Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '11

 
Kategori
Yolculuk
 

İstanbul-Ankara yolculuklarım.....

İstanbul-Ankara yolculuklarım.....
 

www.kamilkoc.com.tr


Ankara'ya en son 8 yıl önce gitmiştim. Yalova toplantısında tanıştığım Sevgili Arif arkadaşımın yazısını ve toplantıya katılacakların adlarını gördükten sonra ne kadar uzak olursa olsun bu toplantıya katılmalıyım diye düşündüm. Toplantılar konusunda şahsi görüşüm, kişisel programıma uygunsa toplantılara katılma kararımı etkileyen en önemli nedenler toplantıyı kimlerin organize edeceği yanında o toplantıya kimlerin katılacağıdır. Daha önce tanıştığım arkadaşlarla birlikte yazılarıyla benim için ayrıcalığı olan arkadaşlarımı da toplantı kadrosunda görünce katılma kararım kesinleşti ve yeni tanıştığımız arkadaşlarla 40 yıllık gibi bir dostluk ortamını gördükten sonra kararımın ne kadar isabetli olduğunu gördüm. Ankara blog toplantısı hakkında arkadaşlarımız doyurucu yazılar yazdılar. Ben de yorumlarıyla katkıda bulunmaya çalıştığımdan toplantı hakkında ayrıca bir yazı yazmayacağım. Sadece bu ortamı birlikte paylaştığımız bütün arkadaşlara teşekkür etmekle yetineceğim.

Ankara'ya geçmiş yıllarda çeşitli nedenlerle sık sık gidip, gelirdim. Burada son Ankara yolculuğum ile önceki yıllarda yaptığım yolculukları karşılaştırıp, bir nostalji yapmak istedim.

Ankara'da askerliğimi yaptığım yıllar.... Hafta sonları zaman zaman Cuma gecesi otobüse binip, İstanbul'a gelir. Pazar gecesi de geri dönerdim. O zamanlar uçak bilet fiyatları fahiş olduğundan birçok kişi gibi otobüsü tercih ederdim. Yine o zamanlar otoban olmadığından Ankara-İstanbul arası 8 saatlik yol. Otobüslerde sigara içmek serbest. Millet fosur fosur sigara içiyor. Ben hiç sigara içmediğimden aksi gibi yanımda olsun, önümdeki koltuklarda olsun herkesin ağzında emzik gibi sigara. Otobüsler 302 Mercedes. Otobüs şirketleri yolda yolcu kapmak için adeta birbirleriyle yarış ediyorlar.

Bir bayram öncesi... Şimdi piyasadan silinmiş olan bir otobüs şirketinden bilet aldım. Ankara terminali o zamanlar Tandoğan'da. Otobüs'ün hareket saati geçmiş ama ortada otobüs yok. En sonunda Samsun'dan bir otobüs geliyor. İçi leş gibi. Yolcularını boşaltıyor, otobüs bakımı falan hak getire. Hemen benim de içinde bulunduğum yolcuları alıp hemen yola çıkıyor. İki saat sonra, gece yarısı saat 2 gibi. Otobüs arızalanıyor. Sabah sekize kadar bir taraftan otobüsün tamir edilmesini, diğer taraftan başka bir otobüs gelmesini bekliyoruz. En sonunda sabah 8 de bir otobüs geliyor ve biz İstanbul'a ulaşabiliyoruz.

O bayram dönüşü, başka acentelerde bilet bulamadığımdan yine tarihten adı silinmiş olan o şirketten bilet alıyorum. Gece terminale geldiğimde orada yolcu bekleyen otobüsün yanındaki kişiye, Ankara 22.00 otobüsünün hangisi olduğunu soruyorum. Adam zil zurna sarhoş. "Bu otobüs" diyor. Neyse otobüse biniyorum. Biraz önce konuştuğum adam, direksiyona geçiyor. Yolda otobüslerle yarış ederek gidiyoruz. Bizim şoför, kendisini geçen başka bir otobüse gıcık kapıyor. Kendisinin geçilmesini gururuna yedirememiş olacak ki, en sonunda o otobüsü geçiyor ve geçip arayı da açtıktan sonra, otobüsü sağa çekiyor ve gıcık olduğu otobüsü beklemeye başlıyor. Biraz sonra o otobüs yanımıza gelip yavaşladığında, bizim şoför silahını çekiyor, geçtiği otobüsün şoförünün aşağıya inmesini beklerken, silahı gören şoför gaza basıp hızla oradan uzaklaşırken, bizim şoför otobüsün arkasından birkaç el ateş ediyor. Daha sonra bizim şoför otobüse biniyor ve yolculara hitaben "Affedersiniz abiler" deyip hiçbir şey olmamış gibi yola devam ediyor. Ben arka tarafta bir yerde oturuyorum. Otobüste kimseden ses çıkmıyor. Sakarya'ya yaklaştığımızda ise yolumuzu polisler kesiyor. Bizim şoför polisleri görünce otobüsten inip bir tarlaya dalıyor. Polisler şoför soruyorlar. Yine kimseden ses yok. Sanki otobüs şoförsüz gitmiş. Biraz sonra bizim şoför arkadan dolaşıp polislerin yanına geliyor. Polisler şoföre "Aracı sen mi kullanıyordun?" diyorlar. Bizim şoför gayet pişkin bir şekilde "Yok abi, görüyorsunuz ben sarhoşum. Nasıl kullanırım bu otobüsü?" şeklinde cevap veriyor. En sonunda dayanamıyorum, polislere şoförün o adam olduğunu söylüyorum. Muavin bana ters ters bakıyor. Polisler bizim şoförü götürürlerken, ben bavulumu alıp, oradan geçen başka bir otobüse binerek, bir erzak kutusunun üzerinde yoluma devam ederek Ankara'ya ulaşıyorum.

Başka bir hafta sonu, bu defa minibüs tarzında çalışan Gazanfer Bilge otobüsleriyle bir arkadaşımla birlikte İstanbul'a geliyorum. Düzce'de çay ve ihtiyaç molası veriyoruz. Birkaç tane hediyelik eşyaya bakarken bir de bakıyoruz bizim otobüs gitmiş. Bavullarımız otobüste, biz de Düzce'de kalmış durumdayız. Neyse oradan bir taksi tutup otobüsü takibe başlıyoruz ve Hendek'de otobüsü yakalıyoruz. Otobüse binerken şoföre bozuk atıyoruz. Bir de bakıyoruz adamlar bizim yerimize başka yolcu almış. Tam bir minibüs gibi...Neyse başka bir yere oturarak İstanbul'a ulaşabiliyoruz.

Daha sonraki yıllarda büyük oğlum Ankara Hacettepe Üniversitesi'nde okurken Ankara'ya sık sık bu defa arabayla ailece gittik. Bolu tüneli dışında bütün yollar otoban olduğundan o yollarda kendimi Formula 1 pilotu sanıyor ve 3 saatte Ankara'ya ulaşabiliyorduk.

Başka bir tarihte de mesleki bir toplantı için Ankara'ya uçakla gitmiştim. Uçak 2 saat rötar yapmış ve kalkış öncesi bir saat, rötar 2 saat, uçuş süresi 35 dakika, Esenboğa'dan Ankara merkezine gidiş de 1 saat olmak üzere 4,5 saatte Ankara'ya ulaşmıştım. Neyse ki toplantıya ucu ucuna yetişebilmiş ama bundan sonra Ankara'ya uçakla gitmemeye söz vermiştim.

Son blog toplantısına gelirken yine bir terslik olur mu diye düşünmüş, ama her şey yolunda gitmişti. Otobüs biletimi Kamil Koç firmasından internetten almıştım. Şimdiki otobüsler "Rahat" tabir edilen bir tarafı tekli koltuk, diğer tarafı çiftli koltuk olmak üzere gerçekten adına yakışır şekilde rahattı. Her yolcunun önünde özel televizyon ekranları vardı ve yolcular kulaklıklarda istediği kanalı izleyebiliyorlar isterlerse video filmi seçeneğini de kullanabiliyorlardı. Artık otobüslerde sigara içilmemesi, otobüslerin yeni ve yolların da düzgün olması nedeniyle otobüsle gitmek uçaktan bile daha rahattı.

Geliş ve gidişlerimde bu rahatlık içersinde eski yolculuklarım aklıma gelince ister istemez bir kıyaslama yaptım ve en azından bazı konularda artık Avrupalılaşmaya başladığımızı düşündüm.


 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..