- Kategori
- Sosyoloji
İstanbul trafiğine çözüm

Toplumların ekonomik olarak kalkınarak halkın refah düzeyinin yükselmesi herkesin istediği bir idealdir. Ancak bu kalkınmanın plansız ve gelişigüzel bir şekilde yapılması ise beraberinde büyük sıkıntıları da getirmektedir. Bir de bu plansızlık dengesiz, yani halkın geneline yaygın olarak değil ise toplumları sosyal patlama veya ekonomik felaketlere götürebilmektedir.
Ülkemiz bu örneklerin en yakın olarak yaşandığı yerlerden birisi. Özellikle büyük şehirler her yönüyle feodal bir yapıya doğru kaymaktadır. İşçi ile işverenin arasındaki uçurumun köydeki ağa ile tebasının durumundan hiç farkı yoktur bu anlamda.
Aylardır İstanbul’un trafik problemine çareler adı altında bir sürü saçmalık ve komediler dizisini basın yayın organlarından izlemekteyiz. Başbakan ile başlayan bu polemik bütün ülke gündeminin en önemli konuları arasına girdi günlerce. Ancak olaylara yüzeysel bakma konusundaki marifetlerimiz maalesef bu konuda da varlığını devam ettirdi. İnsanlar hep İstanbul a yoğunlaştı. Oysa bu sadece İstanbul un değil tüm ülkenin büyük şehirlerinin problemi.
3 yıldır Bursa gibi 1, 5 milyon nüfuslu, İstanbul’a göre çok küçük bir şehirde yaşamama rağmen, trafikteki çilem 3 yıl öncesine göre, o kadar köprü ve geçitler yapılmasına rağmen, mübalağa etmiyorum, 10 kat arttı. İstanbul’u tahmin edemiyorum. Trafik konusuna çözüm; yol yapmakla, köprü inşa etmekle şehirlere vize konulmaya çalışılmakla devam ettiği müddetçe de, bulunamayacak ve artarak devam edecektir.
Bu işin problem kısmı, yazıyı burada bırakarak bizim çözüm önerisi getirmeyen klasik muhalefet anlayışımızı terk ederek bende kendimce bir çözüm önerisinde bulunmak istiyorum;
Önce bir düşünün, İstanbul gibi trafik ve ulaşım sorunu, kira sorunu, ev problemi, iş problemi, eğitim problemi…. bu kadar yoğun olan bir şehre neden insanlar göç ediyor? Bu insanlar dağdan mı geliyorlar bu şehre, bu problemlerden haberleri yok mu? Elbette hayır, İnsanlar bu sıkıntıları bile bile bu şehre akın ediyorlarsa demek ki daha iyi olanı tercih ediyorlar demek ki geldikleri yerlerde durum daha da kötü. Onların neleri beklediklerinin hepsinin farkındalar, işte problem bu noktada düğümleniyor.
Çözüm mü işte size çözümüm:
Devletçilik ilkesi hayata geçirilsin, Doğu Anadolu’da hayvancılık teşvik edilsin insanlara devlet karşılıksız hayvan versin, süt ve ürünleri fabrikaları açılsın. İç Anadolu da çiftçilik özendirilsin, güneydoğuda madenler işletilmeye başlansın. Ülkenin her yerinde ithalat mallarını üretecek ihracatı artıracak fabrikalar açılsın, yöre halkına meslek edindirilsin gerekiyorsa bu zorunlu hale getirilsin… İnsanlar İstanbul’a sosyal hayatı daha iyi, sineması tiyatrosu var diye gelmiyor insanlar büyük şehirlere aç oldukları için göç ediyorlar.
Bizim insanımız memleketlerine aşık insanlar, kimse görmüyor mu bayramlarda tatillerde insanlar otobüs terminallerine akıyor. Memleketlerine, akrabalarına bu kadar bağlı insanlar neden terk edip yüzlerce kilometre uzakta karın tokluğuna hatta aç bir şekilde hayatlarını mutsuzca yaşıyorlar. İnsanlar yaptıkları işlerden para kazanmaya başlasınlar, alın terlerinin karşılığını alsınlar bakalım kim bırakıp gidiyor memleketini, sevdiklerini.
Getirdiğim öneriler daha çok uzatılabilir, saçma ve anlamsız bulunabilir, üzerinde tartışılabilir, eleştirilebilir, yazması kolay yapması zor denilebilir, başka fikirler dile getirilebilir ama asla büyük şehirlerin problemlerini halletmenin yolu şehirlere yatırım ile olmaz şehirlere vize uygulamakla da olmaz.
Şurası unutulmamalıdır ki İstanbul’un problemi İstanbul’un değil Türkiye’nin problemidir. Bu unutulmamalıdır.