Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '07

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul sokaklarında...

Günümüze gelinceye dek nice uygarlıkların cazibesine metfun olduğu, uğruna evlatlarını dahi çekinmeden feda edebildiği bir istisnai güzelliktir Asitane.

Şairin, bir sengine acem mülkü fedadır, dediği bir yeryüzü cennetidir o. Sihrine kapılan zarif dimağları, sınırsız ilham kaynaklarıyla besleyip sanattan mimariye, edebiyattan musikiye insanlığın görebileceği en güzide eserleri bahşeder.

Asya ile Avrupa'nın geçmişten bugüne uzanan bütün gizemli sırları onun boğaza nazır koynunda mahremiyetini korumaktadır. İnci bir gerdanlık gibi masmavi sulara serpiştirilen adalar, bir yandan sevda dolu yüreklere sığınılacak birer mekan olurken öte yandan fedakarca, Kara Deniz'in kendisi gibi gözü kara ve tehditkar akıntılarına karşı şehrin huzurunu korumak istercesine kendini siper etmektedir.

Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı, Eyyüp Sultan'ı, Dolmabahçe Sarayı ve daha bir niceleri... Adeta yüreğimizden damıtarak ortaya koyduğumuz ve gururla işte atalarımızdan bize miras kalanlar, dediklerimiz...

Seher vaktinde, zamanı ve mekanı aşarak önce semaya yükselen ve oradan da bir yolunu bularak inanan yüreklerimize nakşolan sabâ makamında okunan ezanlar. Yaşlı dünyamızın bir o kadar yaşlı iki kıtasında konuşulan bütün diller, bugün de mazisine ait bir nice aşina değerler bulur bu şehirde. İşte geçmişiyle Ayasofya ve hemen karşısın da Galata Kulesi. Bu ne engin bir duruştur ki her bir köşe başında, beşeriyete ait rengâ renk tüm değerler, hoşgörünün ve zekanın sınırsız derinliklerinde mükemmel bir ahenge dönüşür.

Ah! İstanbul. Kaldırımlarında yürürken senin, benim gibi senin sihrine kapılan bir nice belagat ustalarının zaman ötesinden bugünlere uzanan dizelerini duyarım.

Ötüşen martılar, ayaklarımın dibinde yemlenen güvercinlerin kanat sesleri, tokgözlü Kapalı Çarşı esnafının kendi arasındaki sohbeti ve her şeyden çok yalı rıhtımlarında teskin olan hırçın boğazın dalgaları, bir girdap olarak çekip almakta insanı bugünden geçmişe.

Yerlisinin konuştuğu aksan, dildeki vurgu, diyalogdaki zarafet, güngörmüş zeki atalardan bugünlere kalan genetik miras. Musikî gibi ulvî bir yetenek, sıradan bir vakıadır konuşulan dilde.

Ah! İstanbul, şu diller kifayet eder mi sanırsın anlatmaya güzelliğini. Bir işvedir sendeki, görülmez peri padişahının kızında. Duyulan sonsuz bir özlemdir sana, akıp giden zamanın yanılgısında. Seni biraz olsun mümkün müdür anlamak, gördükten sonra bağrında dolaşan gözü yaşlı avâreleri.

 
Toplam blog
: 177
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

1965 Almanya doğumluyum. Atatürk üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunu olup, öğretmen olarak çalışm..