- Kategori
- Güncel
İşte Öyle Bir Şey...
Türkiye’de gariplikler yaşanmaya devam ediyor.
Devletin bir kurumu, hem de başında “Eğitim” yazan bir kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı, yayınladığı bir kitapçıkta kadınların erkeklere “itaat” etmesini salık vermiş.
Gerçekten de bu tür polemikler üretmek, ülkemizi gereksiz şeylerle uğraştırmak, kime fayda sağlıyor?
Milli Eğitim Bakanlığının görevi midir? Kadınların erkeklere itaat ve biat etmesini akıl vermek? Yani, gerçekten de yirmibirinci yüzyıl Türkiye’sinde nelerle uğraştığımızı görünce, ülkem adına üzülüyorum.
Hani kadının “şiddetten” korunması adına “pozitif ayrımcılık” uygulanacaktı! Kadınlar, toplumumuzda yaşlı ve çocuklarla birlikte en fazla horlanan, itilen, şiddete maruz kalan sınıflar içinde. Kadınımıza reva görülen rol bu mudur? Kaderine razı ol... Dayak ye ama sesini çıkarma... Erkeğinin emrinin dışına çıkma...
Yine, aynı şekilde bu ülkede bazı mahfiller büyük önderimizle uğraşmaktan zevk almakta. ATATÜRK, bu ülkenin ortak paydasıdır, değeridir, umudur, yarınına ışık tutan mihmanderidir...
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü bu toplumun zihninden silip atmak öyle kolay mı Allahaşkına??? Ders müfredatlarından Atatürk’ün çıkarılması, Atatürk’ten bahsedilmemesi...
ATATÜRK heykellerine saldırmak... ATATÜRK heykellerini tahrip etmek... Ne oldu, ne elde ettiniz? Bizlere ticaniliğinizi ispatlamış oldunuz. Evet, bu ülkede bazı dönemlerde uygulanan katı “laiklik” ilkesinden ötürü, istenmeyen ya da yaşandığında kötü hatıralara neden olan hadiselere tanıklık edinildi. Muhafazakârlık olsun, etnisite olsun, farklı kültürel değerler olsun, dışlandı veya siyasal rejimimiz açısından “tehdit” olarak görüldü.
Cumhuriyet rejimi ve değerleriyle uğraşarak, Osmanlıyı dirilterek ne bileyim “Yeni Osmanlıcılık” hayalleri kurarak, bir yere geleceğimizi mi sanıyoruz?
* * * *
Bu ülkenin değerleri bellidir:
ATATÜRK...
CUMHURİYET...
LAİKLİK...
DEMOKRASİ...
TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER...
DEVRİMİN İLKELERİ...
Taassupçulukta sınır tanımayan davranışlar sergileyerek, bu toplumu bölmek ve germekten başka bir şey yapılmış olunmaz.
Gerçekten de dünyanın toplu durumuna baktığımızda çalkantılı bir süreçten geçtiğimiz söylenebilir:
Kuzey Kore’nin akli melaikelerini kaybetmiş liderinin dünya barışını ve huzurunu tehdit edecek füze denemeleri...
Öte yandan kendisini dünyanın “Jandarmalığına” adamış bir süper güç Amerika Birleşik Devletleri...
Müslümanların kaçınılmaz kaderi, şiddet, tehdit, katliam...
Şunu kabul etmemiz gerekir: Başka bir Türkiye yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 23 Nisan 1920’de kurulurken ve 29 Ekim 1923’de rejimini ilan ederken, Osmanlı İmparatorluğu/Devleti sahneden çekilmekte, yerine yepyeni bir ULUS DEVLET kurulmaktaydı.
Muhafazakârlık da bu ülkenin bir gerçeği... Modernlik de bu ülkenin bir gerçeği... Sünniler de bizim, Aleviler de bizim... Türk-Kürt hepimiz biriz...
Geçmişten gelen kin ve nefretle veya düşmanlıklarla bir yere varmamız, üst düzey medeniyet olmamız imkânsız. Kadınlara itaat ve biat etmelerini söyleyeceğimize; erkeklere kadınların yolunu açmalarını, kadınların ikinci sınıf bir varlık olmadıkları, onların da bu toplumun önemli bir bileşeni olduğunu anlatmalıyız.
Başka bir TÜRKİYE yok.
Başka bir VATAN yok.
Başka bir TOPRAK yok.