Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

İyi mi olacaktı, ölmeseler ?

İyi mi olacaktı, ölmeseler ?
 


Mavi göklerin derinliğinde, kaç çeşit kuş uçar bilemem. Ben nerden bileyim ki, gökyüzünün özgürlük alanını, içindeki kanat çırpanları tanıyayım. Kuşların peşinden mi uçabildim. Paraşüt te yakalayamaz onların özgür kafilesini. Paraşütçü hiç yatay düşemez, vücudunu yatay yapsada. Birbiriyle yarışır onlar, kuşların arasına karışabilirlermi? Onların dost olduğunu kim söylesin kuşlara.

Ben bir belgeselde gördüm. Kazları eğitmişler, Mikrolayt arkasından takip ediyorlar. Ama diğer kuşlarla kim tanışacak. Sonra kazlarda kimin arkasından gittiklerini biliyorlar ve de yerdeyken tanışıyorlar, birbirlarine alışıyorlar. Belki bende alıştırabilirim. Evcillerin genlerine işlemiş bu yaşam şekli. Yaban olanlar hiçmi evcilleşmeyecek dedim. Yoksa kazlar büyük beyinleride mi büyük, öyle de olmaz. Büyük kafalı bir sürü canlı var.

Büyük kafayla karıştırmamam lazım herhalde. Çünkü bu konu kafa büyüklüğüne bakmıyor. Yaşama şekli ve ortamına bakmak lazım. Karpuz ve ceviz darbımeseline benzer gibi bir şey. Şöyle anlatırlar (bunu nasreddin hocaya atfedenlerde var.) Bu karpuz koca bir meyve böyle ot misali bitkide olurmu, bu koca bir ağaca yakışır. O anda kafasına bir ceviz düşer (demek ki sarık yokmuş o an) kafasını acıtır. Aklı başına gelir, -Ey yüce rabbim senin işine karışılmaz, ya bu koca karpuz o ağaçta olsaydı ne olurdu der. Bu kuşlarda yükseklerde uçarken büyük başı nasıl taşıyabilir.

Bu mevzu incelenmeye değer herhalde, yani bence kuş beyni oransal olarak sanki daha gelişmiş. Bende bu küçük ama daha gelişmiş beyin, dedim öyleyse bana çabuk alışır. Aytepe yaylasının kuzey tarafında gezerken Erciyesi gören yamaçta kurumaya yüz tutmuş meşenin kuru budak oyuğundan renkli, renkli kuşlar bana bakmasınlar mı. İşte ben onları görmenin heyecanı ile hiçbir düşünce ve yoruma zaman bırakmadan bir hamlede kendimi ağacın yanında buldum.

Renkler o kadar güzelki, bunlar yavru kuş. Gagaları da uzun, anlıyorum bunlar ağaç kakan. Kendimce birşeylerle beslerim diyerek, bu küçük yavruları özgür yuvalarından alıverdim.(Hala pişmanlığını duyuyorum.) Götürdüm ne verdiysem yemediler. Pişmanda oldum ama yerleride oldukça uzaktı. Öleceklerini bilsem belki atlar arabaya o elli kilometreyi bir daha yol ederdim. Bir canlı ölmeden öleceği aklınıza gelmiyor. Belki bunu düşünmek, aklımıza gelmiyor. Son pişmanlıkta fayda vermiyor.

Ama aklımız başımıza da gelmiyor. Yine bir gün Asmaca'nın tarihi kalesinin arkasında gezerken sincaplar geziyordu. Çok güzel kemirici vede kırıcı yaratıklardır. ağaçtan ağaca dallar üzerinde gezer dururlar.Afrika maymun veya şempanzeleri gibi. Bu sincaplarıda buraya koydum affınıza sığınarak. Nasıl olsa bu da fazla yerde gezmiyor diye. Bu hayvanlarda, çok hoşuma gidince, duyan bir köylü genci iki yavru bir ana sincapla geldi. Etrafta perde koymadılar, halı bırakmadılar herşeyi dişleri, tırnakları ile mahfediyorlar. Ben şahit oldum siz hiç denemeyin bu sevimli vahşileri beslemeyi. Parmağımı bir ağzına yaklaştığını gördü dişi bir taraftan girdi öbür taraftan çıktı. Duydumki bunlar hastalık taşırmış. bazısı kendisi firar etti, diğerlerini ben azat ettim.

fakat ben akıllanmam, Nemrut'un bozkır eteklerinde her köylünün kafeste kınalı kekliği var. Mahallin insanlarını tanıyayım derken bana kekliklerini tanıttılar. Bir erkek bir dişi getirdim, odanın içi dağbaşı oldu. Ben her ne kadar alıkoyuyorum ama özgürlükleride aklımdan çıkmıyor bir şekilde acıyorum. Bu serbestlik içinde TV nin arka görünmez tarafına yuva yaptılar. Yumurtalar birikti, ama kuluçka yatmıyor. Bir deneyim dedim, gurk olmuş bir tavuk buldum.Balkona yatırıp altına bir iki tavuk yumurtası ile keklik yumurtalarını koydum. Yirmibir gün değil kırk beş gün yattı sonuç yok. Keklikler bana ben kekliklere bakarken evin bahçesinde serbestçe geziyorlardı. Bir baktım erkek dişi kanat kanata vermişler sırta yukarı doğru gidiyorlar. Bunların bir bidiği vardır dedim ama geri dönmediler. Üzüldüğüm tarafı ertesi gün kar yağdı. Kaloriferli yere alışmış o güzelim kınalı kekliklerin akibetini hala aklımdan çıkaramam.

Biz kendi yaşamımızda özgürlüğün farkına varamıyoruz ki. Diğer canlıların yaşamı hangi şartlarda sevdiğini bilelim. Bu özgürlük işi ayrı bir konu anlıyorum. Ama diyorum, insanların özgürlüğü acaba kuşlar gibi kafese girincemi anlaşılıyor. Kuşlar kafese giriyorda insanlar girmiyormu?

Giriyor ama haklı, haksız sonucu ancak özgürlüğü elinden gidenler biliyor.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..