- Kategori
- Anne-Babalar
Kadındaki yaratıcılık

Kadınsal Yaratı
Yaratıcılık akıl ve güncel anlayışla hayal edebilme hayaliyle ilgili farklı düşünebilme ve hayalini gerçekleştirebilmektir ve sonucunda kendinden, özelinden çıkan doğallıklar yaratmaktır. Yani; sosyal varlık anlamında kendine özel buluşlar yapabilme becerisidir. Bu beceri sadece resim, müzik gibi güzel sanatlar yaratmak için değil, yaşamın tüm alanlarında vardır.. Bugünkü medeniyetimizin oluşmasında yaratıcı hayal gücümüzün etkisi vardır. Bu anlayışla yaratıcılık zihinsel yeterlilik, yetenek, zeka olarak tanımlanabilir. Fakat bir anlamda IQ testlerinin yüksek çıkması yaratıcılık yeteneğinin yüksekliği anlamını taşımayabilir. Mc Kinnon’a göre; 120’nun üzerinde bir IQ skoru ile yaratıcılık arasında herhangi bir ilişki yoktur. Sonradan öğrenme ile yaratıcılık yeteneği artabilir. Bu anlamda kadın ve erkekteki sosyal yaratıcılık aynı anlamı taşır..
Kadın ;sosyal, bedensel ve ruhsal anlamda hayatın üç katmanında yaratıcılığını kullanır.
Yukarda anlattığım gibi sosyal anlamda hayal gücünü ve zekasını kullanarak karşı cinsi gibi hayatı üretir.
Doğum; kadının hem bedensel hem ruhsal hem de sosyal yaratıcılığının simgesidir.
Bedensel anlamda ; yaşamın devamı için kadın bedenininsahip olduğu içgüdüsel bilginin ve bedeninin doğurma organlarının kolektif çalışması sonucu yeni bir “canı” yaratmaktan sorumludur.
Doğanın kendi türünün devamı için kadına ve kadın bedenine yüklediği yaratıcılık sorumluluğu bu boyutta da anlaşılmalıdır.
Kadın bedeni karşı cinsten aldığı destek ile yumurtlama, döllenme, ve yeni canı içinde, rahminde büyütme, ve doğurmaya proğramlı muhteşem bir zeka ile yaratılmıştır. Örneğin; insan bedenindeki en büyük hücre kadın yumurta hücresidir. On binlerce sperm hücresi bu hücre tarafından kabul edilmek için yarışır ve sadece biri çok az olarak da ikisini kabul eder. Normalde ortalama 60 gr olan rahim bebeği korumak ve yaşama hazırlamak için 1,5 kg a kadar büyür ve ortalama 30 sene her ay belki bu ay bebek gelir diye kendini hazırlar.
Kaslar, kemik sistemi, hormon sistemi, damar sistemi, sinir sistemi gibi kadın bedenindeki bütün sistemler bebeğin büyümesiyle orantılı olarak, başka hiçbir zaman olamayacağı kadar değişime uğrar. 40 hafta boyunca gelişen, kendini bebeğe göre ayarlayan kadın bedeni; bebeği hayatın içine doğurduktan sonra, onun hayatta kalabilmesi için gerekli besini üretmek için yine kendini bu sürece uyumlayan bedeninin her katmanını kullanır. Bir nevi hamilelik ve doğum sonrası olarak mutasyona uğrar ve bebeğin yaşamını bedeninden bağımsız hale getirene kadar, doğanın ona yüklediği bu görevi yerine getirir.
Doğurma yaratıcılığını, doğa ve bedeninin doğası kadına izin verdiği oranda defalarca yapabilir. Türünün devamı için defalarca bebek doğurabilir.
Ruhsal anlayışla baktığımızda ise; kadındaki ruhsal yaratıcılık, sosyal ve bedensel yaratıcılığından farklı bir anlam kazanır.
Kadının gerçek yaratıcılığının en müthiş örneği “doğum anı”dır.
Doğum; kadının anı ve yaratılışı duyumsadığı, yansıttığı ve yeniden kendini “insanoğlunu” yaradılışından aldığı sevgi, şefkat ve merhametle yarattığı zamandır.
O an ,yaşama yeni canın katılma anı biriciktir. Kutsaldır. Yaşamın, doğanın, yaratılışın bütün duygulardan azade birlikte olduğu tek zamandır.
Yaşama katılan yeni canın kabul edildiği zamandır.
Yaşama yeni bir canın gelmesine aracı olan annenin yaratıcılığının kutsandığı bir zamandır.
Annenin kendi ruhsallığını ve yaratışını deneyimlediği zamandır.
Kadında yaratıcılık; yaşamın bu her üç katmanında iç içe geçmiş olarak anlamlandırılmalıdır. Ne biri önce ne biri sonra!
Kadın her anlamda hayatı defalarca yaratır.
“Yaşamın mucizesi kadında yaratıcılık olarak tezahür eder” diyebiliriz bu bakışla.