Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '22

 
Kategori
Güncel
 

Kadın Olmak

 

Toplumları geliştiren temelde iki yaratıcı güç vardır. Biri kadın yani anne,  diğeri çocuk yani evlat. Biri topraktır yani ekilen diğeri tohumdur yani yetiştirilen. ANADOLU, ANADÖLÜ, toprak ana. Soy kadından yürür. Kadın doğurganlığı ve üretkenliği ile çocuk saflığı ve hayal gücüyle dünyaya bedenlendiği haliyle.

 Doğa kendi ritmine bırakıldığında her şey olması gerektiği gibi kendi fıtratına uygun ilahi sistemle uyumlu bir şekilde akar gider. Kuşlar uçar, kediler miyavlar, ağaçlar çiçek açar, rüzgarlar eser, yağmurlar yağar. Kimse kimsenin alanına girmez, istila etmez, değiştirmeye çalışmaz, tecavüz etmez, her varlık kendi fıtratı doğası gereği davranır, her şey ilahi bir nizamla devinir durur. Akış bakidir her bir zerrenin sistemde bir yeri bir görevi vardır. Bu görevlerden ilki hayatta kalmak ikincisi de üremek, çoğalmaktır. Dişi aslan dişi aslanla çiftleşmez mesela ya da bir ineği başka bir inekle çiftleştiremezsiniz çünkü onların doğasında ve fizyolojik yapılarında böyle bir yazılım ya da sistem yoktur.

Son yıllarda yeni dünya düzeni diye bir türkü tutturdular dört nala gidiyorlar iptal ederek söylüyorum. Yeni dünya düzeni dedikleri türkünün ilk dörtlüğü, dünyada ki insan sayısını azaltmakla ilgili. Var olan kaynaklar yetmezmiş falan filan. Oysa bunun da sebebi üretimi durdurmak var olan kaynakları tek elde toplamak olmadı yok etmeye çalışmak olmadı  DNAlarını bozmak çeşitli işlemlere tabi tutmak. Yediğimiz içtiğimiz, giydiğimiz, kullandığımız , izlediğimiz her şeyde bir manipülasyon, bir istismar, bir fikir bulanıklığı, toplumu iğdiş etme yolunda bir çapanoğlu, bir dayatma, zorlama söz konusu. Dayatma, zorlama derken henüz fiziki bir süreç pek olmadı pandemi dönemini ve it dalaşı yapılan savaşları saymazsak. Bu dayatma ve zorlamalar, yönlendirmeler en çokta görsel, işitsel ve bilişsel olarak gerçekleştirilmekte. Pandemi sürecinden önce dünya starları eşliğinde garip bir şekilde cinsiyetsizlik kavramı zihinlere işlenmeye başlandı ve son yıllarda da artık alenen bu kavram, akım şeklinde yayılmaya başlandı. Dünyada bu akıma kapılan binlerce insan kavramı yumuşatarak yüksek sesle , cinsel tercihlerimizi onaylamasan da saygı duy demeye başladı. Saygı duyalım tabi ki ama kendine gerçekten şu soruyu sordun mu? Ben kimim? Ne istiyorum?

Kimseyi yargılamak, eleştirmek değil niyetim  anlatmak istediğim şey yeni dünya düzeni kurmak isteyen bir güruh var ve top yekun olarak onların manipülasyonu, istismarı, dayatması, zorlaması, yönlendirmesi, beyin kodlaması altındayız iptal ederek söylüyorum yani yapılan her şey bilinçle yürütülen bir oyunun parçası. Cinsiyet değiştirme yaşı Türkiye’de bile 12’lere düşmüş. Ülkemin en büyük hastanelerinde 12 ile 19 yaş arası gençler cinsiyet değiştirmek için sıra bekliyorlar 500 bine yakın genç cinsiyetlerini değiştirmek istiyor. Bunlar ergenlik dönemi çocukları ve tamamen özendirilmiş, hipnotik yönlendirilmiş, farklı olmak adına, kull olmak adına, zihinsel dayatmalar, Bilinç altı kodlamaları, değerlerin manipüle edilmesi yok sayılması ve yukarıda bahsettiğim konular. İnsanlığın dışına çıkmak, fıtrata aykırı yaşamak, yaradılışa baş kaldırmak, bedensel varlığını red, özünü red, insanlığını red. Şeytanın süsleyerek fısıltılarla güzel göstermesi, baştan çıkarması

İnternette ve paralı kanallardaki absürd diziler ve filmler bizim gündüz kuşağı programlarına ve seri halindeki dizilere beş basar. Çünkü onlarda her şey sistematik ve aleni bir şekilde işleniyor ve masumane gösterilmeye çalışılıyor. 2000’li yıllarda subliminal mesajlar 25. Kareye sığdırılırken şimdilerde kör gözüm parmağına yapılıyor. Dünya starlarının kliplerine bir tıkla ulaşıyorsun, kadın mı erkek mi olduğunu anlayamadığın varlıkların bir kargaşa, kaos, aşırı sapkın cinsel içerikli videoları, klipleri, filmleri elinin altında. Şimdilerde de cinsiyeti de aştılar cinsiyetsizliğe doğru yol alınıyor. Bakıyorsun dünya güzeli bir varlık bakmaya kıyamazsın daha çocuk sayılacak yaşta ama kız mı erkek mi anlamıyorsun. Eskiden saçını uzatan, kulağına küpe takan ergenlere kızardı büyüklerimiz ve bizde onlara kızardık kuşak çatışması, geri kafalılık filan der geçerdik. Ne bilelim işin buralara geleceğini yahu.

İşin esprisi bir tarafa Cidden çocuklarımız, gençlerimiz, geleceğimiz tehlike altında. Şuan hastanelerin verdiği rakamlar 500 bin üzeri ve hastanelere başvurmamış kıyıda köşede kalanlarda cabası  yani demem o ki 5,10 sene sonra insan üremesi diye bir şey kalmayacak iptal ederek söylüyorum.

Özellikle kadınlar, bir toplumda kadının ahlakı değişti mi o toplum ya güzelliklere doğru ya da kötülüklere doğru değişim gösterir. Çünkü çocuğu doğuran da onu yetiştiren de kadındır. Önce kendimize sonra çocuklarımıza sahip çıkalım, çocuğu büyütmekle yetiştirmek arasında ki ince çizgiyi fark edelim. Son 20 yıldır yetişkin bazı kadınlar da ve bazı gençlerde gözlemlediğim iki zıtlık var ;  ya gereksiz bir öz güvene sahipler ya da aşırı içe kapanıklar. Çocuklar bizlerin aynalarıdır fakat aynada ki sadece yansımadır “biz” değildir. O aynalara bakıp gerekli düzenlemeyi kendi üzerimizde yaparız yansımamızda değil.

Kadın ve çocuk toplumun iki önemli mihenk taşı, bakın çocuğu erkek ya da kız olarak ayırmıyorum onlar doğduklarında zaten cinsiyetleri üzere doğuyorlar.  Ve anne hamile kaldığından itibaren bebeğini yetiştirmeye kendini eğitmekle başlar. Buradaki en önemli nokta ise duygu yönetimidir. Anne kendi duygularını yönetmeyi ve yönlendirmeyi yapa bildiğinde içinde büyüyen can da ona eşlik eder ve bir çocuğun geleceği anne karnındaki dönemle 7 yaş arasında neredeyse belirlenmiş olur. Gerçek

Yukarıda yazdıklarım ise anne ile çocuk arasına girmeye çalışan tehlikeli virüslerdir. Bu durumda erkek çocuğu da kız çocuğu da yetiştiren annedir, anne ne kadar ana ola biliyorsa, ne kadar sağlam durup değerlerine sahip çıkabiliyorsa, güzel ahlakı kendi fıtratı ve karakteri ile birleştirmişse o kadar da sağlam çocuklar yetiştirir demektir ve de bunun eğitimle filanda çok alakası yoktur. Ne demiş Fuzuli ; “ ilim insanın cehaletini alsa da hamurunda varsa eşeklik baki kalır”

Analar, anneler, anne adayları, genç kızlar gerçek kendimize uyanmak nasıl olurdu?

 İçimizdeki özümüze, gerçek güzelliklerimize uyanmak nasıl olurdu?

Gerçek gücümüze, gerçek sevgiye uyanmak nasıl olurdu?

Süsleyip püsleyip, yılan gibi fısıldayıp bizlere sundukları aşırılıkları, sapkınlıkları, dengesizlikleri, cinsel objeliği, değersizleştirilmeleri, saygısızlığı, itibarsızlığı, özgürleşmek adına köleleştirildiğimizi  fark ederek gerçek kadın olmanın bilincine ulaşmak nasıl olurdu?

Kendi fıtratımız üzere değerini bilen, özgüveni ölçülü, manevi gücünün farkında, ayakları yere sağlam basan, korkularından özgürleşmiş, değerlerine sahip çıkan kadınlar olmak hayatımızı ve yaşadığımız toplumu nasıl değiştirir nasıl geliştirir bunu hayal edebilir miyiz?

Kadın elinin değdiği yer, dokunduğu yürekler, baktıkları çiçekler gibi güzelleşir aman diyim siz siz olun kendinizi geliştirin, çocuğunuzla yetiştirin ki en iyi öğretmenlerdir çocuklar. Daha güzel umut dolu ve yaşanası bir dünya için iç ve dış tuzaklara uyanalım. Hayat, yemek, içmek ve sevişmekten ibaret değil otomatik pilottan çıkıp içimizde ve dışımızda neler olduğunu fark edelim. Ve kadın olmanın ayrıcalığını, asaletini, dünyaya sevgiyle yön vermenin güzelliğini yaşayalım. Sevgilerimle.

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 48
: 175
Kayıt tarihi
: 19.08.13
 
 

Çok bildiğimden değil anlamak ve anlam kazanmak için yazıyorum, anlamlarla var olmak adına, herke..