Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Japon balıkları

Japon balıkları
 

Balıkların adının Türkçede ‘Japon balığı’ olduğunu paylaştığımda Japon dostlarım şaşırmışlardı. Gerçekten de Japonya’da lokantalarda, binaların girişlerinde, müzelerde, alışveriş merkezlerinde küçük fanuslarda, büyük akvaryumlarda ve binaların içindeki yapma ve açık havadaki göletlerde gerek Japon balıklarını ve diğer beslenen balıkları görmek oldukça olağan bir şey. Bu ismin kaynağını bilmesem de bu ismin pek de yerinde olduğunu söylemeden geçemiyorum.

Uzun yaşamı ve bereketi temsil eden kaplumbağalara da, Japonya’daki özellikle mabetlerin içindeki göletlerde yüzerken rastlamak mümkün.

Feng-Shui’de evde ve işyerlerinde Japon balığı beslenmesi önerilir. Sembolik olarak değil, sanırım bu balıkların enerjisinin kuvvetinde oldukları mekânı destekleyen ve açan bir özellik var.

Japonya’daki gelenek ve adetler geliyor aklıma. Bizler kadar ve belki de daha çok geleneklerin bağlı bir toplum Japonlar. Dünyanın hızlı değişimi içinde hem dünyadaki gelişmelerinde farkında hem de zamanın oldukça ağır ilerlediğini düşündüren gelenekçi bir yanları var. Geleneklerini sakinlik, uyum ve sevgi ile koruyor ve uyguluyorlar. Belki de çalışma, başarma ve devam etme kuvvetini geleneklerine olan bağlılıktan alıyorlar.

Hızla değişen Türkiye, Japonya’dan bakınca bana daha farklı görünüyor. Benzerliklerimiz kadar farklılıklarımız da kendini gösteriyor.

Haydi, önce benzerliklerimizden başlayalım.

Dünyanın görmediğim birçok ülkesi var. Hep ülkenin ve toplumun birbirinden farklı gelenekleri, düzenleri ve adetleri. Bilmediğim çok. Ben bildiklerimin bana gösterdiklerinden gideceğim.

Japonya’da gündelik ve sosyal yaşamda saygının çok önemli bir yeri var. Neredeyse iki insanın bir araya geldiği her zaman kişiler birbirlerini selamlıyorlar. Teşekkür sözleri dillerinden eksik olmuyor.

Selamlaşmanın, özellikle Japon kültüründeki gibi eğilerek selamlaşmanın ruha farklı bir etkisi olduğunu düşünmeye başlıyorum. Sanki eğilmek, karşımızdaki insanın karşısında eğilmek, ruhumuza daimi olarak mütevazı ve alçak gönüllü olmayı hatırlatıyor. En azından her Japonya’dan dönüşümde bir süre bunun doğru olup olamayacağını kendime soruyorum. Japonya’dan her dönüşümde insanlara, canlılara, doğaya duyduğum saygı sanki artıyor. En kadar kısa süreyle olursa olsun yaşadığımız çevre ve içinde olduğumuz ortam bizi etkiliyor.

Küçüklere sevgi büyüklere saygı, hocalara, öğretmenlere saygı Japon kültüründe de önemli bir yer tutuyor. Biz de büyük şehirlerde unutulmaya başlandığı hissini veren yaşlılara saygı kavramının Türkiye geneline bakınca hala yerinde olduğun görmek beni mutlu ediyor. Yaşlıların da gençleri ve dünyadaki kaçınılmaz değişimleri reddetmek yerine kucaklamak ve gençler ile yakın olmaya gayret etmeleri gerekiyor. Hepimiz olduğumuz yerde kalırsak birbirimize nasıl yakınlaşabiliriz?

Yediğimiz yiyecekler birbirinden çok farklı olsa da yemek Japonya’da Türkiye’de olduğu gibi yaşamda önemli bir yet tutuyor. Ailenin, dostların sofranın başında bir araya gelmesi önemli bir olay. Ev sahipleri misafirlerini özel hazırlanmış ve özenle sunulmuş yemekler ile ağırlarken farklı bir özen gösteriyorlar. Sofraların bizden farkı, sanki Japonlar yemeklerinin her lokmasının tadına varmaya özen gösteriyorlar. Bizlerin sofralarında çeşit bol olur, ama sanki yemeğin tadını almaya, lezzetini ruhumuza almaya Japonların yaptığı kadar özen göstermiyoruz sanki.

Türk yemeklerimizde her çeşit tat vardır. Acılar, tuzlular, et yemekleri, sebze yemekleri, çok farklı çeşitte tatlılar. Şerbetli tatlılarımız da vardır, sütlü tatlılarımızda. Japonya’da ağırlıklı olarak pilav, erişte, sebze ve balık yemekleri yeniliyor. Yemekler çok tuzlu olmuyor. Yerine göre acı kullanılıyor ama tuz bizim kullandığımıza göre çok daha az. Tatlıları da bizim tatlılarımıza göre çok hafif. Mesela baklava genelde Japonlara ağır gelen bir tatlı. Onların tatlı kırmızı fasulyeden yapılan farklı tatlıları var. Doğal olarak çok daha hafif. Meyve Japonya’da pahalı bir gıda ama çilek, çilekli tatlı ve pastalara, pudinglere de sık rastlanıyor. Yeşil çay ve yeşil çaylı tatlılarda var. Ben bir keresinde yeşil çaylı dondurmayı denedim, pek güzeldi. Son seyahatimde Türkiye’ye dönerken Tokyo Narita havalimanında KitKat’ın yeşil çaylı bir çeşidini gördüm ve bir paket aldım. Hafif ve lezzetliydi.

Yeşil çay Japon yaşamının ayrılmaz bir parçası. Sabah kahvaltısında, öğle yemeğinde, akşam yemeğinde ve aralarda yeşil çay içiliyor. Adeta su gibi ve su niyetine içiliyor. Lokantalarda yemeğin yanında çay ikram ediliyor, isterseniz başka içecek söyleme imkânı da oluyor ama çay gerçekten daimi olarak içiliyor.

Japonya’daki yemekler oldukça çeşitli. Bizim Japon yemeği olarak bildiğimiz sushi her gün yenilen bir yiyecek değil. Japonya seyahatlerimde belki üç dört defa özel olarak sushi yemişimdir. Çok farklı çeşitte yemekler var Japonya’da.

Pilav en çok tüketilen gıda diyebilirim. Sabah kahvaltısı dâhil tüm öğünlerde pilav yeniliyor. Genellikle evlerde bulunan pilav makinelerinde yapılan bu pilav oldukça sade ve biraz lapa kıvamında bir pilav. Ben pilav ve pirinç yemeklerini çok sevdiğim için Japonya seyahatlerimde yiyecek sıkıntısı ile karşılaşmadım.

Miso çorbası Japonya’da pilav kadar çok tüketilen ikinci bir gıda. Yine sabah kahvaltılarında ve neredeyse her öğünde içilen bir çorba. Hafif ve farklı bir tadı var. Çok tuzlu değil. Farklı. Ve enteresan olan Japonya’daki yiyeceklerden hangisini özledin diye sorduklarında miso çorbası diyorum. O farklı tadı olmadık zamanlarda canım çekiyor. İstanbul’da çok sevdiğim dostlarım var. Sağ olsunlar bazen onlar hazırlıyor, İstanbul’da içme şansım oluyor.

Japon dostlarımdan çok şey öğreniyorum. Özellikle dostluğa ve paylaşmaya dair. Ülkelerimiz dünya üzerinde birbirinden çok uzak olsa da belli ki yüreklerimiz tahmin ettiğimizden çok daha yakın.

 
Toplam blog
: 132
: 1125
Kayıt tarihi
: 04.11.07
 
 

Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'ni birincilikle bitirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nde Cornell Üniv..