- Kategori
- İstanbul
İstanbul'a

Her yer bulanık bu iki gözün ardından bakınca. İki göz kapağı bir açılıp bir kapanan koca baraj kapakları şimdi. Kadıköy' ün dizine oturup yarımadayla tane tane helalleşiyorum. "Hoşçakal" derken hiç bakmadığı kadar gözünün içine bakıyor insan karşısındakinin. Hece hece tekrarlıyorum Topkapı'yı, Sultanahmet'i, vapuru, martıyı, balığı, yosunu, sarhoşu, ... Sure sure içer gibi hatmediyorum 8 yılın her tadını.
Nedenler nasıllar daha bir oturuyor bu gündüz vakti sıcağın altında, en hazırlıksız anında sen akmış makyajın, buruşuk ellerin, çatallaşmış sesin, ama hep deli deli bakan gözlerinle karşımdayken.
Bundan demek ki diyorum boğaz "Boğaz" olmuş.. Gelip böyle koynunda ağlamış yedi cihan, içinden deniz geçene kadar doldurmuşlar bağrını. Önce buraya baktığından gidene de kalana da Haydarpaşa "Selam" demek, "Hoşçakal" demek. Her gelen bir taş, bir avuç toprak, en çok da yaş bıraktığından her yanın altın.
Yalnız geldim, elimde kuş yemleriyle. Şimdi kalabalık gidiyorum cebime de elimi her attığımda 8 yıl neyi reva gördüysen birine rastlıyorum. En güzel dostlar, en acı "yazık"lar, en koyu buhranlar, en kelebek uçuşlu zamanlar... Hepsi yanyana şimdi cebimde.
Ben sana hiç küsmeden, kimseyi üzmeden, sessiz sessiz içimi çeke çeke kitabın en başına dönüyorum yavaş yavaş, yaramı sardığım zamana bakarak...