- Kategori
- Şiir
İşte, gülümse...

... olmaz,
İsfahandan gelen
ıssız ve mavi bir çiniyim,
yüzyıllık terle yoğrulmamdır
o derince gülümsemem
biraz da ondan korkarım,
barbarlarımın
yüzümü çatlatmasından.
Hışırlarımı
çaldırdım
onlara,
ne üçkorum
ne levziğim
ne beğniğim yok artık,
dokuz iğneli dekkakeler de
yanağımda bir işaret unutup
aldı duvara asılı makul alın yazımı,
siyahlara bürünmüş ihanetle
çaresiz gurbetlere satılmış
silinip kazınmış yalnız bir yüz
gizemini yitirmiş
kırgın bir medkukeyim artık.
Yüzünü değiştiren,
firuze yüklü o kente giden
hatalı bir yolum ,
şahinin giysilerini çalan
bir kekliğim belki de
acı rüzgar dallarımı sallarken
iki kırlangıcın kanadını saklayan
yaşlı bir köknarım şimdi,
halbu ki hiç böyle olsun istememiştim
hiç kimseler de yoktu
terkedilmiş yazıyken kenarlarımda,
kırgınsam da efsunlu aynalarıma
işte, gülümserim gökyüzüme doğru.