Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '14

 
Kategori
Eğitim
 

İyi kitabı kim küçümseyebilir ki?

İyi kitabı kim küçümseyebilir ki?
 

yorumsuzkalem.blogucu.com


 Bütün bilimle az çok uğraşmış insanlar bilir ki, insan bilimsel bilgiyi bazı  ana kaynaklardan elde eder. Kaynaklardan bazılarına biz Birincil Kaynaklar , deriz . Bunlar,  ampirik deneyler sonucu gözlenmiş ilk elden edilen bilgilerdir. Bazı bilgiler de doğayı doğrudan gözlemler sonucu elde edilen bilgilerdir.

Ama bazı bilgi kaynakları da vardır ki, Birincil kaynakların değerlendirilmesi ve raporlaştırılması sonucu kitaplaştırılmış kaynaklardır. Bunlar da doğaya,insanlara ilişkin bilgilerimizin zenginleşmesi için mutlaka gereklidir. Kitap, bilginin saklanması ve değerlendirilmesi, ve yaygınlaştırılması için mutlaka gereklidir. Yazının icadı insanın tarihinde oldukça yeni bir olaydır ; belki 2000-3000 yıllık bir olay, ama yazının icadından sonra bilginin yaygınlaşması; bilimin gelişmesi çok daha kolay olmuştur. Özellikle matbaanın bulunması bilginin ve bilimin daha kolayca yayılmasına yol açmıştır. Ne yazık ki, yazıyla birlikte yalnız doğru bilgiler değil, gereksiz, yanlış bilgiler de her yöne servis edilmeye başlamıştır.

Öğretmen ve kitap eğitimin vazgeçilmez ilk elden girdileridir. Ne öğretmenden ne de kitaptan vazgeçemezsiniz.

Dünyada ve Türkiye’de kitabın durumu nedir?  Şu rakamlara bir daha göz atalım.

Türkiye'deki kitap üretimi 2013'te yüzde 12'lik bir artışla 536 milyona ulaştı.(radikal.6.1.14)
“Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan'da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılırken, Türkiye'de bu rakam 2000 - 3000 civarında basılmaktadır.

- Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD doları, Türkiye'de ise bu rakam 10 ABD dolarının altındadır.

- Türkiye'de her 100 kişiden sadece 4,5 kişi kitap okuyor.
- Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.

- Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda, kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada.

- Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.

- Türkiye'de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965'e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965'in de altında kaldı. (istatistikler.net)
Dünyada Bir Yılda Ders Kitapları Hariç Basılan Kitap Sayısı

Amerika 72 000
Almanya  65 000
İngiltere 48 000
Fransa 39 000
Brezilya 13 000
Türkiye 6 031
………………………………………….
(istatistikler.net)

Yukardaki rakamlardan Türkiye olarak, hem kitap üretiminde ve tüketiminde çok gerilerde olduğumuz anlaşılıyor. Bu rakamlar eğitimimizin affedilmez ayıpları arasındadır.

Dikkatli bir yazar, yazılarımı okuyacak olursa, şu konular üzerinde ısrarla durduğumu görür:

1. Eğitimin temeli kitaptır. Onun de yeri kütüphanelerdir. İyi bir üniversite her şeyden önce iyi bir kütüphane demektir.

2. Nasıl İNTERNET’teki bilginin  %88’i  çöp ise  ; yazılan kitapların bir çoğu da değersizdir. Bunu kim inkar edebilir. Onları ancak özel müşterileri alır okur. Her kitap mutlaka değerlidir, diye bir şey söylenemez. Kitapların değerleri kişiden kişiye göre değişebilir ama bu her kitap için bu söz mutlaktır denemez..

3. Kitabın görece değeri ve okunma sıklığı o ülkenin “okumuşluk” veya eğitim derecesiyle doğru orantılıdır.

4.İyi bir kitap , zamana karşı dayanıklılığıyla değer kazanır. İyi bir kitapsa, her zaman her yerde okunur, değer kazanır; bir Klasik anlamını kazanır. Edebiyatta da, bilim alanında da klasikler vardır. Onlar değerini kolay kolay yitirmezler.

Oysa bazı kitaplar tıpkı, popüler şarkılar gibi saman alevi gibi parlayıp, sonra silinip giderler.

5. Milli eğitimde tek kitap anlayışından (Devletin kendi düşüncelerini empoze etme eğiliminden) vazgeçilmelidir.  Ders kitapları diğer ülkelerde olduğu gibi bu işte uzman kişiler tarafından yazılmalı ve seçim okuldaki öğretmen tarafından yapılmalıdır.

Bize göre her kitabın değerli olduğu düşüncesi boş işle uğraşmaktır. Kitap korsanlarının düşüncesidir. Doğru değildir.

Bilindiği gibi , eskiden insanlar her türlü kitabı alıp, evde dev kütüphaneler oluşturmak yoluna gidiyorlardı. Artık buna gerek yok. Örneğin, ben evdeki sıra sıra kütüphanemde büyük yer kaplayan  bütün Ansiklopedilerimi çevre kütüphanelerine bağışladım. Çünkü onlardaki istediğim bilgilere İNTENET’ten kolayca ulaşabiliyorum.  O zaman o kadar kitabı evde tutmanın ne gereği var.

Mutlaka her yazılan kitap altın değerinde olabilir mi. Madem ki“internet’te bulunan bilgilerin %88’i çöptür,” iddiası var; o zaman her yıl dünyada basılan milyonlarca  kitapın %80’i çöptür diyorsam; buna niye itiraz ediliyor kiHerkes de biliyor ki, bunlar afaki sözler; gerçek istatistikleri  yansıtmıyor. Doğal olarak bu Bloglarda da bilim yapmıyoruz ama doğru sözler söylemeye çalışıyoruz.

Şimdi bütün bu bilgilerden hareketle,  “insanlar  kitabı küçümsüyorlar, istemiyorlar..” demek ne anlama gelir?

Şimdiye kadar kitabı öven, işlevlerini sayan bir çok yazı yazdım. Hiçbir yazıda iyi bir kitabın değerini küçümsemedim. Ama kitaplar arasında da, diğer kaynaklar arasında da seçkinci davrandığım doğrudur.  MB’da yazdığım onca yazıdan bir kaçını yeniden anımsatayım:

“Nasıl kitap okutabiliriz?”
“Eğitimde tablet yanlışı”
“Bilimde neden geriyiz?”

Bu yazılar ,  iyi kitabı ne derece önemsediğimi gösterecektir. İyi bir kitabı küçümsemek ne haddimize. Bizim neslimiz yere düşen bir sayfayı bile, öpüp başına koyan, sonra yüksek bir yere kaldıran bir nesildir. Elbette kitaba ve iyi hocaya saygı gösteririz. İyi bir mürşit başka nerede bulunabilir ki?

O bakımdan diyorum ki, kitabın değeri sonsuza kadar uzayıp gidecektir; onu bir “Tablet”in sınırları içine sığdırmak pek kolay değildir. Kitap başlı başına hazinedir. Onun için her akıllı adamın evinde bu hazinelerle yüklü bir köşe bulunur.

Tabii, interneti de küçümsemek kimsenin haddi değildir. Ama her iki araç da çok kötü bir şekilde kullanılabilir. Bu bellidir. Yapılacak işi bellidir.

Televizyonda kötü bir program gördüğümüzde; hop, zaplayacağız.
İnternet’te kötü bir manzarayla , yazıyla karşılaştığımızda; hop geçip gideceğiz.

Önemli olan gençlerimize, insanlarımıza iyiyi kötüden ayırma bilincini kazandırmaktır. Yoksa şeytan her zaman  yanı başımızda bekler ve bizi doğru yolumuzdan çıkarmaya çalışır. Allah şaşırtmasın, doğru yoldan ayırtmasın. Başka diyecek bir şey yok. Doğru bildiğimiz yolda tek başına… İleri!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..