Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Kadınlar her kesimin baskısından dolayı esaret altındadır.

Kadınlar her kesimin baskısından dolayı esaret altındadır.
 

"Üstü örtülmemiş bir eti sokağa ya da bahçeye koyarsanız, bir süre sonra kediler gelir ve onu yer. Şimdi bu kimin kabahati? Kedinin mi, yoksa üstü örtülmemiş etin mi? Eğer kadın odasında, evinde otursa, başını kapamış olsa, o zaman hiçbir sorun çıkmazdı. Sonra karşınıza merhametsiz bir yargıç çıkıp size 65 yıl hapis cezası veriyor.”

Kim ediyor bu lafı?
Geçtiğimiz dönemlerde Avusturlaya'da Mısır kökenli müslüman bir müftü ediyor bu lafı.
Bu lafı etmesinin nedeni nedir?
Başı açık bir kadının tecavüze uğraması sonrasında, tecavüzcüye 65 yıl hapis cezası verilmesi neden oluyor bu lafların edilmesine.
Yani tecavüzcüyü masum gösterme çabası.
Kim tarafından?
Müslüman bir müftü tarafından.

Bu sözler tekil bir şahsın ağzından çıkan istisnai sözler değildir.
Bu sözler yaygın bir anlayışın ifade edilmesidir aynı zamanda.
Sadece müslüman toplumlarda değil, her dinden toplumlarda egemen olan gerici anlayışın yansımasıdır.
Örtüsüz kadını üstü açık ete benzetmek ve erkeklerin ona saldırmalarını meşru görmek, bununla da kalmayıp tecavüz karşısında verilen cezayı merhametsiz bulmak, tümü ile gerici bir anlayışın, çağdışı bir zihniyetin kendini tarif etme şeklidir.

Zaten, toplumun kötülüklerinden koruma bahanesiyle, kadını eve tıkan, örtü ve duvar kâr etmeyip, tecavüz gerçekleştiğindeyse onu çekip vuran erkeğin, töre diyerek ardına saklandığı anlayış da, örtünerek koruma ve korunma anlayışının basit bir uzantısı değil midir?

Şurası çok açıktır ki, erkek egemen toplumun pisliklerinden, erkeğin tacizinden, tecavüzünden kurtulmak, örtülerin ve duvarların ardına saklanarak mümkün olamıyor. Kadın ve erkek çıplaklığının gayet doğal olarak görüldüğü ilkel toplulukların, günümüze kalan örnekleri bile, bize bir gerçeği kanıtlıyor: cinsellik tabu haline getirildiği, kadın kapatılıp dört duvar arasına hapsedildiği ve ona ulaşmak zorlaştığı ölçüde, zorbalık ve tecavüz artar.

Ve bu konuya daha başka bir pencereden bakmak gerekiyor.
Baskı, mağduriyet duygusu yaratan en temel davranış biçimidir ve bu gün kapanma konusunun ülkemizde geldiği boyuta baktığımızda, bu konuda devletin, tavizsiz ve katı bir tutum alması söz konusudur.
Devletin baş örtüsüne yasak koyması ve kılık kıyafetini şekillendirme çabası, sanki toplumu bir anda batılılaştıracak.
Şekilcilikten öteye gitmeyen bu tutum ve davranışlar, bir tarafın ister istemez mağdur duruma düşmesine neden oluyor ve baş örtüsü takanların ve kapanma konusunda duyarlı olanların, devlet karşısında mağdur duruma düşmeleri, süreç içerisinde mağdur olan tarafın politikleşmesi şeklindede kendisini gösteriyor.

Baskının yarattığı mağduriyet ve haklılık duygusunun bir sonucudur, baskıya uğrayan tarafın giderek politikleşmesi. Üniversitede okumaları, ya da kamu kurumlarında çalışmaları engellenen başörtülü kadınların, kendi yaş gruplarından başı açık olanlara göre oransal olarak çok daha politik olduklarını gözlemleyebiliyoruz. Hakları için mücadele etmenin onları politikleştirmesinin yanı sıra, başörtüsünü bir politik sembol haline getirdiği de açıktır.

Peki bu durumu kim yaratmıştır?
Hiç kuşki yokki baskıcı ve totaliter anlayışı gündelik yaşamımızda ısrarla uygulama mücadelesinde olan devletin ta kendisi yaratmıştır.

Benzer bir durum batı ülkelerinde de yaşanıyor. İslam düşmanlaştırıldıkça ve tesettürlü kadınlar dışlandıkça, bu dışlanmışlığa ve baskıya duyulan tepkiye paralel olarak, batıda da örtünen Müslüman kadınların sayısı her geçen gün artmaktadır. Başörtüsünü politik bir sembol olarak, bir tür başkaldırı bayrağı olarak kullanan kadınların geliştirdiği bu tepki, bilinçli ve politik bir nitelik kazanmaktadır.
Tıpkı örtünmeyi zorunlu görmediği halde, İsrail zulmüne inat Araplığını ve Müslümanlığını dışa vurmak için örtünerek sokağa çıktığını belirten ve bu şekilde İsrail askerlerinin karşısına dikildiğini söyleyen Filistinli bir kadının geliştirdiği tepki gibi. Bütün bunlar, başörtüsü sorununun, mevcut dünya ve Türkiye şartlarında yeni bir politik bağlam kazanmış olduğunun göstergeleridir.

Peki başörtü yasağı kadını özgürleştirir mi?
Bilindiği gibi ABD Afganistanı işgal etti. Ve bu işgali meşrulaştırma yöntemlerinden birisi, Afganistandaki Taliban rejiminin kadını burkaya sokmuş olmasıydı. Ve ABD ne diyordu? Afgan kadınlarını, burkadan kurtarıp özgürleştireceğiz. O yüzden Afaganistan'a müdahale ediyoruz.
Aslına bakarsanız Türkiye'deki egemen devlet anlayışı ve onun resmi ideolojiside yıllar yılı kadını özgürleştirme teranelerinden bahseder ve aynen ABD'nin politik tutumunu söylem şekli olarak benimser. Nasıl ABD'nin amacı Afganlı kadınlara özgürlük getirmek değilse, Türkiye'deki resmi ideoloji eksenli devlet yapısınında böyle bir derdi yoktur. Esas itibari ile son yıllarda yükselişe geçen islami ideolojinin ve islami sermayenin yükselişe geçmesi ve devlet katında önemli mevkilerde bulunmaları, sivil-asker bürokrasiyi tedirgin etme noktasına getirmiştir. Bu tedirginliğin yaratmış olduğu kaygı, sivil-asker bürokrasi içerisinde hezeyan düzeyinde açıklanacak noktalara gelmiştir. Bu hezeyanın kendisini en açık şekilde gösterdiği alanda türban meselesidir.
Üniversitelerdeki türbanlı öğrencilerin çoğalması, sivil-asker bürokrasiyi çileden çıkarmış ve bu durumu engellemek pahasına olmadık taklalar atmışlardır. Oda yetmemiş başbakandan, bakanlara kadar bir çok kişinin eşlerini protokole sokmamak adına türlü girişimlerde bulunmuşlardır. Bu davranışın tek bir açıklaması olabilir. Tümü ile kompleksli bir yapının ortaya çıkmasıdır. Çünkü bu kesimde oluşan genel karakteristik yapı, batının kılık kıyafeti ile uyuşmayan her türlü davranış ve kılık kıyafet görüntüsünü, doğululukla özdeşleştirip, küçümsediği ve her şeyden utanma refleksi ile karakterize olmaktadır.
Buradanda hareketle, batı medeniyeti dendiğinde sivil-asker bürokrasi kanadının aklına, özden çok biçim gelirki, işte sorunun ana noktasıda burasıdır.
Şimdi akıl ve mantıkla ülkemizin genel analizini yapalım. Türkiye'yi bir İstanbul, bir Ankara veya bir İzmir ve Antalya'dan ibaret sayabilirmiyiz. Bu ülkenin bütün bir coğrafyasında, insanların ve özellikle kadınların yaşamı bir dramdır. Bunu saklamanın ve göz ardı etmenin akla mantığa sığacak bir izanı varmıdır?


 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..