Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

04 Kasım '14

 
Kategori
Güncel
 

Kader diyebilir misiniz?

Kader diyebilir misiniz?
 

Sormadan edemiyorum. Söyleyin bakalım! Bu kadar ucuz ölümlerde ve geride kalanların ölen yüreklerinde kimlerin parmak izi var?


Hayır, efkârlı değilim. Bakmayın öyle düşünceli duruşuma. Eğer, bir şarkının ezgilerine takılıp kalmışsam bundan dolayıdır suskunluğum.

Haksızlığadır isyanım, çürümüş değerlere karşıdır isyanım.

Efkârlanırsam düşünemem, gerçekleri göremem.

Bundan dolayıdır ki, yapılan her haksızlığa karşı bütün hücrelerim ayaklanıyor.

Hayata inat, güçlüye inat derin bir savaş başlıyor yüreğimde.

Bir türkünün ezgilerine takılıp kalıyorum.

“parsel parsel eylemişler dünyayı
bir dikili taştan gayrı nem kaldı.”

Şu anda bir “mezar taşı” olmayanlar geliyor aklıma.

Yerin yüzlerce metre altında sular içerisinde, balçık içerisinde kalanlar geliyor.

Anaların bayramlarda “evladım” diye sarıldıkları soğuk mermer taşları ile yapılan şehit mezarları geliyor aklıma.

Soma’da kömür kokan yüzlerce insanımızın mezar taşları geliyor aklıma.

Efkârlanmıyorum, öfkeleniyorum sadece.

Yüreğimizi yaralamayan, yaşanmamış hangi acılar kaldı ki bu ülkede?

Düşündükçe, sessiz ama güçlü bir fırtına kopuyor ruhumun derinliklerinde.

Sormadan edemiyorum.

Söyleyin bakalım! Bu kadar ucuz ölümlerde ve geride kalanların ölen yüreklerinde kimlerin parmak izi var?

Cevap verin diyorum ama nafile…

Mevsimlik işçilerin mevsimlik ölümleri, madencilerin yerin yedi kat altına gömülmeleri, gömüldükleri madende su içinde boğulmaları,

Ve “benim oğlum yüzme bilmezdi” diyen ananın feryadı.

Efkârlanmıyorum, sadece öfkeleniyorum…

“Adaletin bu mu dünya” diyorum.

 Ama sonra düşünüyorum da dünyanın ne kabahati var.

Herkes kendi ülkesinde aramalı adaleti.

Acılar karşısında söylenecek o kadar cümlelerim var ki,

Ama bunları içime gömmek istiyorum çaresizlikten.

Ağlayan, ağıt yakan madenci yakınlarını gördüm,

mevsimsiz ölen mevsim işçilerinin yakınlarını gördüm.

Onların acıya karışmış öfkelerinde fırtınalar gördüm.

Kimsenin karşısında duramayacağı.

Fakirin, fakir düşlerinin nasıl yok edildiğini gördüm ekranlarda.

Her biri sanki bir yaprağın sonbaharda ki ölümü gibi dökülüyorlardı acıların karşısında.

Ama bekliyorlardı umutla.

Beklerken sabırdan bir elbise giymişlerdi üstlerine,

Beklerken bir dağın sessizliği içindeydiler,

Beklerken sadece yürekleri ile konuşuyorlardı.

Biliyorlardı ki herkes çekip gidecek.

Yoklukla ve onun yokluğu ile bir başına kalan kendisi olacaktı.

Ve bir gün yıldız düşmüş saçlarıyla vuslata yürüyeceğini biliyordu.

Çünkü yaşadığı sürece yüreğinde bir kor ateşle yaşayacaktı.

Ve mahşerde bunların hesabını soracaktı.

 

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara