Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Kaçak Gelinler dizisinden Sevgi ve insanın tekamülüne dair alınabilecek feyzler

Kaçak Gelinler dizisinden Sevgi ve insanın tekamülüne dair alınabilecek feyzler
 

Kaçak Gelinler dizisi


Tasavvuf’ta her şeyin insana O’na konuştuğu söylenir. Her şey Allah’ın farklı tezahürleridir ve O bizi bize buldurmak için kulları ve tecellileri üstünden konuşur. Yani mesajlar hep endirekttir, dolaylıdır. Mesaj ve yardım hep vardır, ama almak lazım çünkü özgür irade var, cüz-i irade var.

Günümüzdeki bilgi bombardımanı içinde TV dizileri de farklı bir gözle bakıldığında insana ve hayata dair çok malzeme içeriyor. Bakınca insan bir diziden bile bazı feyzler alıyor. Ben de dün gece bunu yaptım.

Kızım televizyonda oynayan “Kaçak Gelinler” dizisine bayılıyor. Ben de onun heyecanına ortak olmak için arada bir yanına oturur, birlikte keyifle izlerim sevdiği film ve dizileri ve sohbet ederiz. O seviyor diye oturur yanına kızımın dünyasına dalarım, anlamaya çalışırım haya bakışını, yorumlarını.

İşte dün gece birlikte seyrederken hem seyrettim hem de bazı şeyleri düşündüm. Sanki gerçek bir hikayeyi izliyor gibi bir TANIK ZİHNİYETİYLE izledim. Ne eleştiri, ne de bir yargılama olmaksızın.

Hayat bir oyun, bir tiyatro ve bizler de oyuncularız.

Ne garip bir varlık şu insan. Selim’in sevgisine karşılık Şebnem o cıvıl cıvıl karakterine rağmen kaçıyor. Adam ona yaklaştıkça bin bir türlü garip, uçarı tavır ve davranış ile onu uzak tutuyor. Hem de sevmesine, delice sevmesine rağmen. Ne paradoks ama. En sonunda Selim artık bu uçarılıklar ve garipliklerden sıkılarak Şebnem ile yüzleşip “senden vazgeçtim” diyor.

İşte olaylar da bu andan itibaren başlıyor. Kaybetmenin acısı Şebnem’i vuruyor. Bir kavga oluyor ama sonunda Şebnem maskesini kaldırıyor.

Kızım seyrederken çok naif bir şekilde neden Şebnem’in sevdiğini söyleyemediğini sordu. Ne kadar basit ama doğru bir soru bu... Kendini özgürce ifade etmenin yanlış olmadığını bilen bir çocuktan biz büyüklere ne doğru bir mesaj bu.

Neden insanlar sevdiklerini söyleyemezler bir türlü? Neden insanlar içlerindeki güzel duygu ve düşüncelerini, Tanrı’nın bize verdiği en güzel insani unsurlardan biri olan duygularını paylaşamazlar?

Sanırım cevap insanların korkması. Maskelerin kalkması ve iç dünyalarını dışarıya açmalarının verdiği bilinmezlik ve korku. İncinme, zayıf görünme, güçsüz hissetme korkusu.

İncin, zayıf ol ne fark eder? Ne olur? Her güçlü görünenin güçlü olduğunu kim söylüyor. Zorbalar bile kendi güçsüzlük ve acizliklerini telafi etmek için zorbalık maskesi ile hegemonya kurarlar. Kendilerinden zayıf insanlar üstünden kurarlar... Ta ki daha güçlüsü çıkıp oyunu bozana dek.

Sadece sevgi, aşk gibi güzel duygular olarak da ele almamak lazım duyguların dışa vurumunu...

Selim ile Şebnem öyle şiddetli bir kavga ediyor ki bunlar o an negatif duygular. Ama hayatta bu da gerek. Evrende her şey zıtlıkların dansından ibaret. Zıtlıklar olmasa evren olmaz çünkü hareket olmaz. Çıkmak kadar düşmek de var. Düşmeden çıkmanın anlamı ve güzelliğini bilemez ki insan. Hata yapmadan doğruyu bulamaz ki insan. Hata olmadan geçmiş tecrübelerden gelen olgunluk olamaz ki. İnsanız ve hata yapacağız ve her hatadan öğrenip yola devam edeceğiz. Bu yüzden korkmadan içindeki olumsuz duyguları da içine atmadan doğru şekilde, doğru tarzda, doğru yer ve zamanda konuşmalı insan. Yine karşı taraf anlamıyorsa o zaman düşünmeli insan.

Konuşmalı ki içine atmamasın çünkü içe atılan her şey suyun altına bastırılan bir deniz topu gibi sonra elimizden kaçar ve suyun üstüne büyük bir kuvvetle çıkar. Belki de suratımıza bile çarpar. Beklenmedik bir anda.

Peki bu dizi bana başka neler düşündürdü o akşam...?

Bu sorunun cevabı ile “neden acaba insan ruhu dünya okulunda beden alıyor da başka üst boyutlarda evrimini sürdürmüyor?” sorusunun cevabı bence aynı...

Çünkü...!!

İnsanoğlu inanılmaz karmaşık bir canlı. Akıl, beden, ruh ve duygular şeklinde 4 temel dünyevi boyutu var yaşamının. Psiko-sosyal bir varlık şu insan. Bir ayağı sonsuz ve ölümsüz ruhu sebebiyle gökte, diğer ayağı ise topraktan gelen bedeni sebebiyle yerde. Bir kanadı manada diğer kanadı maddesel dünyada çırpan saf bir beyaz güvercin gibi. Bu alemde süptil boyutlardaki “hızlı tezahür” olmuyor. Bu da çabalama, yanma, pişme, düşme, kalkma, sabretme gibi birçok şeyi gerektiriyor öğrenmek ve tekamül etmek için. Dualite bu alemde insanı ve ruhunu daha şiddetli test ediyor. İşte bu yüzden bu alemde yapılan tekamül çok önemli.

Bu etkiler zinciri ise insan ruhundan duygular vasıtasıyla büyük küçük dalgalanmalar ve girdaplar oluşturuyor. Duygular olmazsa ruh bedensel sınavını yapamaz. Sadece duyudan ibaret olan insan bir robot gibi olur. Bu yüzden duygular insanın tekamülü için önemli.

Bir dizi insana neler düşündürüyor görüyorsunuz. İyi ki kızımla oturmuş, seyretmişiz. Zaman olsa sayfalarca yazılabilir ama şimdilik bu kadar olsun.

Sevgiler,

Kenan

 

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday/

 

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..