Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Kirlilik ve ekonomik gelişme

Kirlilik ve ekonomik gelişme
 

Kirliliği; “İnsan eliyle yapılan ve çeşitli yollarla doğaya karışan maddelerin, zamanla doğada bulunan miktarlarının artması sonucu dengenin bozulmasına sebep olması ve bu şekilde canlılara zarar verecek, yaşamlarını olumsuz yönde etkileyecek duruma gelmesi” şeklinde tanımlayabiliriz.

Bir çok madde -ki bunların arasında insan sağlığı açısından zararlı olan maddelerde vardır – doğada çok az miktarda bulunmaktadır. Bu maddelerin miktarca düşük olması çevre kirliliği, dolayısıyla da insan sağlığı açısından önemli bir tehlike yaratmamaktadır.

Sanayi ve tarımdaki gelişmeler söz konusu olduğunda üç tip kirlilik ile karşılamaktayız.Bunlar sırasıyla Hava, su ve toprak kirliliği’dir. Bu kirlilikler arasında hava ve su kirliliği Türkiye’de dahil olmak üzere bir çok ülkede önemli boyutlara ulaşmıştır.

Hava ve su kirliliğinin tanımını yapmamız gerektiğinde; hava kirliliğini “Atmosfer’de gaz, toz, duman, koku, su buharı şeklinde bulunabilecek olan kirleticilerin insan ve diğer canlılarla, eşyaya zarar verecek miktara yükselmesi, Su kirliliğini ise “suyun kalitesini ölçülebilecek nisbette kötüleştirecek miktar veya konsantrasyonlarda suya, kanalizasyon, suyu, sanayi artığı, diğer zararlı ve istenilmeyen maddelerin karışması” şeklinde tanımlayabiliriz.

Su ve hava kirliliğini yaratan nedenlerden bir kaçını, hızlı ve düzensiz sanayileşme, kentleşme, tarım ve enerji üretimi, çeşitli madenlerin çıkarılması ve kullanımı olarak gösterebiliriz.

Günümüzde bazı ülkelerin sanayileşmiş, diğer ülkelerin ise-ki bu ülkeler arasında Türkiye’de bulunmaktadır.- sanayileşmekte olduğu görülmektedir.

Özellikle bazı sanayileşmiş ülkelerde, bu süreç içinde sanayi tesislerinin düzensiz olarak kurulması, zamanında gerekli önlemlerin alınmamış olması bugün bu ülkeleri çok ciddi boyutlara ulaşmış çevre sorunlarıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu sadece sanayileşmiş ülkelerin değil sanayileşmekte olan ülkelerinde sorunudur.

Sanayi tesislerinin neden olduğu kirliliklerin başında hava ve su kirliliği, bunların yanı sıra toprak kirliliği gelmektedir. Ancak toprak kirliliği, temelde, çeşitli madenlerin çıkartıldığı, enerji santrallerinin bulunduğu yerlerde daha çok göze çarpmaktadır.

Sanayi: Herhangi bir sanayi tesisi üretmek istediği ürünü elde ettikten sonra geriye kalan artıklarını (bunların arasında üretim sırasında elde edilen yan ürünler, organik maddeler ve diğer kimyasal atıklar olabilir) nehir ya da denize bırakarak zamanla suyun kirlenmesine;ayrıca tesisin çalışması sırasında gerekli olan enerjiyi sağlayabilmek için sıvı, katı vb. yakıt içindeki zehirli gazları direkt olarak dışarı bırakarak zamanla hava kirlenmesine neden olur.

Sanayileşmenin yoğun olduğu yerlerde ki sanayi tesisleri kimyasal atıklarını suya bırakmadan önce , bu atıklar ön işlemden geçirilip gerekli arıtma yapılmadığından dolayı (bu arıtma işlemi üretimin cinsine bağlı olarak değişebilir) su da normal şartlar altında az miktarda bulunması gereken bir çok maddenin limit değerlerinin üstüne çıkmış olması , bu suların gerek insan sağlığı gerekse çevre kirliliği açısından tehlikeli boyutlara ulaştığını ulaştığını göstermektedir.Aynı şeyler hava kirliliği açısından da söz konusudur. Ancak hava kirliliğinden söz ederken önemli bir konu üstünde özellikle durmamız gerekmektedir. Bu ‘da asit yağmuru’dur. Yağmur suyu, genellikle hafif asidiktir. Böyle olmasının nedeni ise havada doğal olarak bulunan CO2 (karbon-di-oksit), kükürt ve nitrojen oksitlerin reaksiyona girmesinden kaynaklanmaktadır. Hava kirliliğine neden olan SO2’in (kükürt-di-oksit) çok miktarda havaya bırakılması sonucu genelde asidik olan yağmur suyunun daha da asitleşmesine neden olmaktadır. Yağmur suyunun çok fazla asidik olması ise göl, nehir vb. yerlerde doğal dengeyi bozacaktır. Bu olay gerek Ankara gibi sanayileşmekten ziyade aşırı ve düzensiz kentleşmeden olsun, gerekse sanayileşmiş bölgelerimizde ve diğer ülkelerde olsun önemli bir sorundur.

Enerji: Termik santrallerde kömürün elektrik enerjisine dönüştürülmesi sırasında havaya bırakılan SO2 ve diğer atıkların (cüruf gibi) çevreye olumsuz etkisi olmaktadır. Özellikle SO2 gazı hava kirliliği ile beraber, çevredeki bitki örtüsünü de yok ettiğinden dolayı bir çeşit toprak kirliliğine de neden olmaktadır.

Nükleer enerji santrallerinde soğutma suyunun, soğutma işlemini tamamladıktan sonra yeniden suya bırakılması sırasında önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Çünkü geri bırakılan suyun sıcaklığı, soğutma işleminde kullanılmak üzere tesise alınan suyun sıcaklığından daha yüksek olmaktadır. Ayrıca, bu santrallerde kullanıldıktan sonra , özel olarak hazırlanmış depolarda saklanan radyoaktif maddelerin herhangi bir kaza veya arıza sonucu toprağa sızması, toprak kirliliğine neden olmaktadır.

Tarım: Günümüzde bitkilerin beslenmesi ve gelişmesinde gübre olarak hayvan dışkıları yerine azot ve fosforca zengin yapay gübreler kullanılmaktadır. Bu tip gübreler yağmur suları gibi sularla sürüklenerek, su kaynaklarının (nehir, göl vb) olduğu yerlere ulaşarak, burada ötrofikasyonun meydana gelmesine neden olmaktadır. Aşırı ötrofikasyon durumlarında ise suda çok fazla yosun ürediği görülür. Bu yosunlar dibe çökerek suda ki oksijeni tüketir ve hidrojen sülfit gazı ortaya çıkar.

Toprak kirliliği; çok basit olarak , enerji santrallerinin çevresinde, çeşitli madenlerin çıkartılması sırasında ortaya çıkan atıkların verimli topraklar üstüne bırakılması sonucu bu toprakların zamanla verimsizleşmesine dolayısıyla da toprak kirliliğine neden olmaktadır.

Sonuç olarak, tarımdan sanayileşmeye kadar bir çok alandaki gelişmelerin bugün bizleri çeşitli çevre sorunlarıyla karşı karşıya bıraktığını söyleyebiliriz.

http://nukleer.greenpeace.org/

http://www.greenpeace.org//melikedemirag

(www.ibb.gov.tr)

 

 

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..