etmeye çalışsınlar.

Anlattıklarımız, ‘yaparsanız fena olmaz’ şeklinde değil, ‘yapmazsanız fena olur’ şeklinde algılanırsa, yaşayacağınız vahşi rekabet ortamlarından alnınızın akı, yanağınızın gamzesiyle sıyrılmayı başarabilirsiniz.

Sevgili öğrencilerim sizlere ve tüm öğrencilere ÖSS' de başarılar diliyorum.

Sabrın sonu ile

Fotoğraf: 15-04-2006 tarihinde derse girmeden önce, öğrencilerimden bir kaç tanesi kahvaltı ederken.

 
Toplam blog
: 269
: 1885
Kayıt tarihi
: 08.01.07
 
 

Kabataş Erkek Lisesi Matematik (1992) Marmara Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Mak..