- Kategori
- Siyaset
İstanbul ve Ankara Üzerinden Bir Anlaşma Söz Konusu mu?
Bilindiği gibi seçimlere bir hafta kala 18 Haziran'da Bekir Bozdağ Muharrem İnce'nin İstanbul Büyükşehir Başkanlığı'na hazırlandığını iddia etmişti.
Seçimler bitti hemen arkasından İnce'nin İstanbul adaylığı konuşulmaya başlandı.
Aday olur veya olmaz o ayrı konu ama Bozdağ'ın durduk yere dillendirmesi akıllara şu soruları getiriyor; "Cumhurbaşkanlığı konusunda Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında kapalı kapılar ardında önceden acaba bir anlaşma söz konusu mu?"
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıkları üzerinden bir pazarıkk söz konusu mu?
"İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlığı CHP'nin, Partili Cumhurbaşkanlık görevi Erdoğan'ın" şeklinde bir hesap kitap mı yapıldı?
Öye ya her iki Büyükşehir Belediye Başkanlarına her hangi bir soruşturma veya yolsuzlukla ilgili her hangi bir suçlama olmadan görevden alınmaları (pardon istifaları) düşündürücü değil midir sizce?
Elbette düşündürücüdür!
Özellikle İstanbul'u yönetmek ülke yönetmek gbidir.
İstanbul ve Ankara CHP'nin, Partili cumhurbaşkanlığı Erdoğan'ın.
Mantık tamam!
"Efendim seçim diye bir şey var. Halkın iradesi diye bir şey var olur mu böyle bir şey!" demeyiniz.
Bal gibi olur bu seçim sistemiyle. Çarşaf liste formülü 80 yılından sonra icat edilen bir seçim sistemidir ve her parti aday listeleri küresel ekonomi koşullarına göre belirleyerek seçmene dayatmalı seçime yönlendirilerek demokratik hak kullanımı olduğunu söyleseler de ben kendi adıma böyle bir seçim sisteminin demokratik seçimler olmadığını düşünüyorum. 40 yıla yakın süredir tekrarlanmaktadır bu yöntem ve dolayisiyle her parti lideri her ne kadar da ilkkeler bazında farklılılar gösterse de tabanda birleştiklerini söyleyebiliriz.
Buradaki taban küresel sermaye ekonomisidiir.
Küresel sermaye gücü neyi istiyorsa bizim siyasi liderlerin tümü isteklere uymak zorundadırlar.