İstanbul kimin şehri?

Roma’dan mı, Osmanlıdan mı? Müslüman mı, hıristiyan mı? Asyalı mı, Avrupalı mı? Boğazdaki yalıların mı,  sokakta yaşayan çocukların mı İstanbul?

Yağmurlu bir günde İstanbul’dasınız. Belediye otobüsünde, ayakta durabilecek kadar bir yer bulmuşsunuz arka tarafta. İçerisi sıcak ve boğucu. Islanmış yün kokusu, ter ve ucuz parfüm kokusuna karışmış. Trafik de sıkışık, adım adım ilerlemektesiniz. Dünyanın en lanet şehri İstanbul.

Yağmurlu bir günde İstanbul’dasınız. Rumeli Hisarında bir kafede oturuyorsunuz. Üstünüzdeki brandaya çarpan damlaların sesi dalganın sesine karışmış. Islanmış toprak ve yosunlu deniz kokusu. Elinizdeki sıcak  çay bardağına yansıyan boğaz manzarası, dünyanın en güzel şehri İstanbul.

Hangisi İstanbul?

Eminönü’nde balık ekmek mi, Ortaköy’de  kokoreç ,   Kanlıca’da yoğurt yemek mi, Boğazda rakı, Kız Kulesi’nde demli bir çay içmek mi, Sultan Ahmet mi, Ayasofya mı, Kadıköy iskelesinde gün batımı, Çamlıca Tepesinde boğaz manzarası mı?

Yoksa Köprüdeki trafik sıkışıklığı, sahte binalarda deprem korkusu, metrokondu da maganda terörümü, orman katliamı, fuhuş ve uyuşturucu rezaleti, kültür yozlaşması mı?  Karda mahsur kalmak, yağmurda sele karışmak, sıcakta bunalmak mı? Neresi İstanbul?

İstanbul kimin? Surları, camileri ve kiliseleriyle tarihin mi, boğazı ve tepeleriyle doğanın mı, gecekonduları, iş merkezleri ve gökdelenleriyle şimdikilerin mi?

Roma’dan mı, Osmanlıdan mı? Müslüman mı, hıristiyan mı? Asyalı mı, Avrupalı mı? Boğazdaki yalıların mı,  sokakta yaşayan çocukların mı İstanbul?

     İstanbul kimin?

     İstanbul benim değil, İstanbul hiç kimsenin de değil.

     On milyon İstanbul  İstanbul’da yaşıyor, on milyon İstanbul uzaklarda ve İstanbul diye yaşıyor.

     Bir kadın seveceksen istanbul’u sever gibi seveceksin. Sahip olmadan ve içinde kaybolmadan.