Koçluğun ne olduğundan ve ne olmadığından bahsettik. Şimdi sıra geldi profesyonel bir koçun kim olması gerektiğine. Gerekmek, lazım olmak gibi ifadeler kullandığımda bir an kendimi profesyonel bir koçun nasıl olması gerektiği hakkında ahkam kesiyor gibi hissediyorum, sonra geçiyor. Çünkü, ilk yazımda da belirttiğim gibi, bu meslek hakkındaki hayret verici ön yargılara şahit olmamış olsaydım bu platformda olmayacaktım.
Gönül istiyor ki, pek çok meslektaşımın yaptığı gibi bilinçli, araştırmacı bireyler bana gelsin diye bekleyim ve tatlı tatlı işimi yapayım. Ben bu konuda halkçı, sosyalist, aktivist vb. adı her neyse artık daha farklı bir yol izlemek, benim hayatımı değiştiren bu felsefeden herkesi doğru bir biçimde haberdar etmek istiyorum. Ve özellikle altını çizmek isterim ki burada paylaştığım hiçbir bilgi benim tarafımdan uydurulmamış, sadece yorumlanmıştır. O zaman ben daha fazla sözü uzatmadan başlığımızın açıklamasına geçeyim:)
Profesyonel koç kimdir?
Koç, değişim ve gelişim sürecinde bireyin içinde var olan potansiyelini, doğru ve güçlü sorular sorarak ortaya çıkarmasını sağlayan, danışanın anlattıklarından satır aralarını okuyabilen empatik bir dinleyici; sezgilerini doğru kullanmasını bilen mükemmel bir gözlemci; yargılamayan, eleştirmeyen, danışanını tam ve bütün bir birey olarak kabul edip ona inanan bir hümanist; danışanın motivasyonunu daima yüksek tutmayı başaran bir yol arkadaşı; danışanın kendisini huzurlu, güvende ve anlaşıldığını hissederek her şeyiyle yansımasını görebildiği bir ayna; danışanının belirlediği hedefe giden yolculuğunda yoldan çıktığını gördüğü an onu durdurup “başka, daha başka?” sorularıyla düşünmeye teşvik ederek meydan okuyan sağ duyudur.
Peki bir koçun sahip olması gereken etik değer ve ilkeleri neler olmalıdır?
1. Bir koç; esnek olmalı, gerekirse uyguladığı teknikleri değiştirmeli, kendinin de bir birey olarak yanılma payının her zaman var olabileceğini düşünmeli, sadece yanılgılarını doğru zamanda düzeltecek kadar tedbirli ve kontrollü olması gerektiğini bilmelidir.
2. Profesyonel bir koç, danışanı ile arasında görünmez bir göbek bağı oluşturmaz, onu kendine bağlı kılmaz ve duygusal bir ilişki kurmaz.
3. Danışanına ait tüm kişisel bilgileri gizli tutmak ve bu güveni danışanına vermek bir koçun en önemli etik değeridir.
4. Bir koç, kendisine gelen danışanının ancak ruhsal anlamda sağlıklı, tam ve bütün bir birey olduğuna eminse koçluk hizmetine başlamalıdır.
5. Koç, bireyin çevresi veya kendisi için bir tehlike arz ettiğini düşündüğü an süreci sonlandırıp danışanı hatta yakın çevresini profesyonel bir destek alması için bilgilendirmelidir.
6. Koçluk hizmeti, bireyin kendi isteği ve talebiyle başlamalıdır. Bireyin yakın çevresinden bir baskıyla görüşmeye geldiğini tespit eden koçun seanslara başlamaması gerekir.
7. Koç, ilk görüşmede, koçluk hizmeti hakkında detaylı bir tanıtım ve bilgilendirme yapmalı, danışanın koçluk hizmetinden doğru şeyler bekleyeceğinden emin olmalıdır.
8. Koç ve danışan arasında, koçluk hizmeti detaylarını içeren, seans süreleri ve ücretlerinin net olduğu, iki taraf için de sürecin hangi koşullarda sonlandırılabileceğini ifade eden bir hizmet sözleşmesi imzalanmalıdır.
Ben olmazsa olmaz diye düşündüğüm 8 ilkeyi yazdım, detaylandırılabilir tabii ki.
Koçluğun, bir meslek olarak kabul edilse de hala insanların ön yargılı, küçümseyen bakış ve duruşlarına maruz kalmaktan kurtulamadığından bahsetmiştim. Bu duruma sebep olan iki etken var: 1- Sadece ticari amaç güden firmaların verdiği niteliksiz eğitimler. 2- Nasıl eğitim almış olursa olsun, o sertifikayı eline aldığı an kendini "Profesyonel Koç" ilan eden duning-kruger sendromundaki (konuya hakim olmasa da kendini en iyi ve en başarılı görme eğilimi) bireyler. Koçluk eğitimi, her şeyiyle (belirli teknikler + uygulama) 60 saatte rahatlıkla tamamlanabilen bir eğitim. Yani, 2-4 senelik süreçten sonra bize bir meslek sunan üniversite eğitimlerimizi düşünürsek evet çok kısa bir zaman.
Bu durumun yarattığı etkiyi, benim de eğitim aldığım merkezde eğitim satışı yaptığım dönemde çok net gördüm. Eğitim hakkında bilgi almak için arayan beş kişiden üçü mutlaka şu soruyu yöneltiyordu: "İyi güzel anlatıyorsunuz da bu kadar kısa süre, bu işi yapabilecek donanımı bize sunuyor mu yani?!" Bu soruya verdiğim cevap, ürününü pazarlamaya çalışan birinden beklenmeyen bir cevap olduğundan karşı tarafı şaşırtıyordu genelde. Tabii ki de alacağınız bu eğitim yeterli değil! Bu eğitim size, koçluk mesleğinin kapısını açan anahtarı sunuyor sadece. Kapıyı açıp içeriye girdikten sonra sonu olmayan bir yolculuk bekliyor sizi. Oh kapıyı açtım, kapının önüne tezgahı açayım, gelen giden görür nasılsa, şimdi kim hazırlık yapacak, yola çıkacak, tanımadığı bilmediği yerlere gidecek derseniz şayet mahallenizde sizi herkes tanıyıp bildikten sonra ya tezgahı kapayıp gitmek zorunda kalırsınız ya da koçluk serüveniniz eş dost, arkadaş muhabbetlerine döner. Hiç vakit kaybetmeden yola çıkmalı, uzak diyarlara yol almalısınız, yeni yerler keşfedip sürekli öğrenmeli, ruhunuzu beslemeli, sahip olduğunuz tüm beceri ve yetenekleri geliştirmek, yenilerini edinmek için sürekli okumalısınız.
Koçluk, kişisel gelişimin her alanından beslenen, -en az- temel seviyede felsefe, psikoloji, sosyoloji bilgisi gerektiren bir meslek (bence). Örnek vermek gerekirse; beden dili bilmelisiniz ki koçinizin vermek istediği sözsüz mesajları anlayabileseniz, iletişim alanına el atın ki gerçek bir dinleme( ki bu meslekte az konuşuyor çok dinliyorsunuz), satır aralarını okuyabilme/analiz edebilme ve sonda söyleyeceğinizi başta söylememe becerisine, empati-sempati ayrımına, gizli ikna tekniklerine sahip olun. Temel felsefe kitaplarını okuyun ki sokratik soru kalıplarını kullanmayı, düşünmeyi düşündürtmeyi öğrenin. Sosyolojik olgu ve araştırmaları öğrenin ve takip edin ki, koçinizin aşırı sosyal uyum etkisinde( araştırmak isteyenler için bkz:Asch deneyi.) kararlar aldığını keşfedebilin mesela.
Koçluk, akıl sağlığı yerinde, mantıklı düşünebilen ve herhangi bir psikolojik rahatsızlığı bulunmayan bireylere verilen bir hizmettir. Dolayısıyla, bu hizmetin içeriğini bilmeyen en tehlikelisi de psikolojik bir rahatsızlığı olduğunu henüz bilmeyen bir bireyin hastalık tanısını temel düzeyde yapabilmek yani az önce saydığım beşeri bilimlerin en önemlisi olan psikoloji alanına hakim olmak ise bu mesleğin olmazsa olmazı. Başarı ve mutluluk konularında yapılan araştırmaları ve başarılı kişilerin, dahilerin, sanatçıların biyografilerini okumak ve yeri geldiğinde bunlardan söz etmek de hem koçilerimizin bize olan saygısını ve güvenini arttıracak hem de sol beyin merkezli bireyleri rahatlatıp tatmin edecektir.
Kısacası bilgi güçtür.
Güçlenelim ki güçlendirebilelim.
Aksi takdirde, yola çıkmak için bir araca ve ehliyete sahip fakat; aracında ilk yardım çantası, stepnesi, yedek benzin bidonu hatta emniyet kemeri bile bulunmayan bilinçsiz bir sürücüden farkımız kalmaz.