- Kategori
- İstanbul
İstanbul, kar, kış, bugün de düşmedim anne...

Ben çekmedim hazır çekilmişini internetten arakladım...
Sıcak suda çözülen kahve granülleri erirken, kar sanki hiç erimeyecek gibi bir hırsla dolduruyor caddemizi. Bütün kirleri örtüyor göz alıcı parlaklığıyla…
Vay anasını ne şairane bir giriş… Oysa bir saat önce buz tutan arabamın camlarını temizlerken, yazın eldiveni sakladığım yer neresiydi acaba Allah beni ne yapmasın diye kendime sövüyordum...
İnsan evladı ne tuhaf (Ya da sadece ben mi?) Yaz sıcakları bastırınca evde yünlü, kalın ne varsa kaldır hatta kaldırmak ne kelime hepsini topla apartman görevlisine ver köye göndersin sanki bundan kelli bir daha İstanbul’da kış olmayacak diye ilan etmişler…
Ben o yaz yine (!) çok çok kilo vereceğim ya nasılsa bir daha o koca koca şeyler bana büyük gelecek üstümden düşecek hahaayy ! :)
Havalar tekrar soğuyunca alırım yeni bedenime göre bir şeyler, sırf bu Polyanna psikolojisi ile 2-3 yıldır kabansız, hırkayla geziyorum, şimdi kabana, monta o kadar parayı bayıl e bir sonraki kışa bol gelsin, kıyamam :)
Camların buzunu açıp yola revan oldum lakin bu kez de dolu tipisine yakalandım ama bir yılı aşan usta şoförlüğümle kimseye çarpmadan işe gelebildim :) İşe gelmek mühim değil de işyeri binasının önüne binayı yapan aklı evvel, başka malzeme bulamamış resmen banyo fayansı döşemiş işte asıl korkum burada başlıyor.
Ne yaparsan yap bacaklarını iki metre açılmaktan alıkoyamayacak denli kayıyorsun ki benimkilerin açısı o kadar geniş de değil bir tanesini (zeybek oynayan efe asaleti ile) dizden kırıp yere hafiften dokundururken kayan diğer bacağı iyice bastırıp kollarımla da çevredeki minik dallardan destek alıyorum (ki onlardan da bir tanesi elimde kaldı geçen karda) bir yerimi kırmadan merdivene ulaşabileyim, ha bu arada mevkiimiz ikinci köprü yolu olduğundan ben bu sanatsal çabaları gösterirken izleyicim de çok şükürler ola, hem eğimli yolda aracı kaydırmadan köprü yoluna girmeye çalışan şoför izleyicilerim hem de komşular benim bu gösterimi gözlerinden yaşlar gelircesine gülmelerini tutaraktan izliyor, büyük ihtimalle içlerinden de alkış tutuyorlardır, yalnız bazen sanata saygısız izleyiciler de olabiliyor ki geçen kış ayakkabının üzerine geçirdiğim Tuğrul’un yün çoraplarının varlığını çözememiş bir ticari taksici; - Ohaa ma....ğa bak çorapla geziyoooo diye camından eleştiride bulunmuştu…
Neyse efendim ben bale yapan minik kelebek edasıyla 2-3 metre girişi sürünerekten mermer merdivenlere ulaştım da sırılsıklam olsam da ofise gelebildim çok şükür.
Kahvem soğumadan götüreyim… Kar buralarda romantik Doğu’da zulüm değil her zaman…Trafikte, yokuşlarda milyonlarca insanın yaşadığı metropolde işyerlerine ulaşmaya çalışanlar için de zulüm…
Bu işin akşamı da var o kapının önünde ikinci perdede farklı figürler öğreneyim de izleyicilerim sıkılmasın bari :) Kafkas oyunları mı denesem ? :)
Gazamız mübarek olsun İstanbul...