Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

İyi bir vicdan, en rahat yastıktır.

İyi bir vicdan, en rahat yastıktır.
 

Yerelde köşede yazıyorum her gün.

Bazen öyle bir tıkanmışlık hissediyorsunuz ki kendi kendinizle çelişiyorsunuz.

Eski yazılarıma göz gezdiriyorum,

Daha yenilerine,

Şimdiye

Allah! Allah! Diyorum niye benzer konular ve niye kendimi yenileyememişim.

Aslında ben kendimi yeniliyorum da ne yazık ki sorunlar çözümsüz yerinde sayıyor.

Bakınız 17 Ağustos geldi.

Hani çözüm?

Siyasi arenadaki sorunlar ayni.

Hani çözüm,

Trafik canavarı iş başında, tatili yok.

Hani çözüm?

Fidanlar PKK kalleşliğinde toprağa düşüyor.

Hani çözüm?

Hemen ar nağme bu konuya değineyim yeri gelmişken.

Kürt açılımı diyor ya hükümet.

Yok, efendim Öcalan denen sözde lider hem de tecrit şeklindeki hapis olduğu adadan 15 ağustos için ahkâm kesiyor.

Breh… breh…breh….

Ne uygarlaşmışız biz ya.

Tam AB kriterlerine uygunluk göstermekteyiz.

Vallahi bravo…

Türkiye Cumhuriyeti meclisinin bir vekili PKK sözcülüğü yapıyor. Sayın Öcalan diyor.

Kameralar önünde ve milyonlar izliyor.

Şehit anaları izliyor. ya…

Türkiye Cumhuriyetinin vekili, Türkiye Cumhuriyeti Devletini parçalamak için otuz senedir çabalayan, binlerce masumun kanının akması emrini veren kişiye sayın diyor ve devletin muhatap adresi olarak İmralı’daki şahsı işaret ediyor.

Kürt sorununa çözümmüş.

Ara nağme dedim ama bu biraz daha fazlası olacak.

Artık kusura bakmayınız.

Bakınız Hatay’ın tarihine…

Şimdi kırk asırlık Türk yurdu Hatay’ın tarihini yazmayacağım uzun uzun. Merak edenler bulup okurlar. Ama meseleyse işte mesele Hatay meselesidir.( Birinci Dünya Savaşı sonunda Fransa’nın, Hatay topraklarını işgal etmesiyle başlayıp 1939 yılında Türkiye’ye katılmasına kadar süren bir sorundur. Musul petrol bölgesinin Akdeniz’e açılan kapısı olması açısından oldukça kritik bir bölgede bulunan Hatay, Fransa ve İngiltere arasında sorun olmuştur.. Mondros Mütarekesinden sonra Fransız işgaline uğrayan ve 1921 yılında Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan Antakya, İskenderun ve havalisinde İskenderun Sancağı adıyla bir yönetim kuruldu. 2 Eylül 1938'de bu Sancak'ta kurulan "Hatay Cumhuriyeti"nin Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, başbakanı Abdurrahman Melek, Meclis Başkanı Abdülgani Türkmen, milli marşı İstiklâl Marşı olmuştur.Bayrağı Türk bayrağıyla neredeyse tıpa tıptır.Hatay Devlet Meclisi 23 Haziran 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti'ne ilhak kararı alınmıştır. 23 Temmuz 1939'da "Hatay" adıyla bir vilâyet olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne katılmıştır.

Şimdi bir Hatay sorununa bir sözde Kürt sorununa bakıyorsunuz?

Hatay ‘da referandum yapılmış. İsteyen Suriye, isteyen Türk vatandaşı olmuş.
Çoğunluk Türk vatandaşlığında.
Bir referandum daha olsa diye soruyorsunuz halka…
Tek söz çıkıyor ağızlarından…
Türkiye…
Hatay’ın belli yerlerinde; bu ilçe ve beldelerini kapsıyor.Hatta ve hatta kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde bile şehit kanı üzerindeki ay yıldızlı bayrak dalgalanmakta
Sorunsa bu sorun…
Ayrıca Hatay’da ayni Mersin’deki gibi hristiyanı, süryanisi, ortodoksu, alevisi öylesine güzel yaşıyorlar ki…
Türkü, Arabı, Çerkezi bu bayrağın , toprağın kıymetini bilerek yaşıyorlar…
Daha yeni şehit verdiler genç bir fidanlarını…
Vatan sağ olsun diyerek…
Cumhuriyeti, bayrağı, marşı, resmi parası olan Hatay ilhak kararı veriyor, Türkiye oluyor.
Burada birileri Kürt sorunuymuş da...
Yetti artık….
Olmayanı varmış gibi çözmeye çalışanlar da yetti artık….
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği üzere; Misak-ı milli sınırları içinde vatan bir bütün…
Vatanın bütünlüğü için gerekirse en yaşlımızdan, kundaktaki bebeye kadar canımızı veririz…
Bir karış vatan toprağını vermeyiz.
Her karışında bin yiğit kanı olan vatan toprağını satanlar…
Size tek söz...
İyi bir vicdan, en rahat yastıktır.

Gördünüz mü dostlar yine tekrar ettik ama ne yapalım havlu atmak yok…

Bu arada yeni bir haber, havlu atmak yok demişken;

Malum yaz geldi.

Sıcaklar sebep çoğunlukla olsa da bazen tarla yapmak isteyen bir caninin elinde yanıp giden ciğerlerimiz ormanlarımız için ilk önlem ki çok önemli bence. Yangına ilk müdahale tankları yapılmış; özellikle de dağ köylerimiz öncelikli. İtfaiye ekipleri gelinceye kadar…

Valimize, orman bölge müdürümüze ve özel idareye teşekkür ama ; ah!

Ben de ne zaman bir ama diyeceksin diye bekliyordum ki,

Evetttttt….

Ama… her şeyi devletten beklemek yerine o kadar çok kentte işadamımız var, geceler düzenlense ve bu tanklar çoğaltılsa….

Sadece tank mı hatta bir abartırsak iki yangın söndürme uçağı imece usulü alınamaz mı?

Gidenin yerini alması çooooookkkkk seneler almakta.

Gitmeden ….

Testi kırılmadan….

Orman yangın kuleleri vardır ama çoğaltılamaz mı?

Vali, emniyet müdürü, orman bölge müdürümüz, kaymakamlarımız, hatta belediyelerimiz çalışıyorlar ama vatandaş desteksiz, bu da hep bir şeylerin yarım kalmasına mı etken oluyor.

Ayyyy! Ne bileyim…

Dur şimdi hafta başı maydanozluk yapma.

Daha hafta başı….

Doğru…

Bereketli haftalar….

Nefise kaçar…

Kopyacı seni, o Behlül kaçar değil miydi?

Yakalandımmmm….

 
Toplam blog
: 334
: 456
Kayıt tarihi
: 26.07.07
 
 

Yaşama değer veren bakış açısıyla biraz antika sayılabilecek düşüncelere sahip bir insanım. Geçmişte..