- Kategori
- Güncel
Kadın cinayetleri nasıl önlenebilir?

Kadın cinayetleri son 10 yılda 1300 kat artmış... Neden ?
Eskiden cinayet haberleri, basılı medya’da üçüncü sayfada çıkardı. Bunları çok önemsemeyip, sonraki sayfalara bakardım. Çünkü, hemen her gün işlenen cinayetler, intiharlar, adam yaralamalar v özellikle trafik kazaları normal bir olay gibi algılanırdı. Öyle de devam etti. Ama pek çok insanın da bundan haberi olmadı. Çünkü gazete okuma oranımız dünya klasmanında alt seviyelerde.. Internet medyası yaygınlaştıktan sonra, gazete okuru olmayanlar, ciddi sanal medya takipçisi oluverdi.. Bunu rahatlıkla gözlemlemek mümkün.
Buna en son örnek, Özgecan cinayetidir. Özgecan Aslan cinayetinin yankıları tüm sıcaklığıyla devam ediyor. Bu yankılar yalnız basılı ve görsel medyada değil, sanal medya adını verdiğimiz, internet sitelerinde de tüm sertliği ile devam ediyor. Etmeli de… Zira, basılı medya zorlamayla toplam 1-2 milyon adede zor ulaşıyorken ve bu miktarın yüzde kaçının gerçek okur olduğu tam bilinmezken ve bunun yüzde kaçının toplumsal olaylara duyarlı olduğu yada olacağı da gözlenemezken, internet medyası ve sanal ortam sitelerindeki yayınlar ve paylaşımlarla, bir olayın ulaşılabilirliği çok milyonlarla ifade edilebiilr.
Peki, sanal alemlerdeki bu paylaşımlar, protestolar, yazılanlar, çizilenler, toplumsal duyarlılığı artırabilir mi ? Benim gözlemim, fazlasıyla arttırıyor. Ancak, bunu eylem boyutuna ulaştırıp, yürüyüşler, mitingler şeklinde de yapmak lazım. Gördüğüm kadarı ile de hangi toplumsal sınıfa ait olursa olsun, bu tür vakalarda bir araya gelinebiliniyor. Bunu Özgecan cinayeti dolayısı yapılan paylaşımlardan takip ettiğim kadarı ile söylüyorum. Hele ki, vahşetin boyutları gün geçtikte daha çok aydınlanınca, toplumsal reflekslerin konuşmak boyutunun dışına çıkması, protesto, yürüyüş, eylem, miting boyutuna da gelmesi lazım.. Konu sadece kadınları ilgilendiren, her türlü cinsel taciz, tecavüz, dayak, yaralama, darp ve ölümler de sınırlı kalmamalı, buna hangi sebepten olursa olsun intiharlar, töre cinayetleri de eklenmeli… Bu anlamda toplumsal duyarlılık hat safhada ve en serti ile sergilenmeli. Yoksa, bu vahşetlerin sonu gelmeyecek. İşte Özgecan için yurdun her köşesinde protestolar yapılıyor, yürüyüşler düzenleniyor. Dün Mersin’de yaklaşık 20 bin kişilik bir topluluk yürüyüş yaptı. İnsanlar kimi zaman slogan attı, öfkesini kustu, söyleyeceklerini söyledi. Kimi zaman haykırarak, kimi zaman döviz sallayarak, kimi zaman ağızlarına yapıştırdıkları siyah bantlarla susarak. Aslında çok şey söyleyerek. Ama burada almamız gereken derslerden biri de şu olmalı. İstediğimizde toplumsal duyarlılık reflekslerimiz harekete geçiyor. Bu Özgecan ile de sınırlı kalmamalı. Ta ki, insanlar seslerini duyurana kadar.
Günlerdir ekranlarda, sosyal medya da tartışılıyor. Özgecan’ın katillerine ne ceza verilmeli ? Bu cinayetler nasıl sona erdirilmeli. En son siyasete de yansıyan -ki yansımalıdır- bu cinayeti işleyenlerin cesasının çok ağır olması gerektiği hatta cezalarının ‘idam’ olması gerektiği ifade edildi. Pek çok kesim ise idam kararına karşı çıktı. AB müktesebatını gösterdi. Bazı kişiler de bu sorunun eğitim ile ortadan kaldırılabileceğini ifade etti…
Hepsi bir düşüncedir. Saygı duymak lazım. Konunun derinlemesine tartışılması en doğrusudur. Bir önceki yazımda da ‘idam tartışılmalı’ derken bunu kastetmiştim. Gördüğüm kadarı ile toplum tüm katmanlarında bu durum tartışılıyor. Ancak, öbür taraftan ne cinayetler, ne ölümleri ne ölenler son buluyor. İşte daha dün Özgecan’ı tartışırken, genç bir adam, kartopu yüzünden, bir cani tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Cesası ne olacak ? Bugün sabah gazeteleri okurken, ilk haber yine bir cinayet haberi idi. Haberde ‘yatakta karısına sarılmak isteyen adamın, ters cevap alınca, karısını ruhsatsız silahı ile vurup öldürdüğü’ belirtiliyordu. Cesası ne olacak ? Ne olursa olsun, bu caniler yatıp, çıkacaklar. Sonra yine… ?
Peki eğitim ile bu sorunlar halledilebilir mi ?
Bu sorunun cevabı vermeden önce bugünkü bir habere bir göz atalım:
“ Kepez Atatürk Anadolu Lisesi müdür yardımcısı Filiz G., okuldaki 31 sınıf başkanını toplayarak, "Bu okulda kızlar mini etek giyiyor. Bu tacize açık bir durum. Böyle giyerlerse tacizi hak ediyorlar. Erkek öğrencilerden bir tim kuracağım. Erkekler mini etek giyen kızları önce uyaracak. Eğer devam ederlerse taciz yapılacak" dedi.
Haydi buyurun bakalım. Sorun gerçekten eğitimle halledilebilir mi ?
Bakın bu işin tam olarak eğitimle ilgisi yok bence. Çünkü eğitimli insanlar da bu tarz suçların içine itilebiliyor yada kendisini bu suçu işlemiş olarak bulabiliyor. Medya’da bazen bu olayları itekleyebiliyor. Halbuki, medya toplumun önünü açan bir organ olmalı. Ufak bir örnek;
Bilmem hatırlarmısınız ? Bir televizyon kanalında, bir sabah kuşağı programında, ahlaktan nasibini almamış, içinde tanrı korkusu olmayan, ar damarı çatlamış herifin biri, imam nikahlı eşini bıçaklayarak öldürmüş,ceza almış, sonra afla çıkmış. Ardından, bir başka kadını imam nikahıyla eve kapatmış, bir süre sonra onu da baltayla öldürmüş. Bu katliamdan da alt tarafı 6 sene hapis yatmış, hapisten çıkar çıkmaz TV’deki izdivaç programına katılmış, “yuva kurmak benim de hakkım” demişti. Sonra da, kendisine ‘sanatçı’ denilen Seda Sayan’ın hanım seyircilere dönüp “hiç bu kadar güler yüzlü katil gördünüz mü?” diye sormuş ve seyirciler de çılgınca ve de gülerek alkışladı. Karaktersizliğe bakın.
Katiller yüzsüz, medya ikiyüzlü, sanatçı geçinenler sorumsuz olursa. Siyasiler umursamazsa ve hatta kendi dertlerinin peşindeyse, yargı gerektiği ceza sistemini uygulayamıyorsa, hukuk sistemi ‘adamına göre muamele’ sistemine dönüşmüşse, toplumda “adalet duygusu” var diyebilir misiniz ?
Sorunun çözümü yalnız eğitim sistemi ile ilgili değildir. Toplumsaldır, hukukidir, yasalarla ilgilidir. Bireyseldir, ekonomiktir, vs. Ülkenin rejim sisteminin değiştirilmesinin tartışıldığı ve dikte edildiği bu günlerde bence bir an önce partiler ve siyaset üstü kurullar, komisyonlar kurulmalı ve bu konular tartışılmalıdır. Bu toplumların ve ülkenin geleceği açısından ‘Başkanlık’ sisteminden daha önemlidir.
../..