- Kategori
- Deneme
İşte böyle_

..
Niye bu kadar acıyor kalbim? Niye bu kadar zavallı hissediyorm kendimi? Nasıl yaptın bana bunu? Nasıl yaptırdım kendime bunu?
Bitmez sanıyordum, bitti.. Oysa ne güzel başlamıştı.. Ne güzel şeyler yaşattın bana..
Bu ayrılığa nasıl da sürükledin beni.. Senden nefret edeyim diye elinden geleni yaptın.. Vicdanın rahat değil mi şimdi? "ayrılalım" diye ben demiştim sana evet.. Ama sen sürüklemiştin beni buna.. Her ne kadar kabul etmesen de, sebep yalanların ve yaptıklarındı.. Bu yüzden şimdi gayet rahatsındır ve kimbilir kiminlesindir.. Oysa ne çok emek harcamıştık bu sevgi için, ne mücadeleler vermiştin.. Hiç bitmiycekti hiç tükenmiycekti, asla ayrılık yoktu, ne olursa olsun.. Sırf bu yüzden katlandım herşeye, mücadele ettim.. Ya karşımdaki ne yapıyordu? Seyretmiyordu bile.. Bu ilişkiyi ayrılığa hazırlıyordu.. Amacı neydi? Bende bilmiyorum.. Sen benim için tüm hayatını değiştirdiğini söylerdin.. Oda koca bir yalanmış.. Sen sadece kendi hayatını değiştirmek, özgür olmak, rahata kavuşmak için beni kullanmışsın meğer.. Neyin bedelini ödettin bana.. Babasızlığının mı? Bunca yıl yalnız olmanın, ailenden uzakta büyümenin mi? İyi de bunların hiç birinin sorumlusu ben değildim ki... Ben koskoca bir yürekle sevdim seni, tüm yaralarını sararak, tüm acılarını paylaşarak, geçmişini, hatalarını silerek.. Mükafatı bu olacaktı öyle mi?? Ben babamı bile paylaştım seninle.. O gün bana sormuştun ya, sen hiç yalan sölemedin mi sanki hayatta diye??.. Evet çok söyledim ama sana hiç yalan söylemedim ben ve söyledim tüm yalanlar senin içindi.. En acısıda ne biliyor musun seninle olabilmek için babama söylediğim yalanlar.. Onu bile ezip geçmiştim ben senin için.. Ama noldu.. O adam bana öyle acılar çektirdi ki.. Hiç bişey değilde en çok bana ne koydu biliyor musun? Ne senin bana söylediğin, ne benim babama söylediğim yalanlar, ne ihanetlerin, ne yalan olan sevgin, ne yaptıkların, ne sözlerin hiç biri değildi beni yaralayan.. En çok ama en çok ben orda hasta yatamdayken, her dakika seni düşünürken, sadece 5 dk bile sesini duymak için uyumayıp, kullandım ilaçlar uyutmasın telefonu duyamam diye, sarılı olmayan tek yerim olan sol kolumda elimde telefon, sabaha kadar aramanı beklemek, sadece ve sadece sesini 5 dk bile olsa duymak için.. Çünkü sen arayıp bir kaç kelime konuşup, çok yorgunum, uykum var deyip kapatıyordun teli.. O zaman bile bir sürü sözler verip tutmamıştın.. O halde bile kaç kere beni ağlattığını biliyorum, yalanlar söylediğini.. Ama o kadar acizdim, o kadar sana muhtaçtım ki, sana o kadar ihtiyacım vardı ki, yine hiç bir şey sölemedim sana, ya aramazsan, sesini duyamazsam diye, o kadar seviyordum seni, o kadar korkuyordum seni kaybetmekten, ama sen bunu bile anlamadın, umursamadın bile.. Ne ağrılarımdan haberin oldu, ne gecenin bir yarısı kaldırıldığım acil servisten.. Hiç birşeyi mi paylaşamadım seninle, izin vermemiştin buna da.. Ne ilk dışarı çıkmamın mutluluğunu, ne ilk ayağa kalmamın, yürüyebilmemin sevincini paylaşamamıştım seninle.. Gelicem yanına deyip kandırıp gelmemelerinde cabası.. Oysa benim ayağa kalktımda, topallayarak bile olsa yürümeye başladığımda doktorların seyahat etmemi yasaklamasına rağmen, yine ilk geldiğim yer senin yanındı.. Onca saatlik yola, uzaklığa rağmen.. Sen gelmesen de ben gelmiştim sana.. Sen o zaman bile bana yapmadığını bırakmamıştın.. Ve sonra öğreniyorum ki, ben onca acılar içindeyken, onca umutla senleyken, hasta yatamdayken bile tek düşündüm adam, sözde beni sevdiğini söyleyen, yorgun olduğu için bana vaktini ayıramadığını uyuyup dinleneceğini söyleyen adam meğer uyumaya değil barlar da gezmeye gidiyormuş.. Gününü gün etme, eğlence peşindeymiş.. Meğer eğlenje peşinde koşmaktan, bar bar gezmekten, belki de birileriyle sevişmekten yorgun düşüyormuşsun, çalışmaktan değil.. Ben orda hasta yatamda yatıp sabahı yıl ederken, o başka kollarda gününü gün etmekteymiş.. Nasıl bir vicdandır bu ya.. Ya da nasıl bir adalet?? Ne kadar safmışım mı demeliyim, kendime üzülerek; yoksa ben olması gerekeni mi yapmıştım bilmiyorum.. Ama işte ne olursa olsun bunu affedemem, yediremem.. Bu yaptığının özrü yok, affı hiç yok.. Zaten o yüzdendir ki artık arayamıyorsun çünkü artık senin de yüzün yok..
Oysa ben ne kadar güvenmiştim sana.. O kadar ki kardeşimi bile senin şehrine, yanına yollamıştım.. tek sana güvenebilir, sana emanet edebilirim onu demiştim.. Ben onca şeyi senin gibi bir adam için mi yapmıştım??
Ayrıldık işhte..
Bu ilk ayrılığımız değil aslında seninle.. Ama sanırım en uzun ve dönüşsüz olanı.. İlk ayrılığımız geldi şimdi aklıma.. Sana “bitti” diye mesaj atmıştım sonra aramaya başlamıştın, ben açmıyordum telefonlarını.. Başladın mesajlar atmaya “Aşkım lütfen açarmısın telefonu”, “bebeğim aç şu telefonu”, “Aşkım yapma böyle nolur aç teli konuşalım seni çok seviyorum”, sonra tehdit vari bir mesaj “peki ben de motora binip dışarı çıkıyorum şimdi, Allah benim belamı versin” sonra benim dayanamayıp telefonu açmamla, senin yalvarıp ağlamalarınla, barışmamız.. Arkasından gece sarhoş olup beni arayıp, “beni bi daha sakın bırakma, ben sensiz yapamam, çocuk bi daha benden ayrılırsan seni de öldürürüm kendimi de “ diye ağlamaların..
Şimdi nasıl dayanıyorsun bu ayrılığa, bak yapabiliyormuşsun bensiz, ne ölüyorsun, ne de üzülüosun, hatta başka kollarda kutluyorsun ayrılığımızı, şimdi bi başkası dokunuyor sana.. Ve son günkü konuşmandan, yaptıklarından, beni hala aramalarından, hayatından ne kadar memnun olduğun belli... Benim için çok kolaydı deme bitirmek, çekip gitmek.. Öyle derdin hep.. Evet gördük kimin için daha kolay oldunu.. Ve sonuç yine benim için sukut-u hayal oldu..
Niye acıyor hala canım ya, niye o bu kadar umursamazken benim canım yanıyor.. Beni hiç kimseyle paylaşamazken herkesten, herşeyden kıskanırken, şimdi nasıl gittin.. Yalandı, oynadın yani öyle mi? Şimdi bana kim güzel gözlüm deyip sarılıcak, kim inci tanem diycek, ben kime Yakamozum diycem, kimle DENİZli hayaller kurucam, kimin koynunda uyuycam, kim ayaklarımı ısıtıcak, kim uyurken izliycek beni, gece kimin sesini duyarak uyuyacağım, sabahları kimin günaydın mesajıyla güne başlıycam, kiminle bara gidicem, kiminle şarkılar söylüycez, Kim beni arayıp şarkılar dinleticek telefonda, Kim benim için yeşiller giyecek, Kim otogardan karşılıycak, kimin omzunda uyuyacağım, kime zorla dişlerini fırçalatıcam, Kiminle pizza yiycem sabah kahvaltılarında, kiminle tavla oynarken cilve ve tehditlerle yenicem, kiminle nargile içmek o kadar keyif verecek, kiminle maç izleyip, takımımızın şampiyonluklarını kutluycam, kiminle aynı formayı, aynı tişörtü giyeceğim, kimin elini sımsıkı tutucam, kimi kokluycam, kimin gözlerine bakıcam, kime trip atıcam, kimi bırakıp gidicem de kim arkamdan koşucak.. Aslında biliyor musun bir kere bıraksaydın beni asla gidemezdim, bırakamazdım seni.. Off niye hatırlıyorsam bunları.. sanki çok umrunda, sanki aklına gelicek, sanki hatırlıycaksın.. O gece ki son konuşmamızda bile sarılıp gitme kal deseydin bana, gidemezdim ki, bırakamazdım seni.. Tüm doğruları gerçekleri anlatıp açıklasaydın pişmanım deseydin affet deseydin, affederdim seni.. Asla dayanamazdım.. Sana onca laf sayarken, vururken bile senden gidemiyordum ki.. Oysa sen kalmamı değil gitmemi istiyordun.. Nasıl yaptın onca şeyi bize.. Hiç mi acımadı canın, hiç mi sızlamadı vicdanın.. Utanmadan o gece bile bana hala doğruları söylemeyip, bir sürü yalanlar söylüyordun..
Evet, sen bu ayrılığa o kdr güzel hazırlamışsın ki kendini.. öyle geri dönüşsüz, öyle derin ki attığın kesikler.. Bana yaşattığın herşeye teşekkür ederim.. İyi ya da kötülere; hepsine..
Gözbebeklerimde donup kalan, akmayan gözyaşımsın artık.. Senden sonra diye başlamak istemediğim cümlelerimsin.. Biliyorum yalnızlık bekler şimdi beni, kahverengi şişeler bekler, lanet edilip kalkılan sabahlar ve vefasız adledilen arkadaşlar.. Kimsenin sevgi hikayelerini dinlemek istemem artık.. Konuşmak da istemem.. Kendi acım içimde , dizlerim göğsümde dua ederim kaybolup gitmek için, öylesine acılar içinde kıvranırken.. Haberini almanın heyecanıyla yürek burkuntularının en acılıları bekler artık beni.. Şehrine geldiğim de, sokakta tesadüfen bile olsa karşılaşma umutları, karşılaşıldığında napacağını bilemeyip, selam verip vermeme arasında kalan, o tüm acıları iptal eden, o mutlu buruk şaşkınlık, paniklik bekler beni.. Gizlice sokağına, kapının önüne kadar gelip, zili basamamalar, seni uzaktan izlemeler, o evde, o sokokta karşıdaki parkta anıları düşünüp gözlerimdeki yaşları akıtmamalar bekler beni.. Gülüşünden uzak, uzak günler bekler beni.. Burnumda deniz kokusu acı mavi, yüzüme çarpan ispirtolu rüzgar ve kentin güvensiz sokaklarında yapayalnız yürüyüşler bekler beni.. Sensizlik bekler tüm silahlarını kuşanıp ve karşısında çırılçıplak, savunmasız, zavallı ben..
Ne zaman ağlarım bilemiyorum.. Ne zaman diner sancılarım?? Senden sonra gelen tüm acıları gönüllü kabul etmiş gibiyim.. Derimi kazısalar gıkım çıkmaz.. Duyarsız bir ifadeyle sokaklarda avere yürüyüşlerimin sebebi var elbette.. Ağlarım belki kimbilir.. Belki giden bir otobüsün arkasından karıştığım egzost dumanının arasından veya alalade bir yerde sessiz sakin otururken bir ses duyarım sana benzeyen, bir gülüş görürüm senin dudakların gibi ya da sessiz telefonlar alırım senden geldiğini sandığım veya birisiyle sevişirken yabancı bir tenin yabaniliğinde ağlarım.. Ağlarım elbet bir gün ve akar gidersin o zaman, hiçliklere karışır kaybolursun ve bir daha hatırlamam sensiz uyandığım zorlu uykuları, acılı kahvaltısız sabahları, tek besin kaynağımın nikotin olduğu öğünleri, keskin bıçak geceleri...
Ağlarım elbet bir gün ya.. Senden çok uzaklarda...
Ama şimdi beni bekler sensizliğin geride bıraktığı enkazda yaşamak.. Aç, susuz ve bedeninden, nefesinden çok uzakta.. Çekilecek derdim, akıtılacak gözyaşım var, beni beklerler..
Ama yine de bitirmeden bilmeni sitediğim bir kaç şey var..
Biz seninle..
Kocaman bir bahçe gibiydik..
Büyük bir göl..
Pufur pufur bir bulut..
Her aşkın ilk günü böle midir?
İki kişi bir bütün olunca kaplar mı her yanı?
Evet, gidiyorum şimdi.. Arkamda bir toz bulutu bırakarak..
Sen belki çok sonra fark edeceksin çürüttüğün gemileri, ıssız bıraktığın iskeleleri..
Ama bu senin kararındı..
Sana soğuk bir kış akşamı gelmiştim, yüreğini sımsıkı sarıp ısıtarak (29/12/2007),
yağmurlu bir kış gecesi sessizce gidiyorum (11/02/2009).. Bu kısacık zaman bile bir iç denizi kurutmaya yetti.. Oysa ne çok şey sığdırdık o kısacık zamana.. Ne çok şey yaşadık, ne çok şey paylaştık..
İşte böyle sevgili..
-Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi, hiç bir nehir kavuşturamaz bizi-